Tourette Sendromu Nedir?

Yazar:

Kategori:

Günlük hayatımızda gıdıklandığında ağzından küfürlü sözler çıkan, bazı meyvelere ya da iç gıcıklayıcı olarak ifade edilen durumlara maruz kaldığında (örneğin duvara tırnaklarını sürtmek, karşısında birinin limon yediğini görmek gibi) yüzünü değişik şekillere sokan ya da ellerini kollarını rastgele savuran insanlarla her birimiz karşılaşmış ya da bu tür davranışlara bir şekilde şahit olmuş bulunabiliriz.

Bahsedilen tikler belli bir dış etken sonucu harekete geçirilen, bu etken ortadan kalktığında da kişinin eski haline dönmesi ve tiklerin kaybolmasıyla devam eden bir süreci ifade eder. Oysa psikiyatrik bir tanı olarak ortaya çıkan, bir bozukluk derecesine ulaşmış tikler de mevcuttur. Bunların belirli başlatıcıları yoktur ve ne zaman ortaya çıkacakları belli değildir. En az 1 yıl devam eden, sürekli bir biçimde ortaya çıkan bu tikler kişinin sosyal hayatını oldukça kötü etkileyebilmektedir. Kişi her an bir tehlike ya da rahatsız edici bir durumla karşı karşıyaymışçasına tepki vermekte, sıçrayarak, ellerini kollarını savurarak, bağırıp küfür ederek bedenen yorgun düşmektedir. Herkes belli tiklere sahip olabilir ancak Tourette sendromundaki gibi karmaşık ve sürekli tekrar eden tikler nöropsikiyatrik bir tanı durumunu ifade eder.

Tik nedir?

Tik, istemdışı (kasıtsız ve plansız bir şekilde ortaya çıkan), hızlı, aralıklı, ritmik olmayan, tekrarlayıcı bir biçimde bir grup kasın kasılmasıdır. Tikler normal davranışı andıran, ani ve tekrarlayıcı hareket, jest ve sesleri ifade eder (1). Tikleri diğer motor (hareket) bozukluklarından ayırt etmeye yarayan en önemli özellikler değişik sürelerde baskılanabilmeleri, dikkat dağıtıcı etkinlikler sırasında kaybolabilmeleri (el işiyle uğraşma, kitap okuma, dans etme gibi) ve uyku sırasında bazı tik ifadelerinin devam etmesidir (2). Aynı zamanda tekrarlı motor hareketlerden tik öyküsü, tiklerin başlama yaşı, nörolojik bozulma ve sorunların olup olmamasıyla da ayrılmaktadır (1).

Tikler motor tikler ve vokal tikler olmak üzere iki ana başlıkta incelenebilir:

Motor Tikler: Basit motor tikler aniden ortaya çıkan, kaba ve kısa süreli, tek bir özellik taşıyan hareketlerdir (göz kırpma, omuz silkme, burun çekme gibi). Kompleks tikler ise daha farklı, daha koordineli işleyen art arda oluşan hareketlerdir. Kompleks motor tikler amaçlı (diğerlerine dokunma, burnuna elleme, sıçrama, küfür etme gibi) ya da amaçsız olabilir (baş sallama ile birlikte omuz silkme, tekrarlı bir şekilde tekme atma gibi) (2).

Vokal Tikler: Burun, ağız veya boğazda meydana gelen istemsiz (kasıtsız ortaya çıkan) seslerdir. Boğaz temizleme, burun çekme gibi basit vokal tiklerden ya da küfür etme, tekrar tekrar aynı şeyleri söyleme gibi kompleks vokal tiklerden söz edilebilir (2).

Tiklerin ortaya çıkışından önce hastalar çoğunlukla rahatsız edici bir duyusal algı deneyimlemekte, istemsiz bir şekilde ortaya çıkan tikler de bu algının ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaktadır. Tikler her zaman olmasa da bazen kısmi ya da tam olarak baskılanabilmektedir (geçici olarak ertelenmektedir). Ancak tiklerin baskılanması hissedilen rahatsızlık hislerinin artmasına ve sonrasında ani tik patlamalarına neden olmaktadır (2). Bu yazıda ele alınan tik bozukluklarının özel bir türü olan Tourette sendromunda da bu çeşit rahatsızlık veren bir dürtünün varlığı ifade edilmektedir. Ortaya çıkan tik serisinden sonra hasta bu rahatsızlık hissinden kurtulduğunu ve rahatladığını bildirmektedir (1).

Basit-geçici tikler yaygındır, tüm çocukların %6-20’sinde görülebilir (1). Ancak tik bozukluklarında bahsedilen tikler, çok daha uzun süreli, şiddetli ve bireyin yaşam kalitesini düşürecek niteliktedirler. Tik bozuklukları geniş bir yelpaze oluşturmaktadır ve bu bozukluğu taşıyan hastalarda eşlik eden disinhibe konuşma ve davranış, distraktibilite (dikkatin çelinebilirliği), dürtüsellik, motor hiperaktivite, huzursuzluk ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB) belirtilerini içeren davranışsal sorunlar, hastaların yaşadığı güçlükleri artırmaktadır (1). DSM-IV tanı kitapçığına göre, tik bozuklukları Geçici tik bozuklukları, Kronik motor ve vokal tikler ve Tourette Sendromu olmak üzere üç tipte sınıflandırılmıştır (2). Yazının odak noktası Tourette sendromu olduğundan onun özellikleri ile devam edilecek, diğer tik bozukluklarına bu yazıda yer verilmeyecektir.

Tourette sendromu nedir?

Torette sendromunun belirlenen özelliklerine tarihte ilk kez 1432 yılında Sprenger ve Kraemer tarafından kaleme alınan “Cadıların Çekici” adlı bir kitapta rastlandığı belirtilmektedir. Kitabın başkarakteri motor ve vokal tikleri olan bir papazdır (3). Sendromun özelliklerinin yazıya geçirilmiş ilk örneklerinden bir başkası ise, 1825 yılında Fransız nörolog Jean Marc Itard’ın bir Fransız asilzadesinin 7 yaşlarında başlayan hareket ve vokal tikleri nedeniyle 85 yaşına kadar toplumdan dışlanmış bir şekilde yaşayışını ele almasıyla olmuştur. Itard’ın incelemesinden yaklaşık 50 yıl sonra, aralarında Itard’ın ele aldığı Fransız asilzadesinin de bulunduğu 9 hastayı gözden geçirerek, her birinde çocukluk çağında başlamış tikler, kontrol edilemeyen sesler ve sözler saptayan Gilles de la Tourette bu bozukluğu tanımlamış ve ona kendi asını vermiştir (1, 3).

Tourette bozukluğu genetik, nörokimyasal, nöroanatomik ve immünolojik faktörlerin sebep olduğu bir kronik nöropsikiyatrik bozukluktur. Tourette bozukluğundaki tikler ani, kısa, aralıklı, istemsiz veya yarı-istemli hareket (motor tikler) ve seslerden (fonik ya da vokal tikler) oluşur. Tikler çoğu hastada karşı konulamaz, kontrol edilemez ve istemsiz bir şekilde ortaya çıkmasına rağmen, bazı bireylerde değişik sürelerde baskılanabilirler (ertelenebilir). Tourette bozukluğunun tanısı, kişinin hastalık öyküsü ve tiklerin gözlemlenmesine dayanır. DSM-IV tanı ölçütleri arasında eş zamanlı olarak ya da hastalık sırasında kimi zaman birden çok motor ve vokal tikin bir arada bulunması ve bu belirtilerin en az 1 yıldır devam ediyor olması bulunmaktadır. Eşlik eden davranış problemlerinin gözlenmesi [özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB)] ve ailede benzer belirtilerin bulunması tanıyı güçlendirir (3). Yazının ilerleyen paragraflarında sendroma eşlik eden davranış bozukluklarına ayrıntılarıyla değinilecektir.

Ortaya çıkan tek bir tik nadiren bir saniyeden uzun sürer. Tiklerin sıklıkları ve belirginlikleri değişkendir. Alevlenme ve sönme periyodları ile gider, ertelenmeleri ve bastırılmaları geçici süreler için mümkündür. Tourette sendromu, tipik olarak erken çocuklukta göz kırpma ve kafa sallama gibi basit motor tiklerle başlar. Tikler başlangıç olarak gelip geçici nitelikte olabilmekte, fakat sonuçta sürekli hale gelip aile ve birey üzerinde olumsuz etkiler göstermeye başlamakta ve hastanın işlevselliğini, günlük hayata uyum sağlamasını bozmaktadır. Sendromun seyrinde çoğunlukla vokal tikler motor tiklerden birkaç yıl sonra ortaya çıkar (1).

Tourette sendromu olan hastaların tiklerle beraber, aile yaşantılarında, mesleki ve akademik performanslarında, kişilerarası ilişkilerinde bozulmaya yol açan duygusal ve davranışsal sorunlar yaşadıklarını, düşük yaratıcı düşünme yetenekleri olduğunu bildirdikleri gözlenmiştir. Bu sendroma sahip bireyler aynı zamanda anksiyete (kaygı), depresyon, öfke patlamaları ve düşük psikososyal işlevsellikle ilişkili olarak, sıkça akran zorbalığına maruz kaldıklarını bildirmişlerdir.

Tourette sendromuyla birlikte görülen (komordibite) psikolojik sorunlar arasında davranım bozukluğu, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, özgül öğrenme güçlüğü, konuşma bozuklukları, depresyon başta olmak üzere duygudurum bozuklukları, kaygı bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve yeme bozuklukları gösterilmiştir (1). Tourette sendromu özellikle DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu), OKB (obsesif kompulsif bozukluk), dürtü kontrolünde zayıflık ille çok sık birliktelik gösterir (3).

Yapılan araştırmalar eşlik eden psikolojik bozukluk ya da davranış problemleri olmadan da bu sendroma sahip çocuk ve ergenlere karşı negatif bir sosyal algı olduğunu, sendromun ortaya çıkardığı motor ve vokal tikler sonucu hastanın yaşam kalitesinin açık bir biçimde azaldığını ve sosyal yaşamının kısıtlandığını göstermektedir (1).

Yaygın özellikler (3)

  • Çocukluk çağı başlangıçlı stereotipik (kalıplaşmış) anormal davranışlar, basit ve karmaşık motor tikler (tekme atma, kollarını amaçsızca savurma, tokat atma vs)
  • Vokal tikler (bağırma, garip sesler çıkarma vs.)
  • Ekolali (söylediği şeyi tekrar etme) ve koprolali (istemsizce küfür etme)
  • Eşlik eden psikolojik bozukluklar (DEHB, OKB, davranım bozuklukları, duygudurum bozuklukları vs.)

Tourette sendromunun belirtilen özelliklerine ek olarak “kötü gidişli Tourette bozukluğu” olarak tanımlanmış bir türü de mevcuttur. Tourette bozukluğu belirtileri nedeniyle iki seferden fazla hastanelerin acil sevişlerine başvurmuş ya da en az bir kez hastaneye yatış öyküsü bulunan hastaların durumu kötü gidişli Tourette bozukluğu olarak değerlendirilmektedir. Bahsedilen hastaların hastanelerin acil servisine başvuru nedenleri arasında tikler nedeniyle yaralanmış olma, kendini istemsizce yaralama, kontrol edilemeyen şiddet ve saldırganlık davranışları, intihar düşüncesi ya da girişimleri bulunmaktadır. Kötü gidişli Tourette bozukluğu bulunan hastalar ile diğer Tourette bozukluğu olan hastalar karşılaştırıldığında, kötü gidişli bozukluğu olanların OKB öyküsünün ve kompleks tiklerinin daha sık olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda kötü gidişli Tourette bozukluğu olanlarda duygudurum bozukluğu, intihar düşüncesi, istemsizce küfür etme (koprolali) ve garip bir şekilde durma (kopropraksi) biçimindeki davranışlar daha sık ortaya çıkmıştır. Bu hastaların ilaç tedavisine yanıtları da daha düşüktür (3).

Etiyoloji

Tourette sendromu en az 1 yıl süren motor ve vokal tiklerle karakterize, çocukluk çağında ortaya çıkan nörogelişimsel ve nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Bozukluğun görünümü basit motor tiklerden oldukça karmaşık tiklere ve psikolojik eş tanılara kadar uzanabilmektedir. Tikler çoğunlukla 4-6 yaşlarında başlayıp 10-12 yaşlarında en şiddetli düzeyine ulaşırlar (4).

Tik bozukluklarında prognoz (hastalığın gidişatı) genellikle iyidir, tiklerin şiddeti zaman zaman artma ve azalmalar göstermekle beraber ergenlikle ve 19-20 yaşlarından sonrasında giderek hafifleme görülmektedir. Bu azalmayı açıklayan hipotezlerden birinde, ergenlikle beraber bireyin kendi kendini kontrol edebilme becerisinin (self-regulation) altında yatan sebebin beyindeki telafi edici yönde yeniden düzenlemeler yapılması olduğu öne sürülmüştür (1). Erişkinlik döneminde hastaların 1/3’ünde sendromun belirtilerinin kaybolduğu ya da oldukça azaldığı görülmektedir (4).

Erişkinlik döneminde devam eden tik bozuklukları, kendine acı verecek biçimde zarar verme şeklinde ortaya çıkan motor tikler, müstehcen söz veya küfürler şeklinde söz söyleme (koprolali) ya da toplum tarafından damgalanmaya ve dışlanmaya yol açacak şekilde el-kol hareketleri yapma gibi daha ciddi belirtilerle ilerleyebilmektedir (1).

Tourette sendromu tanısı konulabilmesi için hemen hemen her gün, gün içinde birçok defa ortaya çıkan tikler ya da 1 yıldan daha uzun süreden beri aralıklı olarak ortaya çıkan tikler söz konusu olmalıdır, ancak belirtilen aralık 3 aydan uzun olmamalıdır. Yine tanı konulabilmesi için belirtilerin 18 yaşından önce başlamış olması gerekmektedir (2)

Dünya genelinde Tourette sendromunun yaygınlığı (prevalansı) 5-18 yaş aralığındaki çocuk ve ergenlerde %0.4 ile %3.8 arasında değişmektedir. Erkeklerde görülme olasılığı kızlarda görülme olasılığından 3 kat daha fazladır (3). Tourette sendromuna sahip bireylerin %30-%40’ı geç ergenlik döneminde tam iyileşme gösterirken, %30’luk diğer bir kısmında bu dönemde belirtilerde belirgin bir azalma olmaktadır. Geriye kalan %30’unda ise erişkinlikte de belirtilerin devam ettiği görülmektedir (1).

Tourette sendromu sıklıkla diğer psikolojik bozukluklarla beraber görülür ve eşlik eden bu bozukluklar hastalığın gidişatını önemli ölçüde belirler (4). Gidişi kötüleştiren bozukluklar arasında daha önce de belirtildiği gibi DEHB(dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) ve OKB(obsesif kompulsif bozujluk) özellikle önemli bir rol oynamaktadır. Bunlara ek olarak tik şiddetinin yüksek olması, zayıf sosyal destek (aile, arkadaş ve yakın çevrenin desteğinin az olması, kişinin sosyal yaşamının kısıtlanmış olması ve kendini toplumdan izole etmesi), madde kullanımı ve kronik hastalıklar da gidişi kötü etkilemektedir (1).

Tourette sendromu ve diğer tik bozukluklarının etiyolojisi ve patogenezi henüz tam olarak belirlenebilmiş değildir, bozukluğun neden ve ne şekilde ortaya çıktığı kesin bir biçimde ortaya konulamamıştır. Ancak bu konudaki araştırmalar hala devam etmektedir (2). Araştırma sonuçlarına göre elde edilen bulgular özetler halinde aşağıdaki başlıklarda sıralanmıştır:

Etiyoloji: Genetik ve nörobiyolojik faktörler

Yapılan araştırmalar Tourette sendromunun karmaşık genetik geçişe sahip ve yüksek oranda kalıtılabilen bir hastalık olduğunu ortaya koymuştur. Tourette sendromu olan bireylerin birinci derece akrabalarında bu sendromun ve diğer tik bozuklukların görülme sıklığı yüksek bulunmuştur. Ancak genetik geçişten sorumlu, baskın bir etkiye sahip tek bir gen tespit edilememiş, genetik geçişin karmaşık bir gen aktarımı ile olduğu düşünülmüştür (4). Bununla birlikte bozukluğun belirtilerinin ağırlığında genetik bir bağlantıdan çok doğum sonrası ve doğum öncesi birçok faktörün daha etkili olabileceği de öne sürülmüştür (3).

Başlangıçta Tourette bozukluğunun gelişiminden yalnızca beyindeki bazal gangliyonlar sorumlu tutulmuştur. Ancak sonrasında yapılan çalışmalar beynin frontal korteks, talamus ve paralimbik bölgelerinin de bozukluğun gelişmesinde önemli bir rolü olduğunu göstermiştir. Tourette sendromu etiyolojisinde bazal gangliyonlar ve belirtilen beyin bölgelerinde meydana gelen anomalilerin bozukluğun ortaya çıkışında rol oynadığına yönelik güçlü kanıtlar mevcuttur (1).

Etiyoloji: Çevresel ve psikososyal faktörler

Tourette sendromunun gelişmesinde etkili olabilecek çevresel faktörlerden ilki hipotalamusta gelişen ısı düzenleme bozukluğunun, belirtilerin şiddetini artırdığına yönelik elde edilen bulgularla şekillenmiştir. Buna göre çevresel ısı değişiklikleri ve vücut ısısında meydana gelen değişimler tikleri geçici olarak artırabilmektedir (4).

Tikler aynı zamanda psikososyal stres, kaygı, heyecan ve yorgunluk gibi faktörlerden de etkilenebilmektedir. Kişinin kendini gergin, kaygılı ve baskı altında hissettiği durumlarda tiklerin sıklığında bir artış gözlenmektedir. Yüksek sesle okuma yapmak, bir enstrüman çalmak, spor yapmak gibi odaklanmış dikkat ve motor kontrol sağlayan aktivitelerle beraber, gevşeme egzersizleri, el işi gibi oyalayıcı faaliyetler tikleri geçici olarak azaltabilmektedir (1). Olumsuz yaşam olayları tiklerin şiddetini erişkinlik döneminde artırsa da çocuklarda bir değişiklik yaratmamaktadır (4).

Tourette sendromunun tedavisi

Tik bozuklukların tanı ve tedavisinde tiklerin tanımlanması ve kontrol edilebilir hale getirilmesinin yanı sıra, eşlik eden bozuklukların belirlenmesi ve bunlarla ilgili psikolojik destek verilmesi de oldukça önemlidir (1). Tedavide ilaç tedavisi, cerrahi yöntem ve çeşitli davranışsal terapi teknikleri kullanılmaktadır.

İlaç tedavisi

İlaç tedavisinde tikler, tiklerin şiddeti ve eşlik eden psikolojik bozuklukların semptomları ayrı ayrı düşünülmeli, tedavileri buna göre planlanmalıdır. Şiddetli kompleks motor ve vokal tikler mevcutsa, kişi tikleri nedeniyle çevresindekiler tarafından alay konusu olmuşsa ve bunların sonucunda kendisini çevreden izole etmişse; DEHB ve OKB’nin belirtileri kişiyi yoğun bir kaygı durumuna sürüklemişse ilaç tedavisi uygun bir yöntem olmaktadır. Aynı zamanda kişi kendine zarar verme eğilimindeyse de ilaç tedavisi uygulanabilmektedir. Bunun yanında hafif ve orta şiddetli, geçici, kişinin sosyal yaşamını bozmayan tikler için ilaç tedavisi gerekmeyebilir (2). Tourette bozukluğunun farmakolojik tedavisinde en sık kullanılan ilaç grupları alfa iki reseptör agonistleri ve antipsikotik ilaçlardır (3).

Cerrahi müdahale

Hastanın kendine zarar vermesine neden olan, hayatını tehlikeye sokacak duruma getiren tiklerde veya ilaç tedavisine yanıt vermeyen bireylerde cerrahi tedavi seçeneği değerlendirilmektedir. Cerrahi girişimlerle tik şiddeti ve sıklığında yaklaşık %60 azalma; obsesyon, kompulsiyon, anksiyete, depresyon, sosyal çekiniklikte de azalma gözlendiği bildirilmektedir (2).

Davranışçı terapi teknikleri

Özellikle hafif tiklerde davranışçı terapi tek başına ya da ilaç tedavisine ek olarak önerilmektedir. Çoğunlukla kullanılan yöntemler negatif alıştırma (yorulana kadar istemli ya da zorla tikleri tekrar etme), koşullandırma tekniği (tiklerin olduğu dönemlerde ceza verme, azaldığı ya da olmadığı dönemlerde ödüllendirme), gevşeme teknikleri, duyarsızlaştırma, davranışı tersine çevirme (tiki oluşturan kasın zıt yönündeki kasları germe, ayna karşısında tiklere zıt yönde hareket etme gibi tiklerle çelişen davranışları tekrarlama) ve BDT (bilişsel davranışçı terapi) gibi tekniklerden oluşmaktadır (2).

Tourette sendromunun ilk aşamalarında çocuk, aile ve çocuğun ilişkide bulunduğu okul ortamındaki öğretmenler bozukluğun ne olduğu, ne tür belirtiler gösterildiği konusunda bilgilendirilmelidir. Sendromun görünür belirtileri çocuğun ya da gencin okul başarısını, kişilerarası ilişkilerini ve yaşam kalitesini etkilemeye başladığında ilaç tedavisi ve ilaç tedavisine ek olarak terapi desteği öncelikli tedavi yaklaşımı olmaktadır. Tedavide temel hedef, tiklerin tamamıyla kaybolması değil çocuğun ya da gencin bu tiklerden dolayı duyduğu rahatsızlık hissi, utanç ve geri çekilmeyi en aza indirerek tiklerin kontrolünü sağlayabilir hale gelmesini sağlamaktır (3). Bunların yanında Tourette sendromlu bir çocuğu olan ebeveynlere de psikolojik destek vermek, karşılaştıkları sorunlar ve taşıdıkları duygusal yükü paylaşmalarını sağlamak da oldukça önemlidir.

Görüldüğü üzere tik bozuklukları, özellikle de Tourette sendromu çok sık karşılaşmadığımız, belki de nasıl bir şey olduğunu zihnimizde canlandıramadığımız tuhaf bir durum olarak görülebilir. Ancak buna hiç de alışık olmayan belki de hiç anlamayan, anlamaya da çalışmayan insanların içinde bu sendromla yaşayan birçok kişi olabilir.

Aşağıda Tourette sendromuna sahip genç bir kızın youtube kanalından günlük yaşamına dair hem eğlenceli, hem de Tourette’nin gerçek yüzün gösteren videolarını bulabileceğiniz kanalının linkini bırakıyorum (a).

Aynı zamanda Türkiye’de bir farkındalık oluşturmak amacıyla kurulmuş, Tourette sendromuna sahip bireyleri bir araya getirmeyi hedefleyen Tourette sendromu gönüllüleri adlı bir topluluğun tanıtım videosuna (b) ve bu hareketin başlamasına öncülük eden sevgili Çağdaş İslim’in TEDx konuşmasına da (c) aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz. Tourette’nin şiddetli tiklerinin ne olduğunu hala tam anlayamadıysanız bir örnek olması açısından yine youtube üzerinden izleyebileceğiniz bir başka videoya da (d) yine aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz ki bu videoyu özellikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Çünkü Tourette’nin ne olduğunu anlatmanın yanında, Tourette sendromu olan bir çocuğa sahip olmanın ebeveynler için ne anlama geldiğini de bizlere gösteriyor. Tourette ile yaşamak uzun ve yıpratıcı bir süreçken, bahsedilen videolar oldukça kısa ve çarpıcı.

(a) Kendi Tourette hikayesini anlatan gencin youtube kanalı https://www.youtube.com/channel/UCNOume_VesWl0SxPJ9vXLTw

 (b) Tourette sendorumu gönüllüleri https://www.youtube.com/watch?v=MQK6ZvGfNvI

Tourette Sendromu Göünllülerinin resmi internet siteleri: http://ttsg.co.nf/

(c) Tourette sondrom gönüllüleri hareketini başlatan Çağdaş İşlim’in TEDx konuşmasıhttps://www.youtube.com/watch?v=2D4NR3TKixE

 (d) Tourette’nin şiddetli yüzüne bir örnek: https://www.youtube.com/watch?v=-yy6UUncUI0

Referanslar

Kaynaklar

(1) Hesapçıoğlu, S. (2012). Çocuk ve ergenlerde tik bozuklukları: Klinik ve Etiyolojik Bir Bakış. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 25(4), 858-867.

(2) Özbek, S. E., Çelebi, Ö. Ve Saka, E. (2015). Tik bozuklukları, tourette sondromu ve tedavi. Türkiye Klinikleri, 8(2). 51-56.

(3) Taner, H. A., Güney, E. Ve Taner, Y. (2013). Tourette bozukluğunda ilaç tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 5(2), 246-259.

(4) Ünal, D. Ve Akdemir, D. (2016). Tourette sendromunun nörobiyolojisi. Türk Psikiyatri Dergisi, 27, 1-12.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir