Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu

Yazar:

Kategori:

Sitede yer alan yazılarda daha önce obsesif kompulsif bozukluktan bahsedilmişti. Bu yazıda ise obsesif kompulsif kişilik bozukluğundan bahsedeceğiz.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu nedir?

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun temel özelliği genç erişkinlik döneminde başlayan ve çok değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı bir mükemmeliyetçilik, düzenlilik, kendini ve başkalarını denetleme isteğidir. Bu özellikler danışanın esnek, açık ve verimli olmasını engeller.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ne sıklıkla görülür?

Görülme sıklığının genel popülasyonda %1, psikiyatrik bozuklukları olan kişiler arasında ise %3-10 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Erkeklerde kadınlara göre iki misli daha fazla görülmektedir.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tanısı ve DSM-V (Ruhsal bozuklukların tanısal ve istatistiksel el kitabı) 

DSM-V’te obsesif kompulsif kişilik bozukluğu için daha özgül hale getirilen tanı ölçütleri şunlardır:

 A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmelliyetçilik, zihinsel ve kişilerarası kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü.

1. Asıl amacı unutturacak şekilde ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşıp durur.

2. İşin bitmesini zorlaştıran mükemmeliyetçilik gösterir.

3. Etkinlik ve arkadaşlarından yoksun kalacak şekilde kendini işe adar.

4. Ahlak, doğruluk, değerler gibi konularda esneklik göstermez.

5. Özel bir değeri olmasa bile eski, değersiz şeyleri elden çıkaramaz.

6. Görev dağılımı yapmak ve başkaları ile birlikte çalışmak istemez.

7. Para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır.

8. Katı ve inatçıdır.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun özellikleri

Obsesif-kompulsif kişilerin düşünceleri genellikle akılcı ve işlevsel özelliklerden yoksundur. Bu yoksunluk ise uyumsuz duygulara, davranışlara ve fizyolojik tepkilere yol açar. Obsesif-kompulsiflerin bazı otomatik düşünceleri şu şekilde sıralanabilir:

  • “Bu iş mükemmel olmalı”,
  • “Bunu kendi başıma yapmalıyım yoksa tam ve doğru olmayabilir”,
  • “Boş zamanlarımda roman okumak yerine daha üretken işler yapmalıyım”,
  • “Ne yapacağıma karar vermeden önce iyi düşünmeliyim yoksa hata yapabilirim”,
  • “Bir kişi yanlış davrandıysa cezalandırılmalıdır”,
  • “Bu eski lambayı saklamalıyım, çünkü bir gün ihtiyacım olabilir”,
  • “Bir işi, doğru olduğundan emin olmak için tekrar tekrar yapmayı tercih ederim”,
  • “Bu partide kendimden hoşnut olmalıyım”.

Obsesif kişilerin bazı özellikleri

  • Bu kişiler kendilerini yetersiz ve çaresiz olarak algılarlar. Çaresizlikle ilgili bu inançları yüzünden kendilerini koruyamayacakları düşüncesiyle diye paniğe kapılır, işlevlerini yerine getiremez hale gelirler.
  • Diğerlerini fazla rahat, sorumsuz, sadece kendileriyle uğraşan, yetersiz kişiler olarak görürler. Kendilerini, kendilerinden ve diğerlerinden sorumlu olarak görürler. Kendilerinden ve diğer insanlardan beklentileri çok fazladır. Mükemmeliyetçilikleri bazen işe yarasa da genel bir yaşam stili haline geldiğinde fonksiyonel değildir.
  • Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler her şeyi, en iyi ve en kusursuz bir biçimde yapmak ister. Bu nedenle başladığı bir işi defalarca bozup yeniden başlayabilir.
  • Obsesif kompulsif kişilik zamanını iyi kullanamaz. Önemsiz ayrıntılarla çok zaman kaybeder. Örneğin; bir öğrenci, bir sınavda, bütün soruların yanıtlarını bildiği halde, tüm sınav süresini birinci soruyu yanıtlamakla geçiriyor. Sürenin dolmasına beş dakika kaldığı halde hala, birinci soruyu devalı silip yeniden yazmaktadır
  • Obsesif -kompulsif kişilik, yaşamak için çalışmak yerine çalışmak için yaşar.
  • Hayatta katı kurallar vardır ve bu kurallara hiç değiştirilmeden uyulmalıdır.
  • İnsanları tanımlayan yaptıkları iştir. Yaptığımız iş ne kadar iyi ise biz de o kadar iyi bir insan sayılırız.
  • “Düzenli olmazsam, olan bitenle başa çıkamaz hale gelebilir, kontrolü kaybedebilirim.” “Var olmak için kurallara ve düzene ihtiyacım var.” “Belli bir sistemim yoksa her şey mahvolur.” “Performansımdaki en küçük bir kusur bile büyüyüp, bir çığa dönüşebilir.” “Eğer bu işte başarısız olursam, bir insan olarak da başarısızım demektir.” Gibi fonksiyonel olmayan düşünceleri vardır.
  • “Kontrolü elde tutmalıyım.” “Her şeyi mükemmel yapmalıyım.” “Neyin en iyi olduğunu bilirim.” “Her şey benim söylediğim şekilde yapılmalıdır.” “Ayrıntılara dikkat edilmelidir.” “İnsanlar mutlaka daha iyiye doğru çabalamalıdır.” Gibi stratejilerle hareket ederler.
  • Standardın altında performans beklentisi yüzünden anksiyete, gerçek ve ciddi başarısızlıklar karşısında da depresyon yaşarlar.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunda kişilerarası özellikler

Kişilerarası bakış açısıyla, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler sosyal etkileşimlerinde son derece kısıtlıdır. Spontanlıktan yoksundurlar, kişisel etkileşimlerinde neredeyse çizelge tutarlar. Uzaklıkları ve hesaplama nitelikleri iş ortamlarında, astları ve üstleri ile ilişkilerinde açıkça görülebilir. Psikodinamik yaklaşımın da öne sürdüğü gibi, ebeveynin aşırı kontrolcülüğü kompulsif kişiliğin gelişmesine katkıda bulunan bir faktördür. Kişilerarası psikologlara göre, gerçek başarıların ödüllendirilmesinde yapılan ailesel hatalar da önemli bileşendir.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun sebepleri nelerdir?

  • Katı tuvalet eğitimi gibi anal döneme saplanmaya yol açan etkenler, titizlik, inatçılık ve düzenlilik gibi karakter hatalarının gelişmesine neden olabilir. (Bu görüş aradan geçen zaman içinde gücünü bir miktar yitirmişse de Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu vakalarının bir bölümünde görülen tuvalet ritüelleri bu görüşü destekler gibidir. )
  • Çocuğun duygu, düşünce ve dürtülerin ifade edilişine ebeveynlerce uygulanan aşırı kontrol ve takdirsizliğin çocukta bu yönde bir yapı oluşturabileceği düşünülmektedir.
  • Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireylerin ailelerinde depresyon ve diğer C kümesi kişilik bozuklukları (çekingen kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu) daha sık görülür.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ile ilgili araştırma ve deneysel veriler

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ile ilgili olarak yapılmış çok az tanımlayıcı çalışma mevcuttur. Bu bozukluk ile ilgili bilgilerimizden pek çoğu klinik çalışmalar sonucunda elde edilmiştir. Yapılan faktör analitik çalışmalar, birçok özelliğin Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tarafından kapsandığını ve birlikte bulunduklarını göstermektedir. Fakat psikoanalistlerin öne sürdüğü gibi, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun katı tuvalet eğitiminden kaynaklandığı ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır. Adams’ın obsesif çocuklarla yapmış olduğu bir çalışmada, bu çocukların ailelerinin, katılık, kontrol, aşırı uyum, yetersiz empati ve yetersiz duygu aktarımı gibi obsesif özellikler taşıdığı belirtilmektedir. Obsesif-kompulsif kişilik özellikleri taşıyan bu çocukların, gelecekte yüzde kaçının obsesif kompulsif kişilik bozukluğu geliştirecekleri ise tahmin edilememektedir.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun genetik ve fizyolojik temelleri ile ilgili olarak bazı çalışmalar başlamıştır. Clifford, Murray ve Fulker’ in yapmış olduğu bir çalışmada, Leyton Obsesyon Envanteri kullanılmış ve bu envanter ile ölçülen obsesif özelliklerin korelasyon katsayıları, tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre daha yüksek bulunmuştur. Kişilik bozuklukları ile beyindeki sağ ve sol hemisfer aktivasyonları arasındaki ilişkilerin incelendiği çalışmalar da mevcuttur.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunda ayırıcı tanı

  • Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu, bu adı taşımasına rağmen obsesyon ya da kompulsiyonların olmayışı ile obsesif-kompulsif bozukluktan ayrılır. Ortak özellikler gösterdiği diğer kişilik bozukluklarından ayırt edilmesi güç olabilir.
  • Örneğin; narsistik kişilik bozukluğunda da mükemmeliyetçilik ve başkalarının yaptığını beğenmeme görülebilir. Fakat bunlardaki belirgin kendini beğenmişlik obsesif kompulsif kişilik bozukluğunda yoktur.
  • Danışan birden çok kişilik bozukluğunun ölçütlerini karıştırıyorsa tüm tanılar konulmalıdır.

Obsesif kompulsif bozukluk ile obsesif kompulsif kişilik bozukluğu arasındaki ilişki

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (OKKB) isimleri benzer olsa da; klinik açıdan birbirinden farklı şeylerdir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu da obsesyon veya kompulsiyonların varlığı yerine düzenli olmak, mükemmelliyetçi olmak ve denetim altında tutabilmek düşünülüp durulur. Ayrıca söz konusu bozukluk tanısı konulabilmesi için bozukluğun genç erişkinlik döneminde başlamış olması gerekir. Hem obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ve hem de obsesif kompulsif bozukluk tanısının birlikte konması için her iki bozukluğunda semptomlarının kişide beraber bulunması gerekir.

Bir yaklaşıma göre, çocukluk çağında başlayan obsesif kompulsif bozukluğun ileride obsesif kompulsif  kişilik bozukluğuna dönüşebileceği ileri sürülmektedir. Yapılan başka bir araştırmada obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan obsesif kompulsif danışanlarında kontrol etme kompulsiyonlarının obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olmayan obsesif kompulsif danışanlarına oranla daha yüksek sayıda olduğu bulunmuştur. Bu çalışmaların sonuçları, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun, genel obsesif kompulsif semptomatolojiden çok kontrol etme kompulsiyonlarıyla bağlantılı olduğunu düşündürmektedir.

Ne Zaman Yardım Alınmalı?

Yaşanılan sıkıntılar (ayrıntılara çok fazla dikkat etme, her şeyi kusursuz yapmaya çalışma vb. gibi) kişiyi rahatsız edecek boyuta gelmişse, kişinin olmak istediği benliği ile gerçek benliği arasında fark varsa (örneğin; kişi, rahat bir yapıya sahip olmak istiyor fakat aşırı mükemmeliyetçi), kişinin bu durumu ve yaşadıkları genel toplum normundan belirgin derece sapma gösteriyorsa ve kendi içerisinde yaşadığı bu çatışmayı çözemiyorsa mutlaka bir tıp hekimine sonrasında ise bir terapiste giderek yardım almalıdır.

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğunun Tedavisi

  • Diğer C kümesi kişilik bozukluklarında (çekingen kişilik bozukluğu ve bağımlı kişilik bozukluğu) olduğu gibi danışan durumundan rahatsız olabilir ve tedavi için başvurabilir. Ne var ki terapi sürecini de denetlemek ve kendi istediği biçime sokmak eğiliminde olacağı için psikoterapi zor ve zaman alıcıdır.
  • Eşlik eden depresif bulgular varsa ya da danışanın bazı özellikleri obsesyon ya da kompulsiyon düzeyine yaklaşıyorsa antidepresan ilaçlar denenebilir.
  • Bireysel terapilerden ve grup terapilerinden yararlanılabilir.

Bilişsel-Davranışçı Terapi Yaklaşımı

  • Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan danışanlarla yapılan psikoterapinin temel amacı, danışanın davranış ve duygularının değiştirilebilmesi amacıyla, problemlerinin altında yatan varsayımları ona gösterebilmek ve bunları yenmesinde yardımcı olmaktır. Terapi, danışanın getirdiği problem ya da problemlere odaklanılarak başlamalıdır. Şayet danışan anksiyete (kaygı), baş ağrısı ve erken boşalma gibi belirtilerle başvurursa, bunlar obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun ilk ipuçları olabilir. Bazen de danışan “patronum, geçerli bir nedeni olmadığı halde beni sürekli eleştiriyor” gibi çok uç bir şikayetle başvurabilir. Bu tür bir problem ile gelen bir danışan ile çalışmak oldukça güçtür. Terapist böyle bir durumda doğrudan getirilen probleme yönelmeli, patronun davranışlarını değiştiremeyeceklerine göre, hedeflerinin bu davranışların danışan üzerindeki etkisinin değiştirilmesi olduğu danışana belirtilmelidir.
  • Bütün terapilerde olduğu gibi, başlangıçta danışan ile sağlam bir ilişkinin kurulması önemlidir. Bu ise, obsesif bireylerin katı, duygu aktarımı ve kişilerarası ilişkilerinin zayıf olması nedeniyle oldukça zordur. Bu danışanlarla yapılan terapi genellikle duygusal aktarım ve destekten yoksun, yalnızca iş ve problem odaklı olarak sürme eğilimindedir. Terapi ilişkisi genellikle terapistin danışan üzerindeki yönlendirmesine temellenir. Terapinin erken aşamalarında duygusal bir ilişkinin kurulmaya çalışılması zararlı olabilir ve terapinin erken sonlanmasına yol açabilir.
  • Obsesifler, terapistler üzerinde çeşitli duygusal reaksiyonlara neden olabilirler. Bazı terapistler bu danışanları, duygusallıktan yoksun olmaları, olayların duygusal yönlerinden çok, gerçekçi görüntüleriyle uğraşmaları nedeniyle çok kuru ve sıkıcı bulabilirler. Yavaşlıkları ve ayrıntılara çok dalmaları nedeniyle, deneyimli bir terapisti bile çileden çıkartabilirler. Bazı obsesifler terapide pasif-agresif yollar izleyebilirler. Örneğin bir ev ödevi verildiğinde, terapiste bu ödevin çok aptalca ve ilgisiz olduğunu söyler veya ev ödevini yapmayı başlangıçta kabul eder ama yapmak için hiç vakitleri olmadığını ya da unuttuklarını söylerler. Bu tür danışanlar terapistte kızgınlık ve hayal kırıklığı yaratırlar.
  • Obsesif bir danışana terapistin gösterdiği tepki aynı zamanda terapiste, danışan ve danışanın yaşadığı güçlüklerin kaynakları hakkında da bilgi sağlar. Bununla birlikte terapist, hastanın görüşlerinin temellendiği değerleri değiştirmeye çalışmaktan çok, danışanın ihtiyaçları ve ortaya koyduğu problemler üzerinde çalışmalıdır. Örneğin duygu aktarımında güçlüğü olan bir obsesif bireyin bu durumu, bir terapist için psikolojik sağlıklılık göstergesi olmadığı halde, danışan için bu durum bir stres kaynağı oluşturmuyor olabilir.
  • Bilişsel terapinin başlangıcında danışana bilişsel model hakkında bilgi vermek gereklidir. İnsanın duyguları ve davranışlarının, yaşantısındaki olaylara verdiği anlam, düşünceleri ve algılarından etkilendiği, bunlar üzerine kurulduğu anlatılarak, danışanın çeşitli yöntemlerle bunun farkına varmasını sağlamak gereklidir. Danışana, terapi esnasındaki duygu değişimlerini fark ettirerek ya da daha önce olanları düşündürerek bu gösterilmeye çalışılabilir. Bunu danışana fark ettirmenin başka bir yolu da; geç kalan arkadaşını bekleyen birini düşünmesini sağlamaktır. Bu arkadaşını beklerken kızgınlık, anksiyete (kaygı) ve depresyon gibi ilgili değişik duygular ve “Beni bekletmeye nasıl cüret edebilir”, “kaza geçirmiş olabilir” veya “bu durum kimsenin beni sevmediğini gösterir” gibi duygularla ilgili düşünceler danışana sıralanarak farkına varmasına çalışılabilir.
  • Danışana bilişsel terapi hakkında bilgi verdikten sonra tedavi edici (terapötik) hedeflerin belirlenmesi önemlidir. Getirilen problemlerle ilişkili olarak bir hedef listesi yapılabilir. Terapist ve danışan hedefleri belirledikten sonra bunları sıraya dizerek üzerinde çalışmaya başlarlar. Hedefler sıraya dizilirken her bir problemin önem derecesi ve çözülebilme kolaylığı gibi iki kriter kullanılabilir. Bu, terapinin hızlı ve başarılı bir şekilde ilerlemesine yardımcı olur. Problem alanları belirlenip sıraya dizildikten sonra, bunlarla ilgili otomatik düşünceler ve şemaların belirlenmesi önemlidir. İşlevsel olmayan düşüncelerin hangi durumlarda, nasıl bir duygu durumu içindeyken, ne ile ilgili olarak ortaya çıktığının hasta tarafından fark edilerek kaydedilmesi istenir. Böylece bir obsesif, işi erteleme konusu üzerinde çalışırken, bunun bir görev olduğunun farkına vararak anksiyete (kaygı) yaşayabilir ve “bunu yapmak istemiyorum, çünkü mükemmel bir şekilde yapamayacağım” diye düşünebilir. Buna benzer birkaç otomatik düşünce örneği hastaya gösterildiğinde anksiyete (kaygı) ve işi erteleme durumunun mükemmeliyetçiliğinden kaynaklandığını anlama fırsatı doğabilir.

Özel Bilişsel Terapi Teknikleri

  • Bilişsel terapinin geniş yapısı içerisinde yer alan birkaç özel teknik obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler ile çalışırken yararlı olabilir. Terapi seanslarının yapısını belirlemede, üzerinde durulacak problemlerin önem derecesine göre dizilmesi ve problem çözme tekniklerinin kullanılması önem taşır. Bu tür bir çalışma, özellikle obsesyonun karar verememe, uzun uzun düşünme ve işi erteleme gibi özelliklerinin çözümü için yararlıdır. Şayet danışan yapı üzerinde çalışmakta zorlanıyorsa, terapist danışanın bunun ile ilgili otomatik düşünceleri üzerinde yoğunlaşmasını sağlayarak, karar verememe ve işi erteleme sorunları ile ilişkisini danışana göstermeye çalışabilir. Hafta içerisinde danışanın yaptığı tüm aktiviteleri adım adım kaydettiği Haftalık Aktivite Çizelgeleri, terapi esnasında daha az çaba harcanarak danışanın günlük yaşamda karşılaştığı sıkıntıların, yaşadığı belirtilerin anlaşılmasında oldukça yarar sağlar.
  • Obsesif bireylerin sıklıkla yaşadığı anksiyete ve psikosomatik semptomlar gibi problemler nedeniyle gevşeme teknikleri ve meditasyon sıklıkla yararlı olur. Obsesif bireyler boşuna zaman kaybı olduğuna inandıkları için bu teknikleri başlangıçta kullanmakta zorluk çekerler. Danışanlardan, bu tür özel bir davranış veya inancın avantajları ve dezavantajlarının listesini çıkartmalarının istenmesi gibi bilişsel bir teknik de kullanılabilir. Obsesif bir danışan için gevşeme tekniğinin dezavantajı vakit alması, avantajı ise danışanı rahatlatması ve anksiyetesini azaltmasıdır.
  • Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olan bireylerle davranışsal bir yöntemin kullanılması yoluyla da ilişki kurulabilir. Danışanın obsesif katı inançları üzerinde tartışmak yerine, terapist nötr ve deneysel bir tutum takınabilir. Örneğin obsesif bir iş adamı gün içerisinde gevşeme egzersizleri yapmaya hiç vaktinin olmadığını söylüyorsa, terapist bu durumda danışandan birkaç gün için bu egzersizleri mutlaka denemesini ve o günlerde kendini nasıl hissettiğine, o gününü nasıl yaşadığına dikkat etmesini, bu günleri de gevşeme egzersizleri yapmadığı günler ile karşılaştırmasını isteyebilir. Bu durum, danışanın aradaki farkı değerlendirmesine yardımcı olacaktır.
  • Bilişsel ve davranışçı teknikler, danışanın kronik sıkıntı ve düşünceleriyle başa çıkmasında yardımcı olabilir. Önce danışanın bu düşünce ve sıkıntılarının işlevsel olmadığını kabul etmesi, düşünceyi durdurma ve dikkatin başka yöne çekilmesi gibi teknikler ile bu düşünce süreçlerinin yönünü değiştirebileceğini anlaması gerekir. Herhangi bir amaca ulaşmak için hazırlanmış olan derecelendirilmiş görevler (ödevler) listesi bu durumda yardımcı olabilir.

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğunun Tekrarını Önleme

  • Tedavi gören pek çok danışan için işlevsel olmayan bilişler ve davranışların tekrar başlaması, yani bozukluğun nüks etmesi oldukça kolaydır. Bu durum, özellikle kişilik bozukluğu tanısı almış ve problemleri oldukça kemikleşmiş olan danışanlar için geçerlidir. Ancak, danışanların problemlerinin ne olduğu ile ilgili olarak bilinçlendirilmesi ve bu problemlerle etkili bir biçimde nasıl başa çıkılabileceğinin öğretilmesi nedeniyle, bilişsel terapi diğer terapi türlerine göre daha avantajlıdır. Danışanlara terapi dışındaki yaşamlarında da işlevsel olmayan düşüncelerin kaydının nasıl tutulacağı ve bunlarla nasıl başa çıkılabileceği gibi malzemeler verilerek başa çıkma yolları öğretilir.
  • Danışan terapi sonunda, bozukluğun nüksetme olasılığı ile ilgili olarak uyarılmalı ve böyle bir durumda zaman kaybetmeden başvurması gerektiği belirtilmelidir. Ayrıca danışanın zaman zaman destek seanslarına ihtiyaç duyabileceği ve böyle bir durumda herhangi bir kaygı yaşamaması gerektiği vurgulanmalıdır. Birçok terapist bunu, terapi bittikten sonra danışanı periyodik olarak belirli aralıklarla takip seanslarına alarak yapar.
Kaynakça
  • Beck, A.T. ve Freeman, A. Kişilik Bozukluklarının Bilişsel Terapisi. Litera Yayıncılık.
  • Davinson, G. C. ve Neale, J. M. (2011) Anormal Psikolojisi, Ankara: Nobel Akademi Yayıncılık.
  • Gölcük, D. (2016). Okul çağı çocuklarında cinsiyet açısından obsesif kompulsif bozukluk belirtileri arasındaki farkların incelenmesi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
  • Konduz, N. (2015). Dsm-5’e göre kişilik bozukluğu tanısı alan hastaların kişiler arası işlevsellikte yetersizlik düzeyleri. Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Aydın.
  • Özdemir, Ö., Tükel, R. ve Türksoy, N. (2000). Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan ve olmayan obsesif kompulsif bozukluk hastalarında klinik özelliklerin karşılaştırılması. Klinik Psikiyatri, 3, (92-98).

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir