John Gray ile yedi soru

Yazar:

Kategori:

John Gray (Ph.D., Cinsellik Psikolojisi, Kolombiya Pasifik Üniversitesi), bir yazar, Sertifikalı Aile Terapisti, popüler bir konuşmacı ve çevrimiçi tanışmadan koçluğa, koçluktan temizlik ürünlerine kadar her şeyi içeren Mars Venüs sektörünün kurucusudur. Şaka yapmıyorum. The Family Journal‘ın İçerik Danışmanlığını yapmıştır ve Uluslararası Evlilik ve Aile Danışmanları Birliği Danışma Kurulu üyesidir. En çok satanlar listesine giren 16 adet kitabı, ona “tüm zamanın en çok satan ilişki yazarı” unvanını kazandırdı.

Gray’in verdiği mesaj basit, ancak tartışmalıdır: Ona göre, kadınlar ve erkekler farklıdır. Düşünceleri, hisleri, tutkuları ve iletişim şekilleri, psikolojik ve fizyolojik açıdan farklı yaratılmıştır. İyi bir ilişki, birinin birini değiştirmesiyle değil; bu farklılıkları anlamak ve kabul etmekle kurulur. Kitaplarında bu ilkeleri; tanışma, ilişki konuları, seks, iş yeri, beslenme ve çatışma çözümüne uyguluyor.

Dr. Gray, bana röportaj vermeyi kabul edecek kadar kibardı. Röportajı telefondan vermeyi tercih etti. Yazının devamı, 25 Kasım 2008 tarihli telefon konuşmamızdan alıntıdır. Çağdaş popüler psikolojinin bir örneği olan bu adamın, samimi cevaplarının keyfini çıkarın.

John Gray ile Yedi Soru

1) Eğer yeni bir danışan size “Ne hakkında konuşmalıyım?” diye sorsaydı nasıl cevap verirdiniz?

Genellikle söylediğim şey, “Size nasıl yardımcı olabileceğimi düşünüyorsunuz?” olur. Eğer, “Bilmiyorum.” diye cevap verirlerse, bildiklerinde geri gelmelerini isterim. Ben, zor bir terapistim. Birileri bana, bir şeye ihtiyaçları olduğunu hissederek gelmeli.

2) Terapötik süreçte danışanlar için en zor olan şey nedir?

Bilmiyorum, bana gelmeyi seviyorlar! Bazen bir kişiyle terapi yaparken, geçmişindeki acı verici anılara şu anda verdiği bazı tepkileri incelemek önemlidir. Bunun zor olacağını düşünen bazı danışanlar oluyor; ancak geçmişteki acılarıyla yüzleştiklerinde, aslında bunun düşündükleri kadar zor olmadığını fark ediyorlar.

Bu, birinin sana “Bu filmde biri ölecek.” demesi gibi bir şey. Filmlerde insanlar hep ölür; ancak kimin öldüğünü bilirseniz o filme gitmek istemezsiniz. Bazen belirli şeylere direnç gösterebilirsiniz, ancak direnç gösterdiğiniz şeyi uyguladığınızda aslında o kadar da kötü olmadığını görürsünüz. Birçok insan, bir sürü insanın öldüğünü görmek istemediği için Titanic‘i izlemeye gitmedi. Ancak giden herkes Titanic’in harika bir film olduğunu düşünüyor.

3) Terapistlerin yaptığı terapötik süreci kötü yönde etkileyecek hatalar nelerdir?

Genç bir terapistken anlamadığım şey, terapinin insanların nasıl hissettiklerini birinin dinlemesinden ve daha önce hiç inmedikleri kadar derine inmelerini sağlamasından ne kadar büyük bir fayda gördükleriydi. Eğer bir terapist olarak, dinlemenin değerinin farkında değilseniz ve bunun yerine bir kişinin bir şeye farklı şekilde bakabilmesi için tavsiyeler vermeye başlıyorsanız, bu süreç sekteye uğrayabilir. Tavsiye vermekte yanlış olan hiçbir şey yoktur. Hata, terapistin durumu tam olarak anlamadan ve danışana durumu gerçekten de anlama fırsatı vermeden tavsiye vermesinden kaynaklanır. İnsanlar durumu anladıklarını düşünürler, ancak daha sabırlı olup kendilerine zaman verdiklerinde, her durumun göze çarpandan daha fazlası olduğunu anlarlar.

Eğer her şey yüzeydeyse, cevap apaçık ortada olacaktır. Terapistler, genellikle cevabın apaçık ortada olduğunu düşünürler; bu, kişinin zekâsını yok saymaktır. Eğer sorunu çözmesi kolaysa, kişi neden terapiste ihtiyaç duysun ki? Bu yüzden, sorunu anlamak için kendinize zaman tanıyın ve bir şey önermeden önce üstünde daha fazla düşünün.

4) Size göre terapinin temel amacı nedir?

Birçok farklı terapi türü vardır. Çift danışmanlığının amacı, eşlerin arasındaki anlayışı artırmak ve ilişkilerini bilmeden nasıl sabote ettiklerini fark etmelerine yardımcı olmaktır. En büyük umudunuz, insanların daha önce bilmedikleri bir şeyin farkına varmalarını sağlamak olur. Bilirsiniz, eğer biri eşine şiddet gösteriyorsa bunun kötü bir şey olduğunu biliyordur. Bu durumun kötü olduğuna işaret etmek, zaten bildikleri bir şeyi yüzlerine vurmak gerçekten de faydasız bir uygulamadır.

Durumu, o kişiye içgörü kazanmasında yardımcı olarak ve duruma farkında olmadıkları farklı bir bakış açısıyla bakmalarını sağlayarak düzeltebilirsiniz. Davranışı değiştiren şey, kişiye “Aha!” dedirten içgörüdür. Daha önce de bahsettiğim gibi; eşi hislerini açıklarken adam göz deviriyor. Bu tavır, adamın arkadaşları için büyük bir sorun olmasa da, eşi için büyük bir sorun teşkil eder. Diğer bir yandan; kadının “Bunu yapmamalısın, şunu yapmalısın.” şeklinde eşinin başının etini yemesi, her annenin çocuğuna karşı takındığı bir davranış olsa da, bir erkeğe karşı sergilenmemesi gereken bir davranıştır. Bana göre, durum oldukça cinsiyete dayalı.

Konu yine önceki soruda verdiğim cevaba geliyor. Kadına verilmesi gereken tavsiye, erkeğe verilmesi gereken tavsiye ile aynı değildir. Her ikisine de aynı şekilde davranmak büyük bir hatadır. Çünkü kadınlar ve erkekler eşsiz şekilde birbirinden farklıdır. Bu farklılıkları kabul etmemek, tüm danışma seansını baltalayabilir. Yani, bir erkekten bir kadın gibi tepki ve cevap vermesini, bir kadın gibi davranıp düşünmesini beklemek, erkeğin kendini sadece “Neden kadınlar gibi tepki veremiyorum?” şeklinde eleştirmesine neden olur.

5) Terapist olmanın en zor kısmı nedir?

Tükenmiş hisseden birçok terapist tanıyorum. Ben hiç tükenmiş hissetmedim. Terapi yapmayı seviyorum. Terapi yapmak oldukça eğlenceli. Tükenmiş hisseden terapistlere danışmanlık yapıyor ve onlara ofisteki sorunları eve götürmemenin yollarını öğretiyorum. Her terapist, danışanını değiştirmenin kendi gücüne bağlı olmadığını öğrenmek zorundadır. Terapistler, danışanlarına iyi olduğunu düşündüğü tavsiyeler verirken, danışanlar bu tavsiyeleri almayabilir veya değişim göstermeyebilirler. Danışanların durumu sizin gördüğünüz açıdan görmemesine karşı oluşturulan takıntı, terapiyi aşırı yorucu hâle getirir. Birinin gösterebileceğinden veya göstermek istediğinden daha büyük bir değişim göstermesini beklediğiniz zaman, “Ama sadece bu değişimi göstermesi gerekiyor.” şeklinde düşündüğünüz için aşırı yorulur ve enerjinizin tükendiğini hissedersiniz.

Ne zaman yorulduğumu hissetmeye başlasam, danışanıma iyi bir mesaj vermediğimi fark ederim. Ne zaman yorulduğunuzu hissetseniz onlara, “Sen yeterli değilsin, bunu doğru yapmıyorsun, beklentilerimi karşılamıyorsun.” gibi mesajlar verirsiniz. Bu durum, ne danışana ne de size yardımcı olur. Sorunu kendinizle birlikte eve götürür ve “Neden değişim gösteremiyor?” sorularıyla boğuşursunuz. Hastaya, her insanın farklı olduğuna ve herkesin kendine özel bir iyileşme süreci olduğuna dair bir anlayış aşılamaktansa; hastaların doğru değişimi göstermelerine yardım edemediğiniz için kendinizi hırpalarsınız. Sizinle zaman geçirdikçe iyileşiyorlar, bunu ölçmeye çalışmayın. Bazı insanlar hemen iyileşirken, bazı insanların iyileşmesi zaman alıyor. Eğer iyi hissetmediğinizi düşünmeye başlarsanız, danışanlara yeterince iyi olmadıkları mesajını verirsiniz.

6) Terapist olmanın en eğlenceli veya ödüllendirici kısmı nedir?

Bana göre terapist olmanın en ödüllendirici kısmı, kendi dünyamdan dışarı adım atıp başka insanların dünyasını görmek. Bu bana, kendi hayatımın kıymetini bilmemde yardımcı oluyor. Sorunlarımın, konuştuğum insanların sorunları yanında bir hiç olduğunu görüyorum. Diğer insanların yaşadıkları zorlukları görmek, hayatımda sahip olduğum nimetlerin kıymetini bilmemi sağlıyor.

Terapist olmanın diğer ödüllendirici kısmı ise, size gerçekten de büyük bir değişim yarattığınızı hissettiren süreçlerde danışanlara yardımcı olmak. Bunun karşılıklı fayda sağladığını olduğunu söyleyebilirim.

7) Danışanlara terapi ile ilgili vereceğiniz öneri ne olurdu?

Uzun bir süre önce, terapiden fayda gören ve görmeyen insanlar hakkında bir çalışma vardı. Bazı insanlar terapiyi bir şekilde verimli bulurken, diğerleri bulmuyordu. Terapiden fayda görebilecek ve göremeyecek insanların özelliklerini inceliyorlardı. Çalışmanın sonuçlarını hatırlamıyorum, fakat bu soruya bir cevabım var! Daha önce, ne hakkında konuşması gerektiğini bilmeyen insanlara ne diyeceğimi sormuştun, ben de, “Size nasıl yardımcı olabileceğimi düşünüyorsunuz?” diyeceğimi söylemiştim. Terapiye, birinin sizi düzeltmesi için gitmezsiniz; birinin size kendinizi düzeltmenize yardım etmesi için gidersiniz. Bir terapistin başkalarına iyi gelmiş olması, aynı terapistin size de iyi geleceği anlamına gelmez.

Terapistin sadece önemli teknik becerilere sahip biri olduğundan değil; aynı zamanda sizin için uygun terapist olduğundan da emin olmalısınız. Nasıl doğru insanla evlenmek istediğimiz için birkaç kişiyi gözden geçirmemiz gerekiyorsa; gideceğimiz terapisti seçmeden önce de birkaç terapist araştırmamız gerekir. Kendiniz için doğru kişiyi bulmanız gerçekten de çok önemli. Terapiyi, sonrasında nasıl hissettiğinize göre değerlendirmelisiniz. Terapiden sonra iyi hissediyor olmalısınız. İlerleme kaydediyor gibi, umutlu ve desteklenmiş hissetmelisiniz. Bu, doğru terapisti bulduğunuzun belirtisidir. Bazen insanlar doğru terapiste gitmiyorlar ve terapi sonunda kötü hissediyorlar. Fakat rahatsızlıkları, iyi hissetmemelerine rağmen aynı terapiste gitmelerine neden oluyor. İnsanlar, terapide kötü hissediyorlarsa, yanlış terapistle görüştüklerini ve bunun için terapiyi suçlamamaları gerektiğini bilmeliler. Kullanılan yöntem doğru olmayabilir veya kullanılan yöntem doğru olsa da terapist doğru olmayabilir.

Antik Yunan’da, tüm yaratıcı insanların bir ilham perisi olurdu ve bu ilham perisi onlara ilham verirdi. Terapist, bir ilham perisi gibi olmalıdır. Terapistinizle bir saat geçirdikten sonra, iyi bir insan olmak için ilham almış olmalısınız. Bu tür insanlar var. Benimle görüşmeye gelen birçok insan böyle olduğumu söylese de, herkes bu şekilde düşünmeyebiliyor. Bazı insanlara göre benimle bir saat geçirmek sıkıcıyken, bazıları için ilham verici oluyor. Varlığından ve varlığının özgünlüğünden ilham aldığınız ve mutlu hissettiğiniz birini bulmak istersiniz. İstediğiniz terapist bu şekilde olmalıdır. Ve böyle terapistler var.

***

Yazar Hakkında: Ph. D. unvanına sahip Ryan Howes, klinik psikolog, yazar, müzisyen ve Pasadena, Kaliforniya’da bulunan Fuller Psikoloji Okulu’nda profesördür.

Kaynak

https://www.psychologytoday.com/intl/blog/in-therapy/200812/seven-questions-john-gray


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir