Panik atak tedavisi nasıl olur?

“Panik atak tedavisi nasıl olur?” ve “Panik atak tedavisi evde mümkün müdür?” sorularına cevap vermeye çalışacağım bu yazıda. Yazı, tanı, teşhis ve tedavi için kullanılamaz; bilgilendirme amaçlıdır.

Öncelikle kelime grubunu tek tek kelimelere bölerek ele almak gerekirse panik ve atak sözcüklerin teker teker anlamlarını bilip bu iki ayrı kelime bir kelime grubu oluşturduğunda hangi anlama işaret ettiğini anlamlandırmak daha yerinde olacaktır.

Panik kelime anlamı olarak TDK referans alındığında ve kelime anlamı olarak değerlendirildiğinde panik; ‘’ani dehşet duygusu, büyük korku, ürkü’’ olarak karşılık bulmaktadır. Psikoloji literatüründe kelimeyi incelediğimizde ise elbette ki benzer sonuçlar ile karşılaşmaktayız. Atak kelimesinin anlamını yine TDK referansı ile ele alacak olursak ‘’saldırı, hücum karşı taraftan gelen hamle gibi anlık ve bir anda hızlı bir şekilde gelişen olayları içeren anlamları kapsamaktadır.

Dolayısı ile kelimeler yan yana gelip grup oluşturduğunda ortaya çıkan anlam bir anda adeta saldırı halindeymiş gibi hızlı ve aynı zamanda büyük korku, dehşeti içeren anlama işaret etmektedir. Durum böyle olduğunda ise bireyde oluşturduğu etkiyi tahmin etmek güç olmayacaktır.

İnsanlar panik atak esnasında yaşadıklarını ifade ederlerken de hemen hemen benzer ifadeler kullanırlar ve içlerinde bulundukları durumdan ciddi manada yakınma duymaktadırlar.

Bu yazıda işlenecek esas tema ise panik atağın karşımıza hangi bozuklularda birer semptom olarak kendini gösterdiği,  toplum arasında zaman zaman panik atak ile panik bozukluğunun birbirine karıştığı hatta toplumda birçok kişinin kendini panik atak olduğuna dair etiketlemelerde bulunması ve tüm bunların yanı sıra oluşan bir panik atak karşısında nasıl durulması gerektiği, tedavisinin mümkün olup olmadığı, eğer ki bir tedavi mümkünse bunun ne şekilde olacağı ilaç kullanmanın gerekli olup olmadığı veya hangi durumlarda ilaca gereksinim duyulduğu, hangi durumlarda psikoterapi ile çözüm arandığı ya da ilaç tedavisi ve psikoterapi sürecinin paralel ve eş güdümlü mü ilerlemesinin gerekliliği üzerinde  durulacaktır.

Bir semptom olarak panik atak

Yukarıda da bahsedildiği gibi panik atak ve  panik bozukluk birbirine çok yakın kavramlar olmakla birlikte anlam olarak tamamen birbirilerine karşılık gelmemektedir.

Panik atak yukarıda uzun uzun anlatıldığı üzere bir belirti, bir semptom olarak diğer ruhsal rahatsızlıkların, hastalıkların hatta bazen hastalık olarak adlandırılamayan bir durumda bile kendini gösterebilmektedir.

İnsanlar yaşadığı panik atak sırasında çaresiz, savunmasız ve tedirgin hissettiklerinden kendilerine etiket yapıştırmaya çoğu  kez meyillidirler.

Bu sebeple panik atak geçiren bir birey atak anında kendini ciddi bir panik rahatsızlığında hisseder ve ilk olarak hatta fiziksel bir sağlık problemi olduğunu düşünerek hemen doktora başvurur. Doktorların yapmış olduğu sağlık kontrolleri sonucunda yapılan tarama ve bulgular ile beraber ve bu kontrollere paralel psikolojik bir tedavi sürecine başlanması istenir ancak birey kendinin yaşadığı sıkıntının gerçekten fiziksel bir sağlık sıkıntısı olduğu konusunda çoğu zaman ısrarcı ve hatta inatçıdır.

Fizyolojik bir rahatsızlığı olduğunu doktorların bunu fark etmediğini, ya da yakınlarının bu durumu ondan gizlediğini kimi zaman düşünebilmektedirler. Bu sebeple bu bireyler psikoterapi sürecine ilk olarak en başta daha ön yargılı yaklaşabilmektedirler.

 Terapi sürecinin işe yararlığını ve gerekliliğini kendi içlerinde çok kez tartışırlar. Çoğu zaman yakınlarının talebi ve ricası hatta kimi zaman ısrarı üzerine veya son çare olarak artık kendi kendilerinin iknaları sonucunda bir psikoterapistten yardım alma serüveni başlar .

Bu serüvenin başlaması aslında teşhisin doğru konulabilmesi adına oldukça mühim bir basamaktadır. Az önce de belirtildiği gibi panik atak kimi zaman başka bir rahatsızlık, hastalık veya sıkıntılı bir durumda karşımıza bir semptom olarak çıkabilmektedir bu sebeple uzman bir kişinin görüşünün alınması, zaman kaybetmeden bir an önce tedavi sürecinin başlaması gereklidir.

Panik atak hangi durumlarda semptomdur?

Yaygın anksiyete bozukluğu ve panik atak ayırıcı tanısı

Anksiyeteyi tanımlarken korku ve endişe hissetme olarak ifade edebilmekteyiz. Kimi zaman bu hisse bedensel birtakım eşlik etmeler olabilir. Göğüs sıkışması, kalp çarpması, yoğun ter, baş ağrısı, midede oluşan birtakım değişikliler tuvalete gitme ihtiyacı sık görülen belirtilerdendir. Bunun yanı sıra duygusal ve psikolojik belirtiler huzursuz olma, öylece dolanma isteği de sık görülen belirti olarak kaşımıza çıkmaktadır.

Sıklıkla  panik atak ile karışmasının sebebi  sonuç olarak ortaya çıkan fizyolojik, ruhsal belirtilerin birbirine çok yakın hatta hemen hemen aynı olmasıdır.

Panik atak dediğimiz kavram aniden ortada herhangi bir sebep olmaksızın aniden ve şiddeti yüksek bir biçimde ortaya çıkması ancak ankisiyetnin farklı kılan kısmı çoğu kez belli bir sebepten kaynaklı bir şekilde ortaya çıkıp panik ataklarına benzer belirtiler ile sonuç bulmasıdır.

Elbette ki kişiden kişiye belirtiler farklılık gösterebilmektedir. Kimi kişilerde fizyololoijk belirtler daha yoğun olmakla birlikte kas gerginliği, boyun  ağrısı gibi belirtiler de gözlenmektedir (Türkçapar, 2004). Anksiyete bozuklukları; panik atağı, agorafobi, agorafobi olmadan panik bozukluğu, agorafobili panik bozukluğu, panik bozukluğu olmadan agorafobi, özgül fobi, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, genel tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğu ve madde kullanımının yol açtığı anksiyete bozukluklarını içeren çok geniş yelpazeli bir hastalık örüntüsüdür.  

Ayırıcı tanı açısından özellikle panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu önem taşımaktadır. Panik atak bedensel ya da bilişsel on üç belirtiden en az dördünün eşlik ettiği yoğun bir korku ya da rahatsızlık duyma dönemi olarak tanımlanmaktadır. Atak birden başlar  ve hızla doruk zirve seviyesine ulaşır.

Genellikle on dakikadan kısa bir süre içinde gelişmektedir. Çoğu zaman buna yakında bir tehlikenin geleceği hissi ya da kişinin yaşamının sonuna geldiği hissi  ve bu histen kurtulma dürtüsü eşlik etmektedir.

Bedensel ya da bilişsel on üç belirti, çarpıntı, terleme, titreme ya da sarsılma, nefes darlığı ya da boğuluyor hissi, soluğun kesilmesi, göğüste ağrı ya da göğüs sıkışması hissi, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi ya da sersemlik hissi, ortamdan kopma ya da kendini sanki dışarıdan izliyormuş duygusu, kontrolünü kaybedeceğine ya da çıldıracağına dair oluşan korku, ölüm korkusu, üşüme, ürperme ya da ateş basmalarını içermektedir.

Bu hastalar ufak tefek şeylere üzülen, sürekli korku içinde olan ve olabilecek en kötü şeyin kendi başlarına geleceğini bekleyen ve sürekli kaygı halinde olan kişilerdir.

Unutulmamalıdır ki tüm bunların sonucunda anksiyete bozuklukları bir hastalık panik atak ise sadece bir belirtidir.

Panik bozukluk ve panik atak ayırıcı tanısı

Panik bozukluk uzun süre devam edeni anlık geçmeyen birçok anı kapsayan hastalıktır ancak panik atak bu hastalığın sadece bir belirtisidir.

Daha rahat anlaşılabilmesi adına fizyolojik bir hastalıktan örneklendirme yapmak istiyorum.

Örneğe geçecek olursam mesela; kanser birçok belirtisi olan kompleks bir hastalıktır ancak kanserin bir belirtisi de halsizliktir. İşte panik bozukluk kanser ve bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor ise panik atak ise semptom olan halsizlik olarak belirti şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Yani genel olarak karıştırılan durumları ele aldığımız zaman aslında panik atak diye bir hastalık olmadığını bu atakların sadece hastalıklara birer belirti olarak eklendiğini fark etmek mümkün görünmektedir.

Durum böyle olunca panik atağın ne demek olduğunu bir daha toparlamak gerekiyor diye düşünmekteyim.

Çünkü atak denilen şey bir anda ortaya çıkan ve devamlılığı olmayan bir durumu içeriyor, dolayısı ile diğer hastalıklara da kimi zaman eşlik ederek kendini sanki hastalığın kendisiymiş gibi gösterebiliyor bu sebeple öncelikle kendimize tanı ve teşhis koymak yerine hastalıkların arka planını iyi bilmeli hatta tıkandığımız durumlarda panik atak belirtilerinin ciddi anlamda yoğun olduğu durumlarda bir uzman desteği ile ilerlemeyi düşünmek en sağlıklısı olacaktır.

Çünkü kişiler yıllarca kendilerini ne yazık ki tek bir semptomdan kaynaklı çeşitli etiketlere maruz bırakmaktadırlar. Bunların en sık, en yaygın örneğini ben yazımda ele almak istedim. Bir tanesi anksiyete bozuklukları bir diğeri ise panik bozukluktur.

Tekrar hatırlatıyor ve vurguluyor olmanın gerekli olduğunu düşünmekteyim. Panik atak bir semptom olarak diğer hastalıklarda kendini gösteren huzursuzluk içeren, sıkıntı veren ve sanki fizyolojik bir rahatsızlık yaşıyormuş hissini oluşturan bir semptom olarak ifade edilmektedir.

Peki, panik atak ve diğer hastalıklar arasındaki ayrımı nasıl yapacağım? Yaşadığım durumu ne zaman bir semptom ne zaman bir bozukluk olarak görmeliyim?

Burada kıstasımız aslında yukarıdaki hastalıların birer kompleks halinde olması ve sadece panik atak belirtilerini içermemesidir. Yani ne demek istiyorum biraz daha açıklayıcı olmam gerekecekse panik atağın ne olduğunu ve bahsedilen on üç belirtiyi fark etmek gerekmekte ve eşlik eden bir başka belirti olup olmadığını kontrol edip gözden geçirmek gerekmektedir. On üç belirti dışında da belirtileriniz var ise bir başka rahatsızlık veya hastalığa sahip olabilirsiniz ancak sadece bu on üç belirti siz de mevcut ise kendinizi daha kompleks bir hastalığa etiketlemek yerine panik atağın bir belirti olduğunu diğer belirtilerin eşliği halinde ne yapmanız gerektiği kısımlar üzerinde durmanız sizler için daha işlevsel ve çözüm odaklı bir yaklaşım olacaktır, bu süreç de dolayısı ile sizi çözüme daha rahat bir biçimde kavuşturacaktır.

Panik atak bir durum

Panik atak geçirirken o durumu genelliyor olabilirsiniz yani atağın mekan ile içinde bulunulan durum  ile ilgili olduğu kimi zaman düşünebilir yani sanki kapalı alanda kaldığınız için panik atak geçiriyor olduğunuzu düşünebilirsiniz ya da sanki herkesin karşısında o sunumu yapacağınız için panik atak geçirdiğinizi düşünüyor olabilirsiniz ve bunlar sosyal anksiyete ya da klostrofobi gibi başka hastalıklarınız olduğuna işaret ediyor olabilir sizin zihninizde, Halbuki bu sadece bir tesadüf veya sizin zihninizin  bu durumu  o şekilde eşleştiriyor olması de olabilmektedir.

Nasıl mı yani? Şöyle siz zaten panik atak durumundayken kapalı bir alanda bulunuyor olabilirsiniz yada siz zaten panik atak durumundayken bir sunum yapıp bir topluluğa hitap etmek durumunda olabilirsiniz.

İşte tam da bununu ayrımını iyi yaptığınızda hem kendinizi hem hastalığınızı hem de belirtinizi daha doğrusu gerçek sıkıntınızı, gerçek problem ne ise onu anlamaya bir adım daha yaklaşıyorsunuz demektir. Bu sebeple ayrım yapabilmek fark edebiliyor olmak bu konuda çok ama çok mühim bir mevzuyu oluşturmaktadır.

Aaaa! Bende panik atak var

Zaten panik atağınız oluyorsa bunu demeniz de çok normal 😊

Ama bu tarz etiketlemeler kimi zaman atak geçirmiyor olsanız dahi sanki atak geçiriyormuşsunuz gibi hissetmenize beyninizi  bu duruma karşı zaten yine aynısı olacak tıpkı daha önce olduğu gibi aynısı yaşanacak algısına oluşturduğu bir davetiyedir .

Kendinize atakların hep geldiğini yine her zamanki gibi geleceğini ne kadar sık hatırlatırsanız panik atağını o kadar sık yaşıyor olma ihtimaliniz artacaktır.  Neden mi çünkü beynimiz de bir şeyleri sınıflandırmayı, etiketlemeyi sever çünkü mekanizması gereği daha ilkel çalışmakta ve durumları en basit hali ile ele alıp irdelemeye çalışmaktadır yani yaşanan durumlar farklı olsa dahi siz o an panik atak geçirmiyor olsanız dahi beyin bunu bir panik atağı saymaya dünden razı ve bu duruma oldukça meyillidir.

Çünkü beynimiz bizden gelen birçok dönütü birbirine benzer kimi zaman ise aynı görür bizlerin şu anki gelişmiş haline henüz adapte olmuş değildir  ve hatta üzücü bir bilgi olarak mekanizması gereği hiç de olmayacaktır çünkü ne yaparsak yapalım beynimizi ilkeldir ve daha düz  ve karmaşık şeyleri birbirinden  ayırt etme kapasitesi olarak henüz günümüze adapte olabilmiş değildir.

Bu sebepten kaynaklı beyin devamlı sanki yine panik atak yaşıyormuşsunuz sanki yine bir hastalığın içinde ve o an onun mücadelesini veriyormuşsunuz hissinin içindedir.

Beynimiz zor durumda kaldığında çözüm üretmek ister bu çözümleri ise kendi ilkel yöntemlerinden seçer bu sebeple ise yaşadığımız karmaşa daha da artmaktadır.

Beyin ilkel bir biçimde tehlikeyi fark ettiğinde ilkel çözümler üretmeye çalışacaktır ve bu çözümler panik atak halindeki bir bireyi daha da panik haline sokacaktır ne yazık ki .

O yüzden ki beynimizin oyununa gelemeden bu durumla baş etmeyi bu panik atağının ne olduğunu hangi hastalığın semptomu olduğunu ayırt ediyor olmamız gerekmektedir.

Bir sonuç olarak panik atak

Yani panik atak birer semptom olarak diğer hastalıklar arasında bulunarak, sizin bütünü görmenizi ve yaşanan asıl sıkıntıdan uzaklaşmanıza ve hatta kimi zaman çok da doğru olmayan bazı birkaç belirtiye odaklanarak tedavi sürecinizi sekteye uğratmanıza, geciktirmenize sebebiyet verebilmektedir.

Bu nedenden dolayı panik atak denen durumu diğer pek çok şeyin nedeni ya da birçok şeyin kendisi olarak değil de bu kez de yaşanan şeylerin, içinde bulunan rahatsızlık, hastalık, durum ya da adı her ne olursa olsun sonucu olarak görmeyi denemek belki bakış açışınızı değiştirecek ve yine yaşanan bu aydınlanma ve farkına varma süreci ile birlikte tedavi ve iyileşme sürecini bir adım daha yaklaşmış olmanızı sağlayacaktır.

Bakış açısı değişimi panik atağın bir sonuç olarak görülebilmesi için en önemli ölçütlerdendir, farklı açıdan bakabilmek hatta biraz daha geniş açıdan olan biten ve içinde bulunan duruma bakılabildiğinde zihninizde yaşadığınız süreç belirti, bulgu, tanı, teşhis, tedavi gibi birçok olgu daha da netlik kazanacaktır.

Beklenti anksiyetesi

Birey bir panik atak geçirdiği zaman yaşadığı korku, panik ve kaygı gibi durumlarda yaşadığı o hissi bir daha ne zaman yaşayacağına dair , bu panik atağın bir daha ne zaman geleceğine dair yaşanılan panik atak durumdan farklı ikincil bir durum olarak bir daha ne zaman panik atağın geleceğine, ve bu kez yaşayacağı atağın nasıl olacağına, kendisine ne gibi zararlar vereceğine, tekrardan ölecek gibi hissedeceğine, sanki akıl sağlığını yitiriyormuş gibi hissedeceğine, ya da en iyi ihtimalle düşüp bayılıp kalacağına dair ikincil bir atak beklentisi ve kaygı haline çoğu zaman girebilmekte ve her an gelecek bir sonraki atağı beklemekte ve bu bekleme esnasında yaşayacağı durumlara dahi çeşitli senaryolar üreterek korku, kaygı ve endişesini daha da yukarı çıkarabilmektedir. İşte yaşanılan bu kaygılı duruma ise beklenti anksiyetesi denilmektedir. (Tükel, 2002)

Panik atakta iyileşme

Tam bir iyileşmeden söz edebilmek için panik atakların tamamen ortadan kalkması gerekmektedir. Yani kişi hiçbir şekilde panik atağı geçirmemeli ve hatta uzun uzun anlatıldığı gibi yaygın anksiyete bozukluğu, agarofobi, panik bozukluk ya da herhangi bir fizyolojik rahatsızlığa bağlı bir semptom olarak da ortadan kalkmalı, bireyde bu panik ataklara hiçbir durum ve koşulda rastlanmaması gerekmektedir ( APA, 1994). Sözü edilen bu durum panik atak yaşayan bir kişi için olması pek mümkün değil gibi gözükmektedir. İşte tam da bu sebepten kaynaklı panik atak tedavileri üzerinde durmanın anlamlı ve faydalı olduğunu düşünmekteyim. Öyleyse şimdi de tedavi yöntemlerini ve işe yararlılığını, yöntemlerin işlevselliğini tartışmak isterim.

Panik atak tedavisi nasıl olur?

Tedavi süreci üzerinde durmaya başlamadan önce panik atağın ne olduğunu, ne olmadığını, hangi hastalıklar içinde bir semptom olarak kendini gösterdiğini ve diğer hastalıklardan ve rahatsızlıklardan ayırt edebilmek için birbirilerinden farklı olan yanlarını ve dolayısı ile diğer hastalıklara da bir noktada değinilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Bir tedavi sürecinin gerçekten oluşması ve iyileşmenin gerçekten oluşması için yaşanılan durumun doğru tanısı ve teşhisi olması gerekmektedir. Ve kişi de doktorların, psikiyatristlerin, psikologların ya da diğer uzman kişilerin koymuş olduğu tanı ve teşhise gerçekten inanıp tedavi sürecini istekli, neler ile karşılaşacağını bilmeli ve iş birliği sağlamalıdır ki süreç daha sağlıklı daha verimli ve daha kısa sürede çözülebilsin.

Farmakolojik tedavi ve psikoterapi

Panik atak tedavilerinde sık kullanılan yöntem olan farmakolojik tedavi yani ilaç ile sürdürülen  tedavi yöntemini ilk olarak ele alacak olursak ve bu yöntemin avantaj  ve dezavantajlarından bahsedecek olursak şu şekilde başlamak isterim.

Kullanılan ilaçlar büyük ölçüde antidepresanlardan oluşmakta ve kısa vadede bireyi çözüme ulaştırmaktadır ancak tahmin edildiği üzere bu ilaçların kimi zaman yan etkileri oluşmaktadır ve kişinin bu durumu kabullenerek sadece ilacını alarak bu süreçten tamamen kurtulmak yerine o an rahatlamak ve yaşanılan büyük sıkıntı, endişe ve huzursuzluk halinden olabildiğince hızlı bir şekilde, bir anda kurtulmak istediği için tercih edebilmektedir.

Tüm bunların yanı sıra biyolojik temelli bir rahatsızlığa bir semptom olarak eşlik ediyorsa muhakkak ve kesin çözümün farmakolojik yoldan yani ilaç ile birlikte sağlanabileceği yaygın görüşlerdendir.

Ancak günümüzde yapılan çalışmalar, araştırmalar, deneyler sonucunda psikoterapilerin biyolojik temelli rahatsızların dahi önüne geçebileceği, hastalıkların onarabileceği üzerine durmaktadır ve elde edilen sonuçlar kimileri için şaşırtıcı olsa bile işe yaradığını ispatlayan bilimsel çalışmalar, incelemeler, araştırmalar bulunmaktadır.

Psikoterapi yöntemleri de kendi içinde çeşitlilik göstermektedir. Durum böyle olunca hangi yöntemin işlevsel olduğu da bilim insanları için araştırmayı gerekli kılmaktadır. Yine yapılan incelemeler, araştırmalar, kişilerden alınan bilgiler direkt kişi gözlemleri ve karşılaştırmalar sonucunda en işe yarayan dolayısı ile en işlevsel psikoterapi yönteminin bilişsel davranışçı terapi yöntemi olduğu bulunmaktadır.

Bu sonuç ise panik atağın daha çok agarofobi, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, çeşitli diğer özgül fobiler, panik bozukluk gibi hastalıkların içinde birer semptom olarak görülmesini ve bu tip hastalıklarla çalışırken de bilişsel davranışçı terapi metodlarından yararlanıldığı bilgisini destekler niteliktedir. (Otto ve ark, 1994)

Tüm bu sonuçlar ışığında ise panik atakların da önüne geçilebilmesinin yolu ve yönteminin bilişsel davranışçı terapi olduğu yapılan birçok bilimsel çalışmada ispatlanmıştır.

Bilişsel davranışçı terapi ilk olarak kişinin yaşadığı fizyolojik belirtilerin önüne geçmeyi hedef olarak belirlemektedir. Buna paralel ise solunum ve nefes egzersizleri kas sistemine yönelik ise kas ve gevşeme egzersizlerini içeren bir formülasyon oluşturarak başlamaktadır. (Tükel, 2002)

Diğer basamaklar ise daha çok bilişsel davranışçı terapi yöntemlerinden yola çıkarak bilişsel yapılandırma ve alıştırma tekniklerini içermektedir.

Bu yöntem kişinin içinde bulunduğu atak sırasında  yaşadığı ve bedenini göstermiş olduğu bedensel tepkileri daha farklı bir biçimde yorumlaması ve buna paralel de felaketleştirme senaryolarından temel aldığını ifade etmekte ve bu görüşten beslenerek gelişim göstermektedir.

Panik atak tedavi süreci nasıl yürütülür?

Konulan doğru tanı ve teşhis sonucunda birey atakların içeriği, nasıl olduğu hakkında detaylı bir biçimde bilgilendirilmedir. Çünkü birey atak yaşarken sanki öleceğini, akıl sağlığını yitireceğini, bayılacağını düşünmekte ve atakların daha da uzamasına ve şiddetlenmesine istemsizce neden olmaktadır. Bu sebeple ilk olarak kişi yaşadığı atağın geçici olduğu, bu atağın zarar verici olmadığı, atakların fizyolojik herhangi bir hastalık ile ilişkili olmadığı, bedensel bir zarara yol açmayacağı gibi temel bilgiler noktasında bilgilendirilmelidir.

Atak geldiği esnada kişi her ne kadar sakin kalmada güçlük yaşasa dahi bu bilgileri edinmiş olmak kişinin ataklarının süresini ve sıklığını azaltmakta, ve süreci görece daha rahat geçirebilmesine imkan sağlayabilmektedir.

 Başka bir seçenek olarak ise hem psikoterapi yöntemi hem de farmakolojik yani ilaç ile tedavi birlikte birbirine paralel bir şekilde yürütülebilmektedir.  Bu sürecin de işe yararlığını ispatlayan bilimsel çalışma ve incelemeler bulunmaktadır. (Alkın, 2001)

Sadece ilaç tedavisi veya her iki yöntem psikoterapi ve farmokolojik yöntem bir arada yürütülüyor ise yani özetle kişi yaşanan hastalık ve rahatsızlıktan dolayı ilaç kullanmak durumunda ise ilaçların oluşturabileceği olası yan etkilerinden muhakkak ve kesin bir biçimde söz etmek gerekmektedir.

Zaten atak geçiren bir kişi yaşanan belirsizlik ve bilinmezlik durumuna karşı belli bir oranda korku, kaygı gibi huzursuz edici duyguları yaşıyorken en azından neler yaşıyor olabileceği, sürecin tahmini ne kadar süreceği yaklaşık olarak ve hemen hemen hangi belirtilerin oluşacağını önceden bilir ve bunları bir başka kişiden özellikle bir uzmandan duymuş olursa yaşadığı kaygı, korku endişe gibi huzursuz eden duyguları görece azabilmektedir. Ve kişi bir daha yaşayacağı atağın ne zaman olacağını kestiremese dahi hemen hemen neler yaşayabileceğini bilecektir, ve de en önemlisi bu atağın en fazla on dakika süreceğini, kalıcı fiziksel, bedensel bir zarara uğramayacağını bilecektir ve daha önce de belirtildiği gibi artık tanıdığı bir süreç olduğu için bir bilinmeyen ortadan kalkacaktır. Kişi bir sonraki atağı daha hafif geçirecek, ataklar devam ettikçe bu edinilen bilgiler doğrultusunda panik atağın şiddeti gittikçe azalacak hatta panik atak halindeki süre bile azalma gösterecektir.

Kişi artık bir sonraki atakta hemen hemen neler yaşayacağını, bir sonraki panik atakta neler ile karşılaşacağını bildiğinden kaynaklı dolayısı ile bir sonraki atağın gelme süresi ve sıklığı da uzayacaktır.

Aslında birçok şey birbirine bu derece bağlı ve paralellik göstererek ilerlemektedir. Durum böyle olunca da kaynağı bulup ve doğru yerden başlamak doğru başlangıcı yaptıktan sonra da süreci sakin ve kontrollü bir biçimde ilerletmek aslında çok çok korkutucu, tedirgin edici olan panik atağın üstesinden gelmenin mümkün olduğunu göstermekte ve yaşanılan çaresizlik umutsuzluk gibi hislerden de uzaklaşmanın gerekli olduğuna dair bir inanç oluşturmaktadır.

Bu yazıda genel hatları ile panik atağın ne olduğu, karşımıza hangi hastalıklar içinde birer semptom olarak çıktığı ile ilgili detaylı bir bilgilendirme yapılmaktadır. Tüm bunların anlaşıldığı varsayımına dayanarak ise panik atağın aslında bir sürecin, bir hastalığın bir sonucu olduğu çoğu kez beklenti anksiyetesini doğurduğu ve atakların yapısı, panik atağın tedavi yöntemleri ve bu yöntemlerin işlevselliği ile ilgili bilgiler sunulmaktadır.

Halk arasında, dilde çok sık dolaşan panik atağın aslında ne olduğunu gerçekten panik atak yaşayan bir bireyin yaşam kalitesindeki ciddi değişimler beklenti anksiyetesinin yol açtığı uzun vadeli huzursuzluğun yaşanılan her panik ve evham halinde olmayacağını çoğu zaman tedavi edilmesi gereken bir hastalıkla kendini bizlere gösterdiğini ve panik atak ayrımını yapabilmenin önemli olduğunu vurgularken, kişilerin kendilerini etiketlemeden önce hem panik atağın yapısını hem de kendilerinde  ne gibi belirti ve semptomların oluştuğunu dikkatlice gözlemleyip işin içinden çıkılmaz bir hal aldığı düşünülen durumlarda ise muhakkak bir uzmandan destek almak gerektiğini ifade ederek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Unutulmamalıdır ki; her panik, panik atak değildir.  

Referanslar

Alkın T (2001) Panik bozukluğu için tedavi algoritmaları. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 9: 71-90

American Psychiatric Association (1994) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4. Baskı  (DSM IV), Washington DC

Otto MW, Gould RA, Pollack MH (1994) Cognitive-behavioral treatment of panic disorder: Considerations for the treatment of patients over the long term. Psychiatric Ann, 24: 307-315.

Tükel R (2002) Panik bozukluğu. Klinik Psikiyatri, 3:5-13

Türkçapar H (2004) Anksiyete Bozukluğu ve Depresyonun Tanısal İlişkileri. Klinik Psikiyatri, 4:12-16

Yorum yapın