Mutlu çocuk

Kuşkusuz her anne babanın dileği, çocuklarının öncelikle sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Bu iki kavram aslında iç içedir. Mutlu olmak, temel ihtiyaçların asgari düzeyde giderilmiş olmasına bağlıdır. Yani fiziksel ve psikososyal açıdan sağlıklı yetiştirilen çocuk kendine güveni tam, benlik saygısı yüksek, kendiyle barışık aynı zamanda da yaşama adapte olmuş mutlu bir kişi olacaktır.

Mutlu çocuk nedir?

Mutluluk kavramı TDK ’da “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu.” olarak tanımlanmakta olup eski çağlardan günümüze birçok bilim insanı, düşünür, yazar mutluluğa çeşitli tanımlar getirmiştir.

Antik yunan filozofu Aristo, mutluluğun hissedilebilir bir durumdan ziyade bir hayat tarzı olduğuna inanıyordu. Bu yaşam tarzının temel özelliği, sürekli olarak alıştırmada bulunarak her bireyin en iyi yanlarını ortaya çıkarmaktır. Bu tanımdan yola çıkacak olursak mutluluğun yaşamdaki olaylara bakış açımız ve tepkilerimizle birlikte başta kendimizden memnun olma hali olduğunu söyleyebiliriz.

Kendinden memnun ve mutlu bireyler yetişebilmesi için de ebeveynlere önemli roller düşmektedir. Özellikle okul öncesi dönemde(0-6) çocuk anne babaya bebeklikte tam bağımlı olmakla birlikte, yaş aldıkça bağlılık azalsa da büyük ölçüde bağlı kalacaktır.

Her istediği alınan, her sözü onaylanan çocuk mutlu çocuk demek değildir. Çocuk için mutluluk; kendi ihtiyaçlarının giderilmesi olarak algılanır. Bu noktada ebeveynlerin çocuğa tutumları çocuğa nasıl davrandıkları büyük önem taşır. Doğru tutumları sağlayabilmek çocuğun gelişim süreçlerini ve temel ihtiyaçlarını bilmekle birlikte gelişimiyle doğru orantılı neye ne ölçüde gereksinim duyduğunun farkında olmakla mümkündür. Mutluluk kavramının iç içe geçmiş parçalardan oluşan bir bütün olduğunu belirttikten sonra şimdi de bu parçaların neler olduğuna hep birlikte bakalım.

Çocukların temel ihtiyaçları nelerdir?

Temel ihtiyaç “olmazsa olmaz” demektir. Genel olarak çocuğun temel ihtiyaçları üç başlık altında incelenir: Fiziksel, sosyal ve psikolojik temel ihtiyaçlar. Bunlardan fiziksel olanı kısaca özetleyip daha çok psikososyal (sosyal ve psikolojik) ihtiyaçları konuşacağız.

Çocukların temel fiziksel ihtiyaçları

Fiziksel sağlık yaşam değerinin ve kalitesinin oldukça önemli bir kısmını oluşturur. Fiziksel temel ihtiyaçlar diğer psikososyal ihtiyaçlardan önceliklidir. İhtiyaçlar sıralamasına göre ilk basamaktaki (fiziksel) ihtiyaçlarını karşılayamayan bireyin üst basamaklara yoğunlaşması mümkün değildir bu sebeple fiziksel temel ihtiyaçların karşılanması zorunluluktur. Bu ihtiyaçların neler olduğuna bir bakalım.

Beslenme İhtiyacı: Yaşamı sürdürebilmek ve sağlığın korunması için sağlıklı ve dengeli beslenme vazgeçilmezdir. Çocuğun günlük besin ihtiyacı yaşına,yaşam tarzı ve sağlık durumuna göre değişir. Bazı hastalıklar ya da rahatsızlıklar belli vitaminlerin ya da   minarellerin gereksinimini artırabilir. Bunun yanı sıra bazı özel durumlar bazı besinlerin tamamen yasaklanmasını gerektirebilir. Normal koşullarda ise herkesin tüketmesi gereken standart yiyecek miktarı vardır.

Çocukların fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini tamamlayabilmeleri yeterli ve dengeli beslenmeyi gerektirir. Beslenmesi yeterli olan çocukların hastalanmaları durumunda daha çabuk iyileştikleri gözlenmiştir. Çocuğun sık hastalanmaması, büyüme ve gelişiminin normlara uygun olması yeterli beslendiği anlamını taşır. Bu dönemde çocuk her üç ayda tartılır ve boyu ölçülür. Çocuk uygun şekilde kilo alıyor, boyu uzuyorsa beslenme yeterlidir. İyi beslenen çocuk fiziksel gelişim standartlarına uygun gelişim gösterir.

Barınma İhtiyacı: Çocuğun barınma ihtiyaçlarının karşılanması için sadece fiziksel özelliklere sahip bir ortamın oluşturulması yeterli değildir. Çocuk için barınma ihtiyacı güven içinde olmak gibi duygusal anlam da taşır. Aynı zamanda, aile bireyleriyle bir arada olmayı ve diğer kişilerle ilişki kurmayı sağlar.

Giyinme İhtiyacı: Giyinmenin birinci amacı doğa şartlarından korunmaktır. Bireyin giyinme ihtiyacının karşılanması aynı zamanda beden sağlığı yönünden büyük önem taşır. İkinci amacı ise süslenmektir süslenmede bireyin ruh sağlığında önemli bir yer tutar. Çocuğun gelişimine göre içinde rahat etmesine imkan sağlayan kıyafetler seçilmelidir .

Uyku ve Dinlenme İhtiyacı: Çocukların ruhsal ve bedensel gelişiminde uyku ve uyku sonucu dinlenme çok önemlidir. Dinlenmeyi sağlamayacak kadar az uyuyan çocuklarda iştahsızlık, sinirlilik, duygu ve heyecanların kolayca harekete geçmesi ve direnme görünür. Ayrıca, büyüme hormonu gibi gelişimi sağlayan bazı hormonlar uyku sırasında artar. Çocuklarda uyku ve dinlenme ihtiyacının doğru karşılanması kişilik gelişimi, etkileşimi, çevreye uyumu ve insanlarla ilişkileri üzerinde oldukça önemli etkiler yaratır.

Çocukların temel sosyal ihtiyaçları

İnsan yapısına bakıldığında fiziksel temel ihtiyaçlarının giderilmesinden sonra ortaya çıkan ihtiyaçların bireyin sosyalleşmesiyle ilgili olduğu gözlemlenmiştir. Sosyalleşme diğer insanlarla iletişim kurmakla başlar. Bebeklikten itibaren önce anne-babayla etkileşime giren çocuk giderek daha geniş çevrelerle kaynaşır. Çocuğun ailesi ve çevresi tarafından olumlu karşılanması, desteklenmesi, çabalarının takdir edilmesi sosyal gelişimini sağlıklı sürdürebilmesini sağlar. Olumlu aile ve çevre desteği ile birlikte sosyalleşmeye başlayan çocuk başarılı ve mutlu olur. Çocukların sosyal temel ihtiyaçları şunlardır:

Arkadaşlık İhtiyacı: Arkadaşlık kurma çocukların sosyal ve duygusal gelişimini sağlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu sayede çocuk ilişki kurmayı, paylaşmayı, iş birliği yapmayı, kendini ifade etmeyi, başkalarına saygı duymayı ve kendi duygularını kontrol edebilmeyi öğrenir. Aynı zamanda grup içinde yaşamayı öğrenmeleri ve toplumsallaşmalarına yardımcı olur. Bu konuda ebeveynlerinin dikkat etmesi gereken hususlar şunlar olabilir:

  • Çocuğun kendini ifade etmesi, başkaları ile iletişimi başlatması ve dinlemeyi sürdürmesi için teşvik edilmelidir.
  • Paylaşma, özür dileme, teşekkür etme,  soru sorma ve gruba katılma becerileri desteklenmelidir.
  • Yetişkinler çocukların sağlıklı iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri için arkadaşlık sorunlarını kendileri çözmek yerine çocukları dinlemeli, anlamaya çalışmalı çocukların problem çözme yeteneklerini geliştirmeye yönelik kendi sorunlarına çözüm bulmalarına imkan tanımalıdır.
  • Çocuklarla ilişkilerde olumlu dil kullanımı, olumlu davranışların yüceltilmesi ve övülmesi, aile içi sorunlarda yapıcı çözüm yolları bulunması çocukların sosyal becerilerini geliştir.
  • Çocuk yakın çevredeki yetişkinlerin sosyal becerilerini örnek alacağından yetişkinler de arkadaşlık ilişkilerine ve iletişim biçimlerine dikkat etmelidir.

Bir Gruba Ait Olma İhtiyacı: Çocuğun kabul görme, sevme-sevilme ihtiyaçları karşılanırsa tamamlanır. Ait olma ihtiyacı ile birlikte umursanma, güvenilme, kabul edilme, beğenilme ihtiyaçları da karşılanmış olur. Birey ait olma ve sevgi ihtiyacını belli bir süre karşılayamamışsa daha sonra karşılamış olsa bile uzun süre önceki eksikliğin olumsuz etkilerine benliğinde hisseder.  Bu konuda anne babaların dikkat etmesi gereken unsurlar:

  • Çocuğa ait olmak istediği grup hakkında sorular sorulmalı çocuk hissettirmeden izlenmelidir. Aşırı kollayıcı davranışlar ihtiyaçlarını doyuramayan çocuğun uyumsuzluğuna neden olur.
  • Öğütler vermek yerine çocuk özenle dinlenmeli, anlayışla karşılanmalı, problemlerini çözmede çocuğa yol gösterici olunmalıdır.

Sosyal Statü İhtiyacı: Statü bireye; başarı,saygı görme, özgüven gibi değerler kazandırır. Sosyal statü ihtiyacı ilk olarak anne-baba tarafından karşılanır.Ailede edinilen statü çocuğun geleceğine de yansır. Birey statü kazandıkça kendini başarılı ve mutlu hisseder. Erken çocukluk döneminde, anaokulunda çocukların diğer çocukların oyunlarına katılmak istemesi onlara armağanlar vermesi ve hayranlık duyması ya da onları izleyip yerlerini almak istemesi sosyal statü ihtiyacını karşılamak için gösterdikleri davranışlardır.

Bir İşe Yarama (Üretkenlik) İhtiyacı: Gruba ait olma ihtiyacının devamdır. Grup, verdiği bazı görevleri yerine getirmesini isteyerek bireyin sorumluluk almasını sağlar. Böylece bireyin grup için önemi vurgulanır. Kendini işe yarar hisseder. Aldığı sorumluluğu doğru zamanda yerine getirmeyi, düzenli çalışmayı ve tutarlı olmayı öğrenir.Bunları başarmak çocuğa kendine güvenle birlikte mutluluk ve tatmin olma sağlar.Ebeveynlerin bu alanda destekleyebilecekleri durumlar şunlardır:

  • Çocuğa yaşına göre yapabileceği görevler ve sorumluluklar vermek.
  • Olumlu pekiştireçler kullanarak istenilen davranışın kalıcı olmasını sağlama(aferin,çok güzel olmuş gibi)
  • Çocuğun tek başına yapabileceği işleri üstlenmek yerine onun yapmasına olanak tanıma ve teşvik etme.

Bağımsızlık İhtiyacı: Gözetim ve emir olmadan kendi hedeflerini oluşturma,kendi kararlarını ortaya koyma ve plan tasarlama ihtiyacıdır. Çocuğun kendisini erken yaşlardan itibaren başkalarından ayrı ve bağımsız hissetmesi, ruhsal olarak olgun kişiliğe ulaşmasını sağlar.

Bağımsızlık duygusunun keşfi 2-3 yaşlarında çocuğun tuvalet eğitimi kazanmasıyla başlar. Bu dönemde çocuk tuvaletini tutmayı veya boşaltmayı kendi denetiminde ve isteğinde gerçekleşen ilk eylem olarak algılar. Çocuk için bağımsızlık duygusunun tohumlarının atıldığı bu evrede asla sert tutumlar, şiddet, kınama, ayıplama gibi rencide edici sözler ve davranışlar kullanılmamalıdır. Çocuk tuvaletinin ne zaman geldiğine ve ne zaman yapmak istediğine kendisi karar verecektir. Bununla birlikte annesinden ayrı kendi kararlarını alma ve uygulama evresine giriş yapar. Tuvalet eğitimi sırasında altına kaçırma olasıdır. Ancak bu durumda çocuğa kızılır veya şiddet uygulanırsa çocuktaki bağımsızlık kazanma duygusu zayıflayarak yerine suçluluk duyguları taşıyan ve çekingen bir kişilik yapısı oluşturur. Bağımsızlık duygusunun temeli doğru atılamazsa çocuk ileriki yaşlarında da bu dönemden izler taşır. Bağımsızlık kazanamayan birey utanç duygusuna kapılır ve mutsuz olur. Çocuğun bağımsızlık duygusunu kazanmasında ebeveynin yapabilecekleri:

  • Merak, araştırma ve keşif konusunda çocuğa tatmin edici cevaplar vermek bu alanlarda isteklerini dikkate almak.
  • Yeme, içme, giyinme, ne giyeceğine karar verme gibi konularda beceri kazanmasına kendi işlerini kendisinin yapmasına fırsat vermek.
  • Olumlu veya olumsuz duyguların ifade edilmesine izin  vermek.
  • Sınırsız özgürlük verilmemeli. Anne babalar genellikle çocuğu mutlu olsun diye her isteğini olumlu karşılama eğilimi gösterebiliyor. Mesela çocuk evin duvarlarına resim yapmak isterse, “Olur.” demek yerine, “Sadece odandaki duvarlara istediğin gibi yapabilirsin, orası sana ait.” denilebilir. Bu şekilde çocuk isteklerinin belli sınırlar dahilinde gerçekleşeceğini bilir ve başkalarının haklarına saygı duyar.

Çocukların temel psikolojik ihtiyaçları

Bu alan bebeklikten itibaren kazanılmaya başlayan benlik kavramının ve tüm hayatı etkileyen kişiliğin oluşmasını sağlar. Psikolojik temel ihtiyaçlar çocuğun ruhsal yapısını şekillendiren çok önemli unsurlar barındırır. Bunlardan bazıları sevme sevilme, ait olma, psikolojik güven içinde olma, kendine ve kişiliğine saygı duyma ve saygı duyulmasını isteme.

Sevmek ve Sevilmek İhtiyacı: Sevginin temel taşı kabul duygusudur. Bu duygunun eksikliği çocukta istenmediği duygusunu doğurur. Çocuğu sevmek onunla bütünleşmek, bazı etkinliklerde onunla beraber olmak ve onun gerçeklerini anlamaya çalışmaktır. Sevgiden yoksun büyümüş çocuklarda çeşitli uyum ve davranış bozuklukları görülebilir. Sevgisiz ve ilgisiz ortamlarda yetişen çocukların büyüme hormonu salgısı yetersizliği nedeniyle bedensel ve zihinsel gelişme gösteremedikleri görülmektetedir.

Sevginin yoksunluğu kadar aşırılığı da doğru değildir. Aşırı sevgi çocuğu bencil ve doyumsuz bir birey haline getirebilir. Çocuğun bütün istedikleri yerli yersiz, gerekli gereksiz yerine getirmek çocukta telafisi zor uyumsuzluklara neden olabilir.

Bazen ebeveynlerde hatalı sevme tutumları da görülebiliyor bu sevgiye “koşullu sevgi” diyoruz. Yetişkin farkında olmadan koşullar öne sürerek çocuğu uyuma zorlar.” Yemeğini yersen seni severim.”, “Okulda uslu durursan öğretmenin seni çok sever.” gibi. Koşullu sevgiyi öğrenen çocuk anne babası dahil herkesi bu yolla sevmeye çalışacaktır.” Bana istediğim oyuncağı alırsanız uslu dururum, sizi üzmem.”, “Benim istediklerimi yaparsan…”, “Benim istediğim gibi davranırsan…” gibi cümleler kurabilir. Anne baba çocuğun bu koşullarını tolere edebilir ancak diğer insanlar bu kadar anlayışlı olmayacaktır.

Koşullu sevgiyle bağ kurmaya çalışan çocuk, diğerlerinin reddiyle gerçek sevginin böyle olmadığını öğrenir; ancak bu travmatik bir şekilde gerçekleşir. Samimi koşulsuz bir sevgiden mahrum kalan çocuklarda mutsuzluk, kendini değersiz görme ve depresif örüntüler görülebilir.

Ait Olma İhtiyacı: Birey yaşadığı ortamda kendini güvende hissetmiyorsa ait olma ihtiyacı karşılanmıyordur. Ait olma ihtiyacı daha çok 7-9 yaşlarında hız kazanır. Dikkat edilmesi gereken noktalar:

  • Çocuğa ailenin bir parçası olduğu hissettirilmelidir.
  • Onunla vakit geçirilmeli, tatillerde çocuğa zaman ayrılmalı,özel etkinlikler düzenlenmelidir.
  • Çocuk sevgiden mahrum kalmamalı, reddedilmemelidir.
  • Çocuk beklenti veya belirsizlik içinde bırakılmamalıdır.

Psikolojik Güven İçinde Olma: Güvenlik “kişiyi fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne ve malına yönelik olan tehditlerden koruma, kişinin kendini tehlikelerden uzak hissetme durumudur.” Kendini güvende hissetme özgüven için şarttır. Kendini güvende hissetmeyen çocuk huzursuz ve mutsuz olur.

Yeni doğan bebek için dış dünya kavramı yoktur. Anne karnında bütün ihtiyaçları eksiksiz ve kendiliğinden gerçekleşen bebek doğduğunda da ihtiyaçlarının kendiliğinden giderildiğini düşünür. Anneye henüz ihtiyaç duyduğunun farkında değildir.

3-4 aya kadar bebek görüş alanındaki kişilere ayrım yapmadan tepkide bulunur.

4-5 aydan itibaren ise tepkilerini ayırt edici şekilde gösterir, artık annesini diğerlerinden ayırabilmektedir. Başkasının kucağında durmayıp ağlayarak annesini isteyen bebek bu döneme gelmiş demektir.

6-7 aydan itibaren bebek artık tek bir kişiye bağlanır ve bu genellikle annedir. Bu dönem temel güvenin oluşmasında en önemli dönemdir.

Temel güven psikolojik sağlığın ön koşuludur. Anne, bebek ihtiyaç duyduğunda her zaman hazır ve yanında olmalıdır. Bebek acıktığında annenin onu besleyeceğini, altına yaptığında değiştireceğini, ağladığında kucağına alıp onu sakinleştireceğini bilip anneye güvenmelidir. Güven duygusu oluşmayan anne tarafında reddedilen, soğuk davranılıp ihtiyaçları yerinde ve zamanında sevgiyle karşılanmayan çocukta kendisine ve çevresine güvensizlik oluşur. Bununla beraber tehdit altında hisseden çocuk sık sık ağlar, uykusuz, huzursuz olur.

Başarılı Olma (Üretkenlik): Çocuk okul çağına geldiğinde artık toplumun sağladığı öğrenme ve çalışma alanında kendini göstermek zorundadır. Çocuk okula başladığında sosyal dünyası büyük bir gelişme gösterir. Bu dönemde çocuk yetişkinlerin kullandığı aletleri kullanmaya ve üretmeye başlar. Çocuğun çabaları desteklendiğinde çalışma ve başarılı olma davranışları gelişir. Aksine sürekli olarak yaptıkları eleştirilen, beğenilmeyen çocuk beceriksiz olduğunu düşünerek yaptıklarının değersiz olduğuna inanır. Değersizlik duyguları da beraberinde aşağılık duygusunu getirir. Başarı çocuğa haz verirken başarısızlık üzüntü verir. Başarılı olmayı desteklemede aileye düşen sorumluluklar:

  • Çocuğa erken yaşlardan itibaren en başarılı olabileceği yaşına uygun ilgi alanına yönelik sorumluluklar verilmelidir.
  • Çocuktan yeteneğinin üstünde bir başarı bekleyip sonuçta onu başarısız olmakla suçlamak yerine gücüne uygun gerçekçi beklentiler içinde olmak.(örneğin 3 yaşındaki çocuktan ayakkabılarını bağlamayı beklemek gerçekçi olmayacaktır)
  • Çocuk aldığı görevlerde başarı sağladıkça sözel pekiştireçler kullanarak hevesini canlı tutmak sağlanmalıdır.
  • Çocuğa başarısızlık durumunda dahi anne babasının yanında olup onu desteklemeye devam edecekleri hissettirilmelidir.

Kendine ve Kişiliğine Saygı Duyulması: Yazımızda buraya kadar anlatmış olduğumuz hususların toplamı sonunda çocuğun kişiliğini şekillendirip oluşturacaktır.

Doğumdan itibaren başlayan serüvende fiziksel ihtiyaçlar başta olmak üzere sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarında karşılanması ile çocuk ne ölçüde doyum sağladıysa kişiliği de o ölçüde sağlıklı olacaktır. Çocuk onay, kabul ve saygı gördükçe başkalarına saygı duymayı öğrenir ayrıca kendine saygı duyar.

Çocukların benliğine saygı duyulma ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç toplumda var olabilme, yer edinebilme, yaşamda hakkı olma duygularını doyurur. Eğer çocuk başkaları tarafından değer görmüyorsa kendini kabullenemez ya da kendine saygı duyamaz. Bununla birlikte düşük benlik saygısı (aşağılık duygusu) gelişebilir. Bu durum fark edilmez ve hatta olumsuz tutumlarla pekiştirilirse çocukta; tutukluk, çekingenlik, kekemelik, tikler, ilk çocukluğa dönüş isteği ve anormal bir becerisizlik kendini gösterebilir. Böyle bir tabloyla karşılaşıldığında şu çözümler uygulanabilir:

  • Öncelikle çocuğa karşılıksız ve koşulsuz olarak sevildiği hissettirilmelidir.
  • Çocuğun özgüveni artırılmalıdır (olumlu yönlerinin ön plana çıkarılması hatalarının gündemde tutulmaması, onaylayıcı tutum).
  • Fiziksel cezadan kesinlikle kaçınılmalıdır. Fiziksel cezanın uzun vadede birçok probleme yol açtığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.
  • Ceza uygulanırken suçla doğrudan bağlantıyı sağlayacak şekilde olmalı ve daha çok yaptığı hatanın sonuçlarıyla karşılaşması prensibine dayanmalıdır.
  • Çocuğa bireyselleşme imkanı tanınmalıdır. Mümkünse ayrı oda,dolap vb. veya bunlar olamıyorsa en azından özel eşyalarını koyabileceği sadece ona ait olan kilitli bir kutu sağlanarak hayatında özerklik verildiği hissettirilmelidir.
  • Kişiliğinin gelişmesinde kişisel mekan önemlidir. Odasına saygı göstergesi olarak kapısı çalınmadan girilmemelidir.
  • Sık sık aktif dinleme yapılarak duygularını paylaşmasına fırsat tanınmalıdır.
  • Ona sorular sorularak ideallerini tanımlaması sağlanmalıdır.
  • Çocuğun ilgi alanına yönelik herhangi bir aktiviteye katılmasına teşvik edilmelidir.
  • Tüm çabalara rağmen çocukta iyileşme görülmezse uzmana başvurulabilir.

Çocuğun temel ihtiyaçlarını tanıyıp uygun cevaplar vermeye çalıştıktan sonra şimdi de çocuğun mutluluğu ve sağlıklı kişilik gelişimi için ebeveyn tutumlarının çocuk üzerindeki etkilerine değinelim.

Çocuk yetiştirme tutumları nelerdir?

Otoriter ebeveyn tutumu

Otoriter ebeveynin kontrol boyutu yüksek ama sıcaklık(yakınlık) boyutu düşüktür. Bu anne babalar kontrolün tamamen ebeveynde olması gerektiğini düşünmektedir.

Ebeveyn çocuktan bir şey talep ederse çocuk bunu yapmakla yükümlüdür. Bu konuda pazarlık yapmaktan ya da kuralları esnetmekten hoşlanmazlar. Kuralları koyarken toplumsal normlara dikkat ederler. Söz dinlemeyi, itaati bir erdem olarak görür çocuğun istekleri ile kendi doğruları uyuşmayınca cezalandırma yöntemini kullanırlar. Kullanılan cezanın çeşidi işlenilen suça göre fiziksel de olabilmektedir. Ebeveynin esas amacı çocuğa belirli bir davranış kalıbını öğretmekten ziyade kendi otoritesini korumaktır. Çocuğun ancak bu yolla öğrenebileceğini düşünürler.

Otoriter Tutumun Çocuğa Etkisi Ne Olur?

Otoriter sitile sahip ailelerin çocukları kendine güvenmekte sorun yaşarlar. Arkadaşları ile ilişkilerinde girişken değillerdir. Yaratıcılık ve organizasyon yetenekleri zayıftır. Bu çocuklar büyüklerin yanında söz dinlese de otoritenin olmadığı zamanlarda kuralları sıklıkla çiğneyebilirler. Bunun nedeni içselleştirilmiş bir ahlak anlayışına sahip olmamalarıdır. Çocuğa nedeni açıklanmadan uygulanan disiplin onun sadece disiplin unsuru olduğu ortamda kurallara uyumasına neden olur.

Aile tarafından uygulanan katı disiplin çocuğun mizacına göre iki farklı sonuç doğurabilmektedir: Çocuk uysal bir yapıya sahipse ezilip bastırılmasına neden olabilir. Dik kafalı bir çocuğun ise saldırganlaşmasına ve ailesinden gördüğü şiddeti etrafına uygulamasına neden olabilir.

Demokratik ebeveyn tutumu

Demokratik ebeveynliğin kontrol boyutu da sıcaklık boyutu da yüksektir. Ebeveynler çocuklarından dönemsel özelliklerine göre belirli taleplerde bulunur ve kurallar koyar ama bunları çocuğun karşılayabileceği seviyede tutmaya özen gösterirler. Çocukla konulan kurala İlgili konuşur onunda görüşlerini söylemesine izin verirler. Yapılmaması gereken davranışların nedenleri ile ilgili çocukları bilgilendirirler. Yapılmasını istedikleri şeyler için rica ederler çocuğun taleplerini dinlerler.

Demokratik ebeveynler çocuklarına sözel ya da fiziksel şiddet kullanmaz. Ebeveynin tavrı çocuğa değil yaptığı harekete karşıdır. Her zaman tutarlıdır ve çocuğu örseleyecek saldırgan tavırlar içermemektedir.

Demokratik Tutumun Çocuğa Etkisi Nedir?

Bu çocukların özgüveni yüksektir. Hem bilişsel hem de sosyal alanda başarılıdırlar. Arkadaşlık kurmada hevesli girişken ve öfke kontrolünde başarılıdırlar. Çocuklara karşı ailenin tutarlı tavırları çocuklarında tavırlarındaki tutarlılığa neden olur. Bu çocuklar ortada bir otorite figürü olmadığı zamanlarda bile kurallara uymak da zorluk çekmezler çünkü kuralları içselleştirmişlerdir.

İzin verici (şımartan) ebeveyn tutumu

İzin verici ebeveynliğin kontrol boyutu düşük, sıcaklık boyutu yüksektir. İzin verici ebeveynler çocuğun taleplerini mümkün olduğunca yapma eğilimindedirler. Çocuklarına karşı sevgileri yüksektir ama herhangi bir beklentileri yoktur. Çocuğun saldırganca davranışlarına bile göz yumarlar. Kendi kararlarını vermesine izin verirler. Bu tip aileler özerkliği, kontrolü çocuğa verme olarak yorumlamışlardır. Evdeki televizyonda çocuk ne istiyorsa sadece onu izleme, yatma saatine çocuğun karar vermesi, öğünlerde sadece abur cubur yemesi izin verici ailelerin göz yumduğu davranışlara örnektir.

İzin verici ebeveynler çocuğun gelecek seçimlerini ve davranışlarını şekillendirmeye çalışmaz. Aile içi çatışmalar genellikle çocuğun isteğinin yapılması ile sonuçlanır. İzin verici davranış çocukların baskı olmadan davranışları özgürce sürdürebilmesini sağlar ama aynı zamanda çocuk olumsuz bir davranışta bulunduğunda onun yanlış olduğunu anlayamaz ve sürdürmeye devam eder. Bu çocukların aile ortamı dışındaki sosyal hayatlarında problemler yaşamasına neden olur.

İzin Verici Tutumun (Şımartılmanın) Çocuğa Etkisi Nedir?

İzin verici ebeveynlerin çocukları güdü kontrolü ve kendine güvende zayıftırlar . Sorumluluklarını yerine getirmede zorlanırlar bilişsel ve sosyal gelişim de yaşıtlarının gerisinde kalırlar. Sorumluluk alamayan ve temelde güvensiz çocuklar olduğu düşünüldüğünde olumsuz katkıları olumludan yüksektir.

Yukarıda anlatılanlardan ayrı olarak batı toplumunda pek rastlanmayan ama bizim ülkemizde görülen başka bir tutum tipi ise aşırı koruyuculuktur.

Aşırı koruyucu ebeveynler çocuklarının sürekli yanlarında olur hayatı onlar için kolaylaştırmak ister. Bu tip ebeveynler onlar yanlarında değilken ya da çocuğa yardım etmedikleri taktirde çocuklarının bakımsız kalacağı ve  zarar göreceği korkusu yaşarlar. Çocuklarından olgunluk talepleri çok düşüktür ve her işi onların yerine yapma eğilimindedirler. Literatürde, böyle endişeli yetiştirme tutumlarının çocuklarda yüksek endişe ve güvensizlik yarattığı ortaya konmuştur.

Mutlu çocuk hangi ebeveyn tutumuna bağlıdır?

Bahsettiğimiz dört tutum arasından mutlu çocuk için en uygunu demokratik tutumdur. Bu tutumun sağlanmasıyla çocuk gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlar. Demokratik aile aynı zamanda çocuğunun farkında, ne zaman neye ihtiyacı olduğunu bilen, çocuğu koruyan ama bağımsızlık kazanmasına da izin veren, doğru davranışlar geliştirebilmesi için ceza da uygulayan ancak kontrollü şekilde çocuğu incitmeden bunu yapabilen bilinçli aile demektir. Ebeveynler çocuk gelişimi konusunda ne kadar bilinçli olur çocuğu ne kadar iyi tanırsa ona uygun destekleyici tutumlarda bulunarak çocuğun mutlu bir yaşam biçimi kazanmasına büyük katkı sağlayacaklardır.

Kaynakça
  • Smith, Jeffrey Trawick.  Erken Çocukluk Döneminde Gelişim.  İstanbul: Nobel Akademik Yayncılık, 5. basım, 2017.
  • Bee, Helen.  Çocuk Gelişim Psikolojisi.  İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1. basım  2009.
  • Sharma, H.D Dengeli Çocuk Yetiştirme. İstanbul: Platform Yyayınları, 1. basım, 2004

Yorum yapın