Depresyon tedavisi için hangi doktora gidilir?

Yazar:

Kategori:

Depresyon tedavisi için hastanelerin psikiyatri bölümlerine ve/veya psikiyatristlere gidilir. İlaçsız destek almak için de psikiyatristlerle birlikte klinik psikologlara gidilebilir.

Depresyon, psikolojik sorunlar literatüründe üzerinde çok konuşulan, hakkında çok şey söylenen/yazılan konuların başında gelmektedir. Depresyon aynı zamanda, dünyadaki sağlık harcamalarında ilk sıralarda yer almasıyla da dikkat çekici bir özelliğe sahiptir.

Depresyon nedir?

Depresyonun bir tanı olarak ele alınabilmesi için (DSM-V’e göre) şu kriterlerin gerçekleşmiş olması gerekmektedir: iki haftalık bir dönem sırasında, daha önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olması ile birlikte aşağıdaki semptomlardan/belirtilerden beşinin(ya da daha fazlasının) bulunmuş olması; semptomlardan en az birinin ya depresif duygu durum ya da ilgi kaybı ya da zevk alamama olması gerekir:

a- Hemen her gün, gün boyunca süren çökkün duygu durum

b- Hemen her aktivitede memnuniyetsizlik ya da ilgide belirgin azalma

c- Belirgin bir kilo kaybı/alımı ya da iştahta azalma/artma

d- Uykusuzluk ya da uykuda artma

e- Psikomotor hızlanma/yavaşlama

f- Halsizlik ya da enerji kaybı

g- Değersizlik duyguları ya da artmış uygunsuz suçluluk duyguları

h- Dikkat azalması ya da kararsızlık

i- Tekrarlayıcı ölüm düşünceleri, öz kıyım/intihar tasarıları ?planlı ya da plansız- ya da öz kıyım girişimi

İnsanın hayatında var olan, yaşantıladığı duygular kategorize edilmeye çalışıldığında, diğer duyguların bir şekilde kendileriyle ilintili olduğu dört temel duygudan bahsedilebilir. Bu temel duygular: üzüntü, öfori ve eksitasyon/mutluluk, öfke ve anksiyete/bunaltıdır. Depresyon kendini daha çok üzüntü duygusuyla belli eden bir durumdur.

Bilişsel terapi “Yaşadığımız duyguyu belirleyen şey sahip olduğumuz düşünce/inançtır.” temel savıyla kendini inşa etmiştir. Buna göre bir insanın sahip olduğu duyguyu anlama çabasında ilk yapılacak şey, aklından geçen düşüncelere odaklanmak ve onları tespit etmektir. Mesela ben bu yazıyı yazarken, ?daha iyisini yapabilmeliydim? diye düşündüğümde “yetersizlik”, “iyi olmayacak” dediğimde “üzüntü/endişe/ümitsizlik”, “harika oldu” dediğimde “mutluluk”, “bir sonraki yazı daha iyi olacak” dediğimde “ümit” vb. hissederim. Fark edileceği üzere yaşadığım her duygu, altında belli bir düşünce/anlam barındırmaktadır.

Düşünceler fark edilebilmeleri ve birbirine etkimeleri açısından üçlü bir yapı arzederler. Bu yapının en üstünde “otomatik düşünceler”, otomatik düşüncelerin altında “ara inançlar”, ara inançların altında ise en temelde “temel inançlar/şemalar” yer almaktadır.

“Otomatik düşünceler” her hangi bir anda aklımızdan geçen, çok hızlı seyreden, kontrol dahilinde olmayan, örtük anlamlar içerebilen düşüncelerdir. Otomatik düşünceler sözel bir yapılanma sergileyebileceği gibi imajinatif/ hayali/resimsel bir yapı da arzedebilirler. Mesela ben, bir sevdiğimin ölümünü hayal ettiğimde üzülebilir, takdir edildiğimi düşlediğimde mutlu olabilirim.

“Ara inançlar” temel inançlardan hareketle oluşturduğumuz hayatımıza dair tutum, kural ve varsayımlardan oluşur.

“Temel inançlar” ise bilişsel/düşünsel yapımızın en altında yer alan, kendimize, diğer insanlara, dünyaya/hayata dair temel bakışımızı ifade eden zihinsel yapı taşlarıdır. Temel inançlar katı, toptancı ve aşırı genelleyicidirler. Son paragrafta yazdıklarımızı özetlersek, zihinsel yapımızın en altında temel inançlar/şemalar (hayata açılan kapılar)ımız, onun üstünde temel inançlardan hareketle oluşan ara inançlarımız ve en üstte de ara inançlara göre belirlenen otomatik düşüncelerimiz yer alır. Sahip olduğumuz bu otomatik düşünceler de duygu, davranış ve fizyolojimize etki eder.

Zihinsel yapımızın en altında yer alan temel inançlar/şemalar, hayatımıza yön veren , duygu, dünce, davranış ve fizyolojimizi etkileyen en önemli mekanizmalardır. Bu noktada sorulan temel soru şudur: “İnsanın şemaları nasıl oluşur?” Bu sorunun en kestirme, kısa ve de doğru cevabı “temel yaşantılar sayesinde” olacaktır.

İnsan doğduğunda, boş fakat potansiyel/etkilenmeye açık bir düşünce yapısıyla doğar. Zamanla karşılaştığı durumlar, yaşantılar onun kendine, diğer insanlara ve dünyaya dair temel bakış açılarını oluşturur. Annesi tarafından ilgi görmeyen bir çocuğun “ben sevilmezim”, etrafındaki insanlardan iyilik ve yardım gören bir çocuğun “insanlar güvenilir varlıklardır” vb. temel inancı oluşturması pek muhtemeldir. Bu süreçte ilk yıllar son derece önemli bir yere sahiptir; çünkü zihinsel yapının bir özelliği olarak bir bilgi sonraki bilginin oluşumunu etkilemektedir. Kişinin sahip olduğu temel inançlar, onu bazı tutumlara, davranışlara sürükler. Bu tutumlar zamanla onun bir “yaşam tarzı” oluşturmasına yol açar. Bu “yaşam tarzı” gittikçe katılaşır; katılaşan bu tarz herkes için olmasa da bazı insanlar için olumsuz sonuçlar doğurur, ve kişiyi/veya başkalarını da huzursuz eder .

Yukarıda anlatılanlar, depresyonun belirtileriyle birlikte, depresyon (ve diğer psikolojik problemler)un oluşumuna etki eden bilişsel/düşünsel mekanizmanın temel özellikleriydi. Depresif bir insanın düşünce yapısı dikkatle incelendiğinde fark edilebilecek en önemli nokta, kişinin kendini, olayları, durumları, geleceği kaybeden penceresinden görmesidir. Ona göre, o bir ?kaybeden?dir. Bu durum bilişsel terapide bilişsel üçlü kavramı(kendini, dünyayı, geleceği olumsuz algılama) ile ifadelendirilir. Depresif kişi, ?olumsuz bir dünya/hayat algısı?na, “olumsuz bir kendilik algısı”na ve “olumsuz bir gelecek algısına” sahiptir.

Her insanı diri tutan, insana enerji kaynağı teşkil eden, yaptığının yaşadığının anlamlı/olumlu olmasıdır. Ancak depresif kişide bu yapı bozulmuştur; ve “artık hiçbir şeyin anlamı yok”tur. Hayat boş ve saçmadır. Hiç bir eylem işe yaramaz, hiç bir etkinlik zevk vermez hale gelmiştir. Hayata böyle bakan bir insanın yapacağı en doğal şey “hiçbir şey yapmamak”; hiçbir şey yapmayarak da sahip olduğu olumsuz düşünce ateşine yakıt temin etmek olacaktır.

Depresyon içindeki kişi kendini bir ?kaybeden? olarak algılar. Bu kaybediş, yetersizlik, güçsüzlük, değersizlik, suçluluk, millete yük olma, işe yaramama düşünceleriyle kendini gösterir. Ona göre onun var olmasının da bir anlamı yoktur. Onun var olmasıyla insanlık bir şey kazanmadığı gibi, yok olmasıyla da bir şey kaybetmeyecektir.

İnsan depresyondayken geleceğe de “kaybetme” penceresinden bakar. Bu pencerenin gösterdiği ise ümitsizlik, çaresizlik vb.dir. Depresif kişiye göre hiçbir şey eskisi gibi olamayacak, kaybedilenler asla telafi edilemeyecektir. Gelecekte sadece “daha fazla kaybetme” ihtimali vardır. Madem benim ve hayatın bir anlamı yok; gelecekte de bu durum düzelmeyecek o halde yapılacak en iyi şey bu dünyadan gitmektir: İntihar!

Depresyondaki insanın düşüncelerinde bir miktar doğruluk payının olması muhtemeldir; ancak problem olan nokta depresif kişinin, pek çok insan tarafından olumlu ve iyi kabul edilebilecek şeyleri bile olumsuz olarak algılamasıdır. Bu algı sürecinde yapılan hataları “bilişsel çarpıtma” olarak ifade ediyoruz. Bilişsel çarpıtma, düşünce üretme sürecinde yapılan sistematik/olumsuz /yanlış değerlendirmelerdir. Bilişsel çarpıtma ile insan, değerlendirmelerini tamamen öznel ve olumsuzluk penceresinden yapar. Bu çarpıtmalar içinde, felaketleştirme, seçici odaklanma, olumluyu yok sayma, etiketleme, aşırı küçümseme/yüceltme, abartma, tünel bakış vb. yer alır.

Depresyonun bilişsel terapisinde danışan ilk önce, bilişsel yapısı/hayata bakışı konusunda farkındalık sağlar. Daha sonra da otomatik düşüncelerini, ara inançlarını ve en sonunda da temel inançlarını daha olumlu ve faydalı olanlarıyla değiştirmeyi öğrenir. Bu da danışana “hayatını yeniden inşa etme” şansını sunar!

Depresyon belirtileri nelerdir?

Depresyon, pek çok belirtisi olan psikolojik bir sorundur. Depresyonun en çok dikkat çeken belirtileri aşağıda listelenmiştir:

Genel görünüm ve davranış: Depresif bir kişide genel olarak yüz çizgileri belirgin, alın çizgileri derinleşmiş, omuzlar çökük, yüz üzüntülü ve az bakımlı bir görünüm vardır. Hareketler yavaşlamıştır. Durgunluk göze çarpar ve bazı kişilerde çok uzun süre yatakta yatma görülebilir. Bazı durumlarda da çok sıkıntılı bir görünüme yerinde duramama, ileri geri yürüme görülebilir.

Konuşma ve insanlarla ilişki kurma: Depresif kişiler genelde alçak sesli ve yavaş konuşur. Bu kişilerden yanıt almak çok zor olabilir. İleri düzeyde depresyonda hiç konuşmama(mutizm) görülebilir. Hafif ve orta düzeyde depresyon yaşayanlar etrafıyla ilişki kurabilir; ancak ileri düzeyde depresyonda olanlar etrafındaki insanlarla ilişki kuramayabilirler. Bunlar ayrıca ilgisiz, duygusuz bir görünüm arzedebilirler.

Duygulanım (Duygusal Tepkide Bulunma): Depresif kişiler genel bir keyifsizlikten ağır bir üzüntüye kadar değişen bir duygu yelpazesinde yer alabilirler. Üzüntüye bunaltı(anksiyete), tedirginlik ve öfke de eşlik edebilir. Bazı depresif kişilerde sabah bunaltısı çok belirgin ve ağırdır. Hayattan zevk alamama, anlamsızlık, isteksizlik, ilgisizlik önemli depresif göstergelerdir.

Bilişsel Yetiler (Zihinsel Özellikler): Depresyondaki kişilerde genelde bilin açıktır; çok ağır durumlarda bilinç bulanıklığı söz konusu olabilir. Genellikle algı bozukluğu olmaz Unutkanlık sık karşılaşılan bir durumdur. Burdaki unutkanlık ağır üzüntü, sıkıntı ve dikkat azalmasına bağlıdır. Bu unutkanlık, randevu, yemek pişirme gibi günlük işlerde kendini gösterir. Çökkünlük iyileşince unutkanlık düzelir. Depresif kişiler yer, zaman ve kişileri doğru algılamakta sıkıntı çekmezler; ancak zaman onlar için çok zor geçer ve çok uzun olur.

Düşünce Akımı ve İçeriği: Depresif kişilerin düşünceleri yavaş olur. Bu düşünce yavaşlamasına hareketlerdeki yavaşlama da eşlik eder. Hastalar düşüncelerini yavaşça ve düşük bir ses tonuyla dile getitirirler. Depresyondaki hastaların düşüncelerinin en belirgin özelliği ?kaybetme? üzerine odaklanmaktır. Hasta her şeye kaybetmiş penceresinden bakar. O öz güvenini, kendine saygısını, yaşamın anlamını, ümidini vb. kaybetmiş olarak algılar. Çaresizlik, ümitsizlik, kendini suçlama düşünceleri hastada egemendir. Ona göre kendi olumsuz birisidir, geçmiş kötü yaşanmıştır ve gelecek de kötü olacaktır. Bu olumsuz bakış açıları ileri düzeyde olduğunda kişi intihara yönelebilir.

Devinim (Psikomotor hareketler): Ruhsal süreçlerdeki yavaşlamaya hareketlerdeki yavaşlamalar eşlik eder. Hasta için konuşmak, yürümek, iş yapmak çok zordur. Kişi sürekli yatmak, uyumak isteyebilir. Bununla birlikte bunaltı düzeyi yüksek hastalarda tedirginlik, yerinde duramama, elleri ovuşturma görülebilir

Fiziksel ve Fizyolojik Belirtiler: Hastaların çoğunda yeme isteği azalır. Bu nedenle kısa sürede bir zayıflama söz konusu olabilir. Bazen de aşırı yemek yeme ve kilo alma söz konusu olabilir.

Depresyon hastaları genelde enerji düşüklüğü, güçsüzlük, halsizlik ve çabuk yorulmadan yakınırlar.

Uyku düzeninde bozulmalar olur. Uykuya dalmada, uykuyu sürdürmede güçlükler ortaya çıkabilir. Bazı hastalar çok az uyurken bazıları fazla uyuyabilir.

Depresif hastalarda cinsel isteksizlik ortaya çıkabilir.

Bir depresyon (çökkünlük) nöbetindeki ana belirtiler özetle şöyledir:

  • Çökkün ve bunaltılı duygu durum
  • Psikolojik ve devinimsel işlerde yavaşlama
  • Genel bir isteksizlik, enerji düşüklüğü, çabuk yorulma
  • Eskiden zevk alınan şeylerden artık zevk alınamaması
  • İlgilerde, eylemlerde azalma
  • Dikkati yoğunlaştırmada zorluk, dalgınlık
  • Yetersizlik, değersizlik, suçluluk düşünceleri
  • Pişmanlık ve ümitsizlik
  • Uykuda bozukluk
  • İştahta azalma, zayıflama/bazen tam tersi
  • Cinsel isteksizlik ve uyarılma sorunları
  • İntihar düşünceleri

Depresyonun nedenleri nelerdir?

Psikiyatrik açıdan, henüz hiç bir psikopatolojinin oluşum sebebi kesin olarak ortaya konamamıştır. Dolayısıyla depresyon nedenleri de henüz tam olarak bilinmemektedir. Genel anlamda depresyon nedenleri biyolojik nedenler, genetik nedenler ve psikosoyal nedenler olmak üzere üç başlıkta ele alınabilir. Ancak bu depresyon nedenleri birbirlerinden kesin bir şekilde ayrılmış değildir.

  • Depresyonun Biyolojik Nedenleri: Yapılan çalışmalar, beyindeki bazı maddelerin (nörepinefrin, serotonin, bazı hormonlar vb.) depresyonla ilişkisini ortaya koymaktadır.
  • Depresyonun Genetik Nedenleri: Araştırmalar, depresyonda genetik bir yatkınlığın olduğunu ortaya koymaktadır. Aile araştırmalarında ağır depresyonu olan kişilerin birinci derece yakınlarında depresyon normal topluma oranla 2-3 kat fazla görülmektedir. Aynı şekilde tek yumurta ikizlerinde birinde depresyon varsa diğerinin de depresyon geçirme oranı %50?dir.
  • Depresyonun Psiko-Sosyal Nedenleri: Bazı araştırmalar stresli yaşam olaylarının depresyonun ortaya çıkmasında etkili olduğunu göstermektedir. Küçük yaşta anne babasını kayedenlerin ileride depresyon yaşama ihtimalleri diğerlerine göre daha fazladır.

Burada psikolojik açıdan bakıldığında depresyona yatkınlıktan bahsedebiliriz. Çünkü aynı yaşantılara (iflas, eşin kaybı, ağır bir hastalık, ders başarısızlığı vb.) sahip herkes depresyona girmiyor. Hastalıklara yatkınlık üzerinde çalışan bazı kuramcılar, durumu şemalarla açıklama yoluna gitmektedir. Şema en basit anlatımıyla, temel ihtiyaçlarımızın (sevilme, güven, ait olma, başarı, gerçekçi sınırlar vb.) çocukluk ve ergenlik döneminde uygun şekilde giderilememesi sebebiyle oluşan ruhsal yapılardır. Bu bakış açısına göre, her şema/patolojik ruhsal yapı, belirli bir psikolojik rahatsızlığa zemin oluşturur. Mesela depresyonda, terk edilme, başarısızlık, kusurluluk, dayanıksızlık, boyun eğicilik, karamsarlık, cezalandırıcılık gibi şemaların belirleyici rol oynadığını söyleyebilir.

Depresyon tedavisi nasıl olur?

Bilişsel Davranışçı Terapi, depresyon tedavisinde oldukça işlevsel ve başarılı sonuçlara imza atan bir tedavi yöntemi olarak yer almaktadır. Özellikle hafif veya orta dereceli depresyon tedavilerinde hızlı çözümlere ulaşmak adına kullanılan bu terapi yöntemi, ağır depresyon vakalarında da kullanılabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre, ilaç tedavisi ve Bilişsel Davranışçı Terapinin aynı anda kullanımının, yalnızca ilaç kullanımı ile daha olumlu sonuçları sağladığı fark edilmiştir. 

BDT hem yetişkinler hem de gençler için kullanılabilir. Kazandığınız başa çıkma stratejileri ile terapi bittikten sonra bile zihinsel olarak sağlıklı kalmanız sağlanmış olur. Böylece depresyon gibi nüksetme olasılığı fazla bir ruh sağlığı sorunuyla tekrar karşılaşma olasılığınız azalmış olur.

Depresyon ve Bağımlılık 

Madde bağımlılığı, depresyonla mücadele eden kişilerde çok yaygın olarak görülmektedir. Depresyonda olan kişiler tekrar kendini iyi hissetmek için alkol ve çeşitli madde kullanımına başvurabilmektedir. Ancak alkol ve madde kullanımı kişi için kısa vadede işe yarıyormuş gibi gözükse de uzun vadede depresyon semptomlarını tetikleyici ve yoğunlaştırıcı bir etkisi vardır. Depresyon ve madde bağımlılığı sıklıkla beraber gitmektedir. Böyle bir döngüde mahsur kaldığınızı düşünüyorsanız mutlaka terapi desteği almanız gerekmektedir. BDT bu noktada etkin bir tedavi desteği olarak yer almaktadır. 

Terapistiniz tedavi süresi boyunca, hedeflerinizi belirleyerek depresif düşüncelerinizi azaltmaya çalışacaktır. Hatta bu düşüncelerin bir sonucu olarak alkol kullanımınız varsa alkol kullanımını azaltmak için de çalışmış olacaktır.  

Depresyon tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ne işe yarar? 

BDT uygulayan terapistin depresyon tedavisindeki temel amacını olumsuz ve işlevsiz düşüncelerin tanımlaması ve bu olumsuz düşüncelerin yerine daha sağlıklı düşüncelerin gelmesi amaçlanmaktadır. Bu da kişilerdeki depresyon seviyesinin düşmesini sağlamaktadır. Örneğin, sabah yataktan kalkmak istemeyen depresyonda olan bir kişinin “zaten kalksam da ne olacak. Canım yataktan çıkmayı hiç istemiyor” dediğini düşünelim. Kişinin olumsuz düşünceleri daha işlevsel hale geldiğinde, kişi sonunda yataktan çıkmayı başarmış olacaktır. Bu olumsuz düşüncelerin kaynağı olarak çeşitli bilişsel çarpıtmaların varlığından söz edebiliriz. 

BDT depresyondaki hangi bilişsel çarpıtmalarla ilgilenir? 

BDT’deki en etkili tekniklerden biri de depresyonda olan kişilerin, olumsuz otomatik düşüncelerine neden olan bilişsel çarpıtmaları değiştirmektir. Bilişsel çarpıtmalar olumsuz düşüncelerin açığa çıkmasına neden olan işlevsiz düşünme şekilleridir. Şimdi size depresyonda olan bir kişinin hangi bilişsel çarpıtmalara sahip olacağını söyleyelim: 

Filtreleme 

Bu bilişsel çarpıtmaya sahip olan kişi herhangi bir olay ya da durum yaşadığında olumlu olan şeyleri görmezden gelerek sadece olumsuz olan şeylere odaklanmaktadır. Depresyonda olan kişi de yaşadığı olumlu bir olayda olumsuz tarafı görerek, olumlu olan durumlarda bile olumsuzları görme eğiliminde olmaktadır. 

Siyah ya da beyaz şeklinde düşünmek

Bu bilişsel çarpıtmada kişi, siyah veya beyaz arasındaki gri tonları asla göremez. Kişi için yaşanılan bir olay ya siyahtır ya da beyazdır. Bu bilişsel çarpıtma ile de kişi yapacağı şeylerde mükemmel bir performans gösteremezse kendini başarısız olarak kabul edebilir. Örneğin “sınavdan 90 üstü bir not alamazsam, başarısız olacağım” diyen bir öğrenci bu bilişsel çarpıtmayı yapmış olur. Çünkü sadece bir sınav bir kişinin başarılı ya da başarısız olacağını göstermeyeceği gibi, alınan 70 üstü bir not da duruma göre başarı olarak kabul edilebilir. Eğer kişi böyle düşünmeye devam ederse değersiz düşünceleri artacak ve bu da depresif düşüncelere zemin hazırlayacaktır. 

Aşırı genelleme 

Aşırı genellemede kişi yaşanılan tek bir olayı bile tüm hayatına yayar ve gelecekte de hep bu olayı yaşayabileceğini düşünür. Örneğin depresyondaki iş arayan bir kişiyi hayal edelim. İş görüşmesi olumsuz sonuçlanan bu kişi, “ben zatan asla iş bulamayacağım. Bu yüzden iş aramama bile gerek yok” diyebilir. Böylece yaşanılan tek bir olumsuz olay bile kişinin bundan sonraki hayatında da asla iş bulamayacağı genellemesine neden olmuştur. 

Sonuçlara gitmek 

Aşırı genelleme bilişsel çarpıtmasına çok benzeyen bu bilişsel çarpıtmada, kişinin çıkardığı sonuçlarla ilgili hatalı muhakemeleri vardır. Hiçbir kanıta sahip olunmadan direkt olarak sonuçlara atlanır ve bu da kişinin işlevsiz bir şekilde düşünmesine neden olur. Bu da en yakın arkadaşınızın sizin fark ettiğiniz en ufak kanıtlarla bile sizi sevmediğine dair tamamen ikna olmanıza neden olabilir. 

Felaketleştirme 

Bu çarpıtmada kişi gelecek adına en kötü senaryoları düşünmektedir. Örneğin iş yerinde ufak bir hata yapan çalışanın, işten kovulacağını ve bu hata yüzünden asla iş bulamayacağına dair bir düşünce geliştirmesi felaketleştirme bilişsel çarpıtmasına örnek olabilir.  

Kişiselleştirme 

En tehlikeli bilişsel çarpıtmalardan biri olan kişiselleştirmede, bireyin yaptığı her şeyin diğer insanlar üzerinde bir etkisi olduğuna inanmaktadır. Bu da bireyin her olumsuz konuda kendisiyle ilgisi olmasa bile sorumluluk hissetmesine neden olmaktadır. Kişi etrafında meydana gelen herhangi bir olumsuz olayın mutlaka kendisinden kaynaklandığını düşünecek ve bu durumda kişide yoğun suçluluk duygularının oluşmasına zemin hazırlayacaktır.  

Adalet yanılgısı 

Her insan adalet konusunda kaygılı olabilir ve bu noktada endişelerini ifade edebilir. Ancak hayatın insanlara her zaman adil davranmadığını unutmamak gerekmektedir. Hayatı boyunca yaşadığı tüm deneyimlerinde adalet arayan bir kişi, yaşama karşı kızgın ve küsmüş olabilir.  

Suçlama 

İşler yolunda gitmediğinde sonucu açıklamak ve sorumluları tespit etmek isteriz. Ancak sorumluluklarımızı sürekli olarak başkalarının üstüne atmak ve kişileri yanlış giden şeyler için sürekli suçlamanın bir bilişsel çarpıtma olduğu unutulmamalıdır. Unutmayın ki kişinin yaşadığı çoğu deneyimde, nasıl hissettiği ve buna göre nasıl davrandığı konusunda sorumlu olan tek kişi de kendisidir. 

Duygusal muhakeme 

Bu bilişsel çarpıtmada kişi duygularını çok fazla ön plana çıkartmaktadır. Bir örnekle ifade etmek gerekirse, bu bilişsel çarpıtmaya sahip olan kişi “şu an kendimi kötü hissediyorum. Demek ki gerçekten kötü bir şeyler olacak” diyebilir. Ancak duyguların her zaman kesin ve nesnel şeyler olmadığı unutulmamalıdır. 

Değişim yanılgısı 

Bu bilişsel çarpıtmaya sahip olan bir kişi, diğer insanların kendisine uygun olarak değişmelerini beklemektedir. Bu durum da kişinin mutlu olması için mutlaka başkalarına ihtiyaç duymasına neden olmaktadır. Ancak bizden başka kimse mutluluğumuzdan sorumlu değildir. 

Etiketleme 

Etiketleme, bir ya da iki kanıt ile kendimizi ya da bir başkasını küresel bir yargı ile genelleştirdiğimiz bilişsel çarpıtma biçimidir. Yanlış etiketlemede kişi abartılı ve duygusal olarak yüklü bir dil kullanmaktadır. Örneğin yoğun bir şekilde çalışan bir iş kadınının, çocuklarının bakımı için bir bakıcı tuttuğunda onun çocuklarını terk eden bir anne olduğunu söylemek bu bilişsel çarpıtmaya girebilmektedir. 

Olumluyu geçersiz kılmak 

Olumluyu geçersiz kılmak bilişsel çarpıtması aslında filtrelemeye çok benzemektedir. Ancak bu bilişsel çarpıtmayı farklı yapan durum kişinin olumlu olan olayda sadece olumsuzları görmesi değil, olumlu olan olayı bile olumsuza çevirebilmesidir. Bu da depresyondaki en tehlikeli oluşumlardan biridir. Çünkü kişi için yaşadığı bütün deneyimler olumsuz olarak yeniden çerçevelenir. 

“Meli – Malı” şeklinde düşünmek 

Bu bilişsel çarpıtmada kişi kendisinin veya bir başkasının yaşadığı tüm deneyimleri kesin kurallarla birlikte düşünmektedir. Örneğin depresyondaki bir kişi bu bilişsel çarpıtmayla şu şekilde düşünebilir: 

“Bütün insanlar tarafından sevilmeliyim. Yoksa değersiz bir insan olurum.”  

“Yarınki iş toplantısı mutlaka güzel geçmeli yoksa başarısız bir çalışan olurum.” 

Depresyon tedavisindeki temel BDT teknikleri 

BDT’deki depresyon tedavisinde kullanılan ve kişinin günlük hayatını olumlu bir şekilde etkileyen pek çok yöntem vardır. Aşağıda da kullanılan bazı önemli tekniklere yer verilmiştir. 

Günlük tutma 

Bu teknik ile beraber kişi günlük hayatındaki ruh hali ve düşünceleri konusunda veri toplamaktadır. Kişi böylece davranışlarının nelerden dolayı kaynakladığını, hangi durumlarda tetiklendiğini, bilişsel çarpıtmalarının kendisini nasıl etkilediği konusunda farkındalık sahibi olmuş olur. Ayrıca yaşamış olduğu deneyimlerin kendisini nasıl etkilediğini puanlandırarak, çözülmesi gereken problemlerin önceliklerini değerlendirebilir. Böylece danışanlar düşünce kalıpları ve duygusal eğilimlerini tanımalmış olur. Daha sonrasında da onları nasıl değiştirileceğine ve hayatlarına ne şekilde adapte edebileceklerini görmüş olurlar. 

Bilişsel çarpıtmaların çözümlenmesi

Yukarıda anlatılan bilişsel çarpıtmalarda hangilerinin sizde yoğun olarak var olduğu tespit edilir. Giderilmesi için terapistiniz ile beraber siz de onlara meydan okumaya çalışırsınız. 

Bilişsel yeniden yapılandırma 

Bu tekniğe bir örnek vermek gerekirse, saygın bir insan olmak için yüksek ücretli bir işte çalışmanız gerektiğine dair bir inancınız olduğunu düşünelim. Ancak işinizi kaybettiğinizi düşünelim, Bu nedenle artık kendiniz için yıkıcı düşünceler duymaya başlamış olacaksınız. Kendinizde mantıklı olmayan ve bu düşüncelere neden olacak hatalı inancı kabul etmek yerine, gerçekten bir insanı “saygın” yapanın ne olduğunu keşfederek yıkıcı düşüncelerden kurtulmuş olacaksınız. 

Maruz bırakma ve tepki önleme 

Bu teknik daha çok obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişilerde kullanılsa da, depresyon tedavisinde de kullanılabilmektedir. Terapistiniz çeşitli maruz bırakma yöntemleri ile beraber sizde depresif düşüncelere neden olan deneyimlere sizi maruz bırakabilir ve bu yöntemle depresif tepkilerinizin oluşmasını önleyebilir. Ancak burada unutulmaması gereken şey, danışanın istemediği bir şeyi yapmaya zorlanmamasıdır. Terapist hayal etme yöntemiyle kişiyi olaya maruz bırakabilir ve daha sonraki adımlarla kişiyi durumla yüzleştirebilir. 

Sonuna kadar senaryoyu devam ettirme 

Bu teknik özellikle yoğun bir şekilde endişe duyan kişilerdeki depresif düşüncelerin yıkıcılığını önlemek için faydalıdır. Depresyonda olan kişi genellikle en kötüyü hayal ederek onun gerçekleşeceğini kabul etmektedir. Terapi sırasında ise terapist, danışandan en kötü senaryoyu hayal etmesini ve senaryoyu devam ettirmesini ister. Bu senaryonun devam etmesi kişinin aslında sonuçları daha net bir şekilde görebilmesini ve sonuçların o kadar da “kötü” olmadığını fark edebilmesini sağlamaktadır. 

Kas gevşetme egzersizleri 

Yoğun kaygı ve endişe duyan depresif kişiler için uygulanan bu teknik, tüm vücudunuzu gevşetmeye yönelik bir tekniktir. Bu tekniği uygularken terapistiniz tüm vücudunuza odaklanmanızı ister ve onları rahatlatıcı bir müzik altında gevşetmenize yardımcı olmak için size rehberlik eder. 

Nefes egzersizleri 

Terapistiniz bu teknik ile rahatlamanız ve düzenli bir nefes alış verişi için size yol göstermektedir. Bu tekniği günlük hayatınızda da yoğun düşünceler aklınıza geldiğinizde kullanabilir ve rahatlayabilirsiniz. 

Bilişsel Davranışçı Terapi Tekniklerinden bazılarına yukarıda değinilmiştir. Ancak unutulmaması gereken şey, bu tekniklerin mutlaka alanında uzman bir terapist rehberliğinde gerçekleşmesinin gerektiğidir. 

BDT diğer terapi yöntemlerinden hangi konularda ayrılır? 

BDT diğer geleneksel terapi yöntemlerinden birçok konuda ayrılmaktadır. BDT’nin diğer terapi yöntemlerine göre ayırıcı özellikleri aşağıda sıralanmıştır: 

  • Depresyondaki düşünce kalıplarını ve bu düşünce kalıplarının neden olduğu davranışları değiştirmeye odaklanır. 
  • Problemi oluşturan kaynakları özel olarak ele alır. 
  • Hedef odaklı bir terapi yöntemidir. Hazırlanan programa göre net hedefler belirlenir. 
  • Danışanın da kendini eğitmesini sağlar ve çeşitli başa çıkma stratejilerini danışana kazandırır. Kişi böylece terapi dışındaki günlük hayatında da kendini olumsuz uyaranlara karşı korumuş olur. 
  • Öğrenme ve iyileşme sürecinde terapist kadar danışanın da aktif bir rol üstlenmesini sağlar. Seans sonrası verilen ödevlerle, danışanın da terapideki varlığı göz önüne alınır. 
  • Yazıda bahsettiğimiz teknikler gibi birçok teknik ile beraber çoklu stratejiler kullanır. 

Depresyon tedavisinde sosyal desteğin önemi 

Tedavi boyunca kişinin ilişkilerinin ruh halini nasıl etkileyeceği dair kavramlar gösterilir. Bu noktada danışan için sosyal desteğin olması önemli bir destekleyici etmen olarak yer almaktadır. Bu nedenle depresyondaki birey sosyal ilişkilerini nasıl yönetebileceğini psikoeğitim yoluyla öğrenebilmektedir.  

Depresyon tedavisinde aklınızda tutmanız gerekenler

Tüm yeni deneyimlerde olduğu gibi, özellikle değişim için size bir fırsat sunan BDT de sizin için endişe verici bir durum olabilir. Bu duyguyu hissetmeniz tamamen normaldir. Terapistiniz size bu konuda destek olacak ve rehberlik edecektir. 

  • Terapi sırasında yoğun ve kaygı verici hisler ya da deneyimler yaşamak sizin için rahatsız edici olabilir. Kendinizi genellikle kaçınmak isteyeceğiniz durumlarla baş başa kalmış bir şekilde bulabilirsiniz. Ancak bu yaşadıklarınız, tedavi boyunca başa çıkmayı öğrendiğiniz durumlardır ve bu duyguların geçici olduğunu unutmayın. 
  • Terapi boyunca başarıya ulaşmanız terapistiniz kadar size de bağlıdır. Bu nedenle sürece güvenmeniz önem taşımaktadır. 
  • Bazen seansa gelmek istemeyebilir ve bunun için yeteri kadar motivasyon bulamayabilirsiniz. Ancak başarılı bir sonuç için bazen gerçekten kendinizi zorlamanız gerektiğinizi unutmamalısınız. 
  • Bazen terapistiniz sorunlarınızla sizi yüzleştirebilir. Bu kısa bir süre için daha kötü hissetmenize yol açabilir. Ancak bu hisler çabucak dağılır ve yerine başarı hisleri gelir. 
Kaynaklar (5)
  1. Healthline (t,y). Cognitive –ehavioral Therapy for Depression. www.healthline.com  
  2. JourneyPure (t, y). Treating Depression With Cognitive Behavioral Therapy. www.journeypureriver.com 
  3. Positive Psychology Program (Mart, 2017). 25 CBT Techniques and Worksheets for Cognitive Behavioral Therapy. www.positivepsychologyprogram.com 
  4. Webmd (t, y). Does Cognitive Behavioral Therapy Treat Depression. www.webmd.com 
  5. http://ipsi.uprrp.edu/pdf/manuales_tara/individual_manual_eng.pdf 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir