Psikolojik Bozukluk Nedir?

Yazar:

Kategori:

Psikolojik bozukluk, ruhsal bozukluk, ruhsal sıkıntı, anormal davranış, normaldışı davranma gibi temelde kişinin ruhsal ve davranışsal alanda yaşadığı birtakım güçlükleri ifade etmek için kullandığımız terimler, çağımızın sıklıkla dile getirilen meselesi haline gelmiş durumdadır.

Günlük hayatın içinde sıklıkla stresle boğuşan modern çağ insanı, hem dış dünyadan hem de kendi iç dünyasından gelen sorunlarla mücadele etmeye çalışırken psikoloji bilimi de insanı anlama ve sorunlarını tanımlayarak uyum sağlama becerisini artırma yolunda ilerlemektedir. Ancak her karşılaşılan güçlük ya da sıkıntı durumu bir psikolojik bozukluğa işaret etmediği gibi, bireyin uyum sağlaması ve güçlüklerle savaşabilmesi için bu tür bir sıkıntı hali destekleyici de olabilmektedir. Bu nedenle psikolojik bozukluğun ne olduğu ve hangi koşullarda bir ruhsal bozukluktan söz edileceği bazı özelliklerle belirlenmiştir.

Psikolojik bozukluk için DSM-5 tanı kitabında temel olarak şu özelliklerin ortak olduğu gösterilmiştir:

  • Bozukluk bireyin içinde meydana gelir.
  • Düşünme, hissetme ya da davranışta klinik düzeyde anlamlı güçlükler içerir.
  • Zihinsel işlevselliği destekleyen süreçte işlev bozukluğu içerir.
  • Bir duruma (örneğin bir yakının kaybı) karşı gösterilen tepki, kültüre özgü bir tepki değildir.
  • Toplumla çatışmanın ya da sosyal sapmanın birincil sonucu değildir.

Bir davranışı anormal olarak tanımlamak ya da yaşanılan bir güçlüğü psikolojik bozukluk olarak tanımlamak göründüğü kadar kolay değildir. Bu tanımlama için birçok özelliğin bir araya gelip bir tablo oluşturması gerekmektedir. Ruhsal bozukluk için dört temel özellikten söz edilebilir: kişisel sıkıntı, yeti yitimi ve işlev bozukluğu, sosyal normlara uymamak, beklenmedik olma.

1. Kişisel Sıkıntı

Psikolojik bozuklukla ilgili kişisel sıkıntı ölçütü, kişinin normaldışı davranışından mustarip olması, bununla ilgili ıstırap çekmesi ve rahatsızlık duymasını ifade eder. Örneğin depresyondaki kişi içinde bulunduğu çökkün ve karamsar ruh halinden sıkıntı duyar; anksiyete bozukluklarında da kişi süregiden anksiyeteden dolayı huzursuzdur. Bu tür bozukluklarda kişi normaldışı davranışının yol açtığı sonuçların da, örneğin diğerleriyle ilişkilerinin bozulması, günlük hayatın aksaması gibi, sıkıntısını çeker. Kişisel rahatsızlık hissiyle ilgili istisnalar da mevcuttur. Antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olan bireyler suçluluk, kaygı, vicdan azabı gibi duyguları deneyimlemezken yaptıklarından pişmanlık da duymazlar. Bununla birlikte kişide her sıkıntı yaratan durum da bir psikolojik bozukluğa işaret etmez. Oruç tutmaya bağlı olarak yaşanan açlık sıkıntısı ya da vücuttaki bir ağrı durumu bahsedilen türde bir ruhsal sıkıntıyla ilişkilendirilmez. Kişisel sıkıntı çok öznel bir deneyim olduğu, kişinin kendi ifadesiyle belirlendiği ve diğerlerin yaşadıklarıyla kıyaslanması güç olduğu için ruhsal bozukluk değerlendirilmesinde tek başına kullanılması sakıncalı olabilir.

2. Yeti Yitimi ve İşlev Bozukluğu

Yeti yitimi bireyin normaldışı davranışı veya psikolojik problemleri nedeniyle yaşamının önemli bir alanında bozulma ile karşılaşmasıdır. İş yaşamında aksama ya da kişilerarası ilişkilerde yaşanan problemler yeti yitimi ve işlev bozulması içinde değerlendirilmektedir. Madde kullanım bozukluğu bireyin hem aile ilişkilerinin bozulmasına hem de iş yaşamında kayıplara neden olabilmektedir. Panik bozukluğa eşlik eden agorafobi (açık alanda bulunma korkusu) kişinin herkesin içinde bir panik atak geçirmekten korkması ile dışarı çıkmaktan kaçınmasına yol açarak sosyal yaşama katılmasına engel olabilmektedir. Bununla beraber tüm bozukluklar yeti yitimiyle sonuçlanmayabilir. Örneğin, bulimiya nervozada kişi tıkınırcasına yiyip kusma eylemlerini gizlilik içinde sürdürürken günlük hayatlarına olağan bir şekilde devam edebilmektedir. Buna ek olarak yetersizlik ya da bazı durumlarda yeti yitimi olarak değerlendirilme her durum da bir psikolojik bozukluk göstergesi değildir. Bir kaza sonrası kişinin görme yetisini kaybetmesi bir yeti yitimi iken psikolojik bir durumla ilişkilendirilmez. Yeti yitiminin de kendi başına net sınırları olmadığı için başlı başına bir psikolojik bozukluk ifadesi değildir.

3. Sosyal Normlara Uymama

Sosyal normlar davranışlarımızın iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız gibi sınıflandırmalar içinde kendine yer bulmasını sağlayan, diğerleri hakkındaki düşüncelerimizi şekillendiren üzerinde uzlaşılmış, inanç düşünce ya da standartlardır. Sosyal normlara uymayan, alışılmışın dışındaki davranışları çoğumuz yadırgarız. Ancak bazı durumlarda davranış, toplumsal normları ihlal etmekle kalmaz, gözlemleyen kişileri kaygılandırır ve tedirgin eder. Şizofreni bozukluğu olan kişiler olmayan sesler duyabilir ve bu seslerle konuşabilirler; Obsesif kompulsif bozukluk hastaları tekrarlayan ritüellerle günün çok büyük bir kısmında uğraşabilirler. Sosyal normlara uymama ilkesi kültüre göre normların değişmesi bakımından göreli bir değerlendirme sunar. Toplumsal normları ihlal eden her durum da bir bozukluk göstergesi değildir. Suç işleme açıkça toplumsal normları ihlal eder ancak bu tür bir davranış her zaman psikoloji alanı içinde değerlendirilmez. Bunun yanında kaygı bozukluğu olan bir kişi norm ihlalinde bulunmadığı halde bir bozukluk tanısı almış durumdadır. Diğer kriterlerde olduğu gibi bu ilke de tek başına değerlendirildiğinde sağlıklı sonuç vermeyecektir.

4. Beklenmedik Olma

Davranışın beklenilen normal davranış düzeyinden sapmasıyla, duruma uygun tepki verilmemesiyle ortaya çıkan bir normaldışı davranma durumunu ifade eder. Psikolojik bir bozukluk durumunda kişi duruma aşırı bir tepki gösterebilir ya da beklenilen tepkiyi göstermeyebilir. Obsesif kompulsif bozukluk hastalarından bazıları defalarca temizlik yaptığı halde bunu yeterli bulmayabilir. Örümcek fobisi olan bir kişi örümceği gördüğü zaman çok büyük bir tepki gösterebilir. Şizofreni bozukluğu olan bir kişi kendisini uzaylıların kaçırdığına dair fikirlere sahip olabilir.

5. İstatistiksel Seyreklik

Anormal davranış toplumun geneli düşünüldüğünde oldukça seyrek rastlanılan bir durumdur. Normal olarak ifade edilen insanların çoğu bir çan eğrisinde ortalara yığılma gösterirken anormal davranış sergileyen kişiler bu eğrinin uçlarında toplanırlar. Dolayısıyla tartışmalı olsa da normallik çoğunlukla ortalamadan çok sapmamayla ifade edilir. Anormallik ile tuhaf davranışlar arasında pek bir ayrım gözetmediğinden bu ilkeye bağlı olarak bir psikolojik bozukluk tanımlaması yapmak artık pek tercih edilmemektedir.

Toplumun genelindeki çeşitlilik, kültürel farklılıklar ve değişen toplum yapısı neyin ortalama olduğu, dolayısıyla da neyin anormal olduğu konusunda kesin bir ayrım yapmayı güçleştirmektedir. Vücudunun her yerini dövmelerle kaplatan bir kişi toplumun genelinde çok az rastlanan bir davranış gerçekleştirmiş olsa da bir psikolojik bozukluk görüntüsü ortaya koymaz. Bununla beraber üstün bir yeteneğe sahip olan bir kişi yine ortalamadan sapmıştır; ancak ruhsal çalışma alanında değerlendirilmez. Dolayısıyla istatistiksel seyreklik psikolojik bozukluk için çok az belirleyici olma niteliğindedir.

Normal ve anormal tanımları arasında keskin bir çizgi çizmek oldukça güçtür. Kültürel farklılıklar, kişisel deneyimler ve göreceli kavramlar bunu olanaksız kılmaktadır. Böylesi bir ayrım yerine psikolojik bozukluk tanımlamasında yol gösterici olarak belirlenen özelliklerin bir bileşen halinde ortaya koyduğu tabloyu incelemek; bireyin hissettiği sıkıntı, sosyal hayatında meydana gelen bozulmalar, diğerlerini rahatsız edecek davranışları ve davranışının mevcut durumla ne denli uyumlu olduğunu göz önünde bulundurmak daha doğru sonuçlara ulaştıracaktır. Bununla birlikte her psikolojik bozukluğun kendi içinde de belirli kriterleri barındırdığı unutulmamalıdır. Bu özellikler tanı kitapçığında belirlenmiş olup, yapılan değerlendirmeler ve gerekli görüldüğü takdirde objektif ve projektif testlerle desteklenerek bir bozukluk olup olmadığını ortaya koymaktadır.

Referanslar

1Davison, J. Ve Neale, J. M. (2011). Giriş ve temel konular. Anormal Psikolojisi içinde (s.1-105). (Dağ, İ. Çev. Ed.). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.

2Kring, A. M., Johnson, S., Davison, G. Ve Neale, J. (2015).Giriş ve tarihsel olarak genel bakış. Anormal Psikolojisi içinde (s. 1-27). (Şahin, M. Çev. Ed.). Ankara: Nobel Yayınları.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir