Jeffrey Barnett (APA-29 Başkanı) ile yedi soru

APA-29 Başkanı İle Yedi Soru

Yedi Soru projesi; klinik tedavi uzmanları arasındaki farkları ortaya koymak için itibarlı yazarlara, kuramcılara ve idarecilere psikoterapi hakkında sorular yöneltir. Amacım, potansiyel danışanların terapistler arasındaki teori, deneyim ve kişilik açısından benzerliklerin ve farklılıkların farkına varmalarına yardımcı olmak. Bu yedi soru, yazarları birbirinden ayırt etme görevi görüyor. Biraz okuduktan sonra, terapistlerin cevaplarının deneyimlerini ve kişiliklerini nasıl yansıttığını göreceksiniz.

Psikoloji Doktoru Jeffrey E. Barnett, çeyrek yüzyıllık deneyimiyle, Maryland’de Amerikan Profesyonel Psikoloji Kurulu sertifikalı ve lisanslı bir psikologdur. Amerikan Psikoloji Derneği’nin idari dairesi bünyesinde; sayısız komite ve bölümde liderlik rolü üstlenmiş bir uzmandır. Seçkin bir psikoloji pratisyenidir.

Birkaç hafta önce, sorularımı gönderdiğimde bana ilk cevap veren kişi Dr. Barnett’ti. Eğlenceli bir yazışma sonrasında, bana ilginç cevaplarını gönderdi. Kendi fikirlerimin; onun konuyla ilgili tavsiyeleri (3. Soru), terapistin kendine ilgi göstermesi (5. Soru) ve iyi bir sona ulaşma (6. Soru) ile ilgili görüşleriyle benzerlik göstermesinden memnuniyet duydum. Ayrıca kendisinin 2. Soru’da değindiği güven hakkındaki fikirlerini takdir ediyorum. Çağdaş psikoterapinin ilkeleri ve uygulanışında önemli fikirlere sahip Dr. Barnett’in cevaplarını keyifle okuyun.

Jeffrey Barnett ile Yedi Soru:

1) Eğer yeni bir danışan size “Ne hakkında konuşmalıyım?” diye sorsaydı nasıl cevap verirdiniz?

Belirli bir psikoterapi seansında ne hakkında konuşulacağını bilmek bazen zor olabilir. Bu süreç, psikoterapide ortak bir amaç belirlemenin bir parçasıdır. Bu süreci, danışan ve psikoterapist arasında, psikoterapi için birlikte bir amaç belirlemeye çalıştıkları, ortak çalışmaya dayalı bir süreç olarak görüyorum. Bu süreç, psikoterapi boyunca sürecek ortak çalışmaya dayalı ilişki için gidişatı belirliyor.

2) Terapötik süreçte danışanlar için en zor olan şey nedir?

Psikoterapi süreci, bazı zamanlar zor olabiliyor ve sıkı çalışma istiyor. Danışanlar belirli kişisel sorunlar ve hayatlarındaki bazı zorluklarla uğraşıyor olabilirler. Hassas noktalarla ve zorlanılan durumlarla yüzleşmek hiçbir zaman kolay olmaz. Bunu yalnız yapmaya çalışmak çok daha zordur. Danışanlar, psikoterapistlerine ve psikoterapistlerinin bu süreçteki yardımlarına güvenmeliler. Bu süreç, yetenekli bir klinik tedavi uzmanının yardımıyla bile çok zor geçebilir. Kendimizle barışmak ve kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek; süregelen zorluklardaki kendi rolümüzle ilgili kendimize karşı dürüst olmak; korkularımızla yüzleşmek; yeni şeyler denemeye gönüllü olmak ve değişmek kayda değer zorluklardır.

3) Terapistlerin yaptığı terapötik süreci kötü yönde etkileyecek hatalar nelerdir?

Bazen, psikoterapistler çok az soru sorup çok şey söylüyorlar. Tavsiye vermek önemli bir şey olsa da; etkili bir psikoterapinin en önemli kısmı değildir. İyi sorular sormak, danışanların kendini keşfetmesine yardım etmek ve sorunlarla mücadele ederken danışanlara yardım etmek uzun vadede daha faydalı ve daha etkili bir değişime yol açıyor.

4) Size göre terapinin temel amacı nedir?

Psikoterapinin temel amacı, danışanın psikoterapiye devam etme gereksinimi duymadan kendi kendine bir şeylerin üstesinden gelebilecek duruma gelmesine yardım etmektir. Amaç, her zaman danışana bağımsızlığı aşılamaktır. Tedavi ayrıca, danışanın hayatının belirli kısımlarında ulaşmak istediği mutluluk ve başarıya odaklanmalıdır.

5) Terapist olmanın en zor kısmı nedir?

Psikoterapist olmanın en büyük zorluklarından biri, kendi işlevimize dikkat etmek, etkililiğimizi gözlemlemek ve kendimize ilgi göstermektir. Bu şekilde, yüksek seviyede işlev görebilir ve danışanlarımıza mümkün olan en iyi şekilde ilgi gösterebiliriz. Tıpkı danışanlarımız gibi, bizim de hayatın zorlukları ve stresleriyle başa çıkmamız gerekiyor. Çünkü duygusal ve fiziksel işlevimiz başkalarına yardım etme kabiliyetimizi etkileyebilir. Duygusal ve fiziksel işlevimizi gözlemlemeli ve en iyi şekilde işlev görebilmek için bunların üzerinde çalışmalıyız.

6) Terapist olmanın en eğlenceli veya ödüllendirici kısmı nedir?

Psikoterapist olmanın verdiği en büyük mutluluk, bir danışanın büyük zorlukların üstesinden geldiğini, ulaşmanın mümkün olmadığını düşündüğü noktaya ulaştığını ve psikoterapi ilişkisini bitirip hayatına devam etmeye hazır olduğunu görmektir. Başarılı sonuçlar, benim için her zaman büyük bir mutluluk kaynağı olmuştur. Bu, her psikoterapistin amacıdır.

7) Danışanlara terapi ile ilgili vereceğiniz öneri ne olurdu?

Sadece bir tane mi? Bu gerçekten zor. Birkaç tanesini söyleyebilirim: Psikoterapiye gelen bir kişinin önceden kendi kendine aklına gelebilecek her şeyi denediğini ama yine de hâlâ sıkıntı ve zorluk çektiğini biliyorum. Eğer tüm bu zorlukları kendi kendilerine aşabilseydi, çoktan aşardı. Bunun çok yorucu bir durum olduğunu biliyorum. Ancak, yeni bir bakış açısı geliştirmenin, bazı şeyleri farklı açıdan görebilmenin, yeni beceriler ve stratejileri öğrenmenin ve hayatın zorluklarına yeni yollarla karşılık vermenin yeni sonuçlar doğurabileceğini de biliyorum. Hayatın bize sunduklarından keyif almamızı engelleyen, bizi çoğu şeyden geri tutanın genellikle korku olduğunu da biliyorum. Korkularımızla yüzleştiğimizde ve onlara farklı yollarla karşı koyduğumuzda her şey mümkün olacaktır. Olasılıkların sınırı yoktur.

***

Yazar Hakkında: Ph. D. unvanına sahip Ryan Howes, klinik psikolog, yazar, müzisyen ve Pasadena, Kaliforniya’da bulunan Fuller Psikoloji Okulu’nda profesördür.

Kaynak

https://www.psychologytoday.com/intl/blog/in-therapy/200901/seven-questions-jeffrey-barnett

Yorum yapın