Sosyal fobi tedavisi nasıl olur?

Bu yazıda, sosyal kaygı bozukluğu tedavisi -eski adıyla sosyal fobi- için yaygın olarak kullanılan iki tedavi yöntemi üzerinde durmaya çalışacağız:

  • İlaç Tedavisi
  • Bilişsel-Davranışçı Terapi

Sosyal fobi tedavisi için ilaç kullanımı

Sosyal fobiler bazen ilaçla tedavi edilebilir. En etkili ve de yaygın olarak kullanılan ilaçlar antidepresanlardır. Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI‘lar) ve seçici serotonin gerialım inhibitötleri (SSRI‘lar) bunlar arasındadır. Bazı araştırmalar, sosyal fobi tedavisinde, ilaç etkilerinin bilişsel-davranışçı terapilerin etkileriyle karşılaştırılabilir olduğunu göstermiştir. Bazı çalışmalarda ise, bilişsel-davranışçı terapinin ilaçtan çok daha etkili olduğu görülmüştür.

Sosyal fobi tedavisinde bilişsel davranışçı terapiler

Sosyal fobi için, araştırmalarla kanıtlanmış davranışçı ve bilişsel-davranışçı terapi biçimleri söz konusudur. Önceleri daha çok davranışçı terapiler (sorunların çözümü için, davranışlara odaklanan terapiler) ön plandaydı. Yakın zamanlı gelişmeler ise, davranışçı terapilere bilişsel terapilerin (sorunların çözümü için, düşünce ve inanç yapılarına odaklanan terapiler) eşlik etmesiyle çok daha iyi sonuçlar doğduğunu ortaya koydu.

Maruz bırakma terapisi

Sosyal fobiden muzdarip insanların en önemli özelliği, rahatsız oldukları sosyal durumlardan (lokantada yemek yemek, sunum yapmak, yeni insanlarla tanışmak vb.) kaçınmaları, uzak durmalarıdır. Bu kaçınma, ilk etapta kişi üzerinde rahatlatıcı bir etki yaratır, ancak uzun vadede, sosyal fobinin kalıcı hale gelmesine yardımcı olur.

Maruz bırakma yönteminin farklı uygulamaları söz konusu olabilir. Ancak, genel bir uygulama olarak kişi, kaçındığı sosyal durumlara aşamalı olarak maruz bırakılır. Bu maruz bırakma süreci, kişinin yaşadığı zorluk derecesine göre değişkenlik gösterebilir. Genel olarak, öncelikle terapi ortamında, kişinin kaçındığı durumla ilgili düşünce, duygu ve davranış dinamiği ele alınır. Sonrasında kişi, söz konusu duruma imajinasyon yöntemiyle maruz bırakılır. Yani, kişi kaçındığı durumla hayali olarak yüzleşme yaşar. Mesela, sınıfta tahtaya kalkmaktan korkan bir öğrenci, hayalinde tahtaya kalkar, yapması gerekeni yapar ve yerine oturur. Bu belirli bir düzeye kadar tekrar edilir. Bu şekilde kişi, zihinsel olarak kaçındığı durumla yüzleşmeye hazır hale gelir.

Maruz bırakmanın son aşamasında kişi, kaçındığı durumla gerçek hayatta (in vivo) yüzleşir. Yukarıda bahsedilen öğrenci, terapi ortamında belirli bir mesafe kat ettikten sonra, gerçek sınıf ortamında tahtaya kalkar. Deneyimleri, sonraki seanslarda ele alınır. Öğrenci , duruma alışana kadar uygulama devam eder.

Bilişsel terapi

Bilişsel terapi, kişinin sahip olduğu çarpık düşünce yapılarının (gerçekçi olmayan düşünce ve inanç kalıplarının), yaşadığı psikolojik sorunların oluşumunda belirleyici olduğunu var sayar. İyileşmenin de, bu çarpık düşünce yapılarının düzeltilmesiyle gerçekleşeceği kabul edilir.

Öncelikle, sosyal fobi yaşayan kişinin kendisiyle, diğer insanlarla ve hayatla (durumlarla) ilgili temel düşünce yapıları ortaya konmaya çalışılır. Bu düşüncelere, “Ben beceriksizim,”, “Bende bir kusur var.”, “İnsanlar aşağılayıcıdır.”, “Hata yapmak korkunç bir şeydir.”, “Mükemmel bir sunum yapmalıyım.”, “İnsanların bana gülmesi benim için bir felakettir.” gibi örnekler verilebilir.

Söz konusu çarpık, gerçeği yansıtmayan ve kişiye zarar veren düşünce yapıları, daha işlevsel olanlarla değiştirilmeye çalışılır. İlk etapta çok basit gibi görünen bu süreç gerçekte ise çok zorlu olabilmektedir. Çünkü bu düşünce yapıları, doğduğumuz andan itibaren oluşmaya çalışırlar ve son derece güçlü bir şekilde insan zihninde yer edinirler. Değişimleri de, çok kolay olmamaktadır. Bunun için, incelikle geliştirilmiş bilişsel terapi teknikleri kullanılmaktadır. Kişi kendiyle yüzleşir ve değişimin peşinde giderse, yıllardır taşıdığı yüklerden kurtulduğunu hissetmeye başlar.

İlaç mı bilişsel-davranışçı terapi mi?

Ben, “o mu, o mu” yaklaşımını çok doğru bulmuyorum. Söz konusu tercih, duruma ve şartlara göre değişkenlik gösterebilmektedir. Mesela, şu ya da bu sebeple psikoterapi görme şansı olmayan birisi için ilaç tedavisi tabi ki öncelikli seçenek olacaktır. Ancak psikoterapi alma şansı olan birisi içinse, ilaç tedavisi ikinci planda bırakılabilir.

Araştırmalar sosyal fobi tedavisinde ilacın etkili olduğunu göstermekle birlikte, bazı araştırmalar bilişsel-davranışçı terapinin ilaç tedavisinden daha etkin olduğunu gösteriyor. Özellikle şu ya da bu sebeple, ilaç kullanmak istemeyenler için de terapi öncelikli bir seçenek olarak düşünülebilir.

Bilişsel-davranışçı terapi de dahil olmak üzere psikoterapiler, sadece tedavi yöntemi değil, bir farkındalık ve kişisel gelişim yöntemidirler. Dolayısıyla, psikoterapiyle kişi, sosyal fobiden kurtulmakla kalmaz, kendini tanıma ve sosyal fobinin tekrar etmesinin önüne de geçmiş olabilir.

Siz de sosyal fobi tedavisi ile ilgili düşüncelerinizi yazının yorum kısmında benimle paylaşırsanız memnun olurum. Muhabbetle.

Kaynak: Anormal Psikoloji, Kaknüs Yayınları

Yorum yapın