Histrionik kişilik bozukluğu nedir?

Toplumda diğer kişilik bozukluklarına nazaran adı daha az bilinen, bilinse de çoğu zaman yanlış anlamlarda kullanılan histrionik kişilik bozukluğu, halk arasında “ilgiye, gösterişe düşkün” denilen tiplerin sahip olabileceği bozukluktur.

Bu bozukluğu tanımaya, histrionik kelimesinin anlamını tanımlamakla başlamak aklımızda genel bir fikir oluşturacaktır. Bu kelime daha önceleri “histerik kişilik” olarak adlandırılıyordu. Histerik kelimesinin pek çok farklı anlama gelmesi ve histrionik kelimesinin anlamını tam karşılayamamasından dolayı kullanımı bırakılmıştır.

Histrionik kelimesinin kökeni olan “histrio” latincede aktör, oyuncu anlamına gelmektedir. Kelime kökeni aslında bu bozukluk hakkında bize güzel bir ipucu vermektedir. Histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişiler tiyatro sahnesinde birileri onları izliyormuş gibi düşünerek sürekli rol yaparcasına yaşarlar. Bu durumu kısaca şöyle ifade edebiliriz: Değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı ilgi görme isteği ve aşırı duygusallık olarak.

Histrionik kişilik bozukluğu nedir?

Histrionik kişilik bozukluğuna sahip olanları genellikle kendini beğenmiş, göz önünde bulunmayı ve dikkat çekmeyi seven kişiler olarak toplumda sıkça görmekteyiz. En önemli özellikleri aşırı duygusallık ve aşırı ilgilenilme ihtiyacı içinde olmalarıdır. Duygularını abartma eğilimleri vardır ve duyguları sıkça değişiklik gösterir. Bir an kahkahalar atarken kısa bir süre sonra öfkeli olabilirler.

Histrionik kişiler çok renkli, aşırı derecede süslü, göz alıcı, alımlı olmaya çalışırlar. Dikkatleri üzerlerine çekmeye yönelik ayartıcı ve baştan çıkarıcı tutumlar sergilerler. Duygusal açıdan derinlikleri yoktur, sığdırlar ve içten değillerdir. Sanki rol yapıyormuş gibi konuşular. Bu yüzeysellik, düşünsel baştan savmayı ve rahatsızlık verici düşüncelerden ve yüklü duygulardan kaçınıyor olmayı gösteriyor olabilir.

Histrionik kişilerin belirli bir konu üzerinde odaklanamamaları, kendilerini bir karmaşa içine itebilecek düşünce ve dürtülerden uzak durmak istiyor olmalarından da kaynaklanabilir. Özellikle derinde yatan bağımlılık gereksinmelerinin bilince çıkmasından çekiniyor olabilirler. Bu ve bunun gibi nedenlerle kendilerinin daha fazla farkında olmaktan ve derinlemesine kişisel ilişkiler kurmaktan sakınırlar.

Özetle, histrionikler yüzeysel davranma tutumlarını zorlayacak etkinliklerden, insanlardan ve düşüncelerden kendilerini uzak tutarlar. Duygu, düşünce ve bellekleriyle ilintili iç dünyalarını baskılamaya ve bunların bilince çıkmasına engel olmaya çalışırlar. Bunu değişik nedenlerle yaparlar.

Bunlardan birincisi, kendilerine biçtikleri değerin başkalarının yargılarına bağlı olmasıdır. Kendi kendilerini incelemeleri için bir neden yoktur, çünkü kendi başlarına kişisel değerlerini takdir edemeyeceklerdir, ayrıca bunun da insanlar tarafından, kabul görmeleri için herhangi bir yararı olmayacaktır.   

İkincisi, histrioniklerin ilgilerini kendi üzerlerine yöneltmesi, kendilerinin dış dünyaya katılmalarına engel olur. İlgilerinin böyle bölünmesi rahatsızlık verici olabilir, çünkü bir yandan da başkalarının isteklerine ve duygudurumlarına karşı her an tetikte olmaları gerektiğini hissederler.

Üçüncüsü, histrionikler iç ruhsal dünyalarının eksikliklerini görmezden gelme arayışı içindedirler. Başkalarında bırakmak istedikleri izlenimlerle, gerçek kendileri arasında uçurum olması, kendileriyle ilgili birkaç eksikliği değil, ancak bütün kendi içselliklerini baskılamalarına yol açar.

Çoğu insan,  teşvik edilme, ilgi görme ve kabullenilme arayışı içindedir, ancak histrionik kişilerin bu arayışları bir türlü doymak bilmez. İçlerindeki boşluk duygusunu, parçalanma ve dağılma korkusunu giderecek olan ancak başka insanlardır.   Dış uyaranlara karşı tetikte kalabilmeleri için de, özellikle rahatsızlık verici yanlarına karşı olmak üzere içsel ilgilerini azaltmaları gerekir. Dışardan bakıldığında hoşa giderler, albenileri vardır.

Ayrıca histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişilerin yaşamlarını kendilerinin sürdürememesine yönelik inançları vardır. Kendilerine bakamayacak olduklarına inandıkları için de sürekli bir ilgi arayışı içinde olurlar ve başkalarının onayına gereksinim duyarlar. Başkalarının onlara bakmalarını ve onların gereksinmelerini karşılamalarını beklerler. Dolayısıyla sevilmek ve kabul görmek zorunda olduklarına inanmaları, dışlanmaya karşı aşırı duyarlı olmalarına yol açar.

Sonuç olarak başkalarının ilgisini çekmek üzere başkaları için oynarlar. Bu yüzden, yalnızca karşısındakileri etkilemeye yönelik, sınırları belirsiz bir düşünce biçimleri vardır. “Ya hep ya da hiç” biçiminde düşünürler, aşırı genellemeler ve yaşadıkları duygulara göre çıkarımlar yaparlar. Bazı kişilerde sadece kişilik özelliği olarak kalmasıyla birlikte kişilik bozukluğu olarak da karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle Histrionik kişilik biçimi ile histrionik kişilik bozukluğunun ayrımına bir bakalım.

Histrionik kişilik biçimi İle histrionik kişilik bozukluğunun farkı nedir?

Bazı kişilik bozukluklarının aynı adla normal kişilik özelliği olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Hangi durumlarda kişilik özelliğinden çıkıp bozukluk olduğunu anlayabilmemiz için benzer durumlarda kişilerin nasıl davrandıklarının ayrımını yapmak önemlidir. Bu ayrımı az çok görebilmek adına histrionik kişilik biçimi ve histrionik kişilik bozukluğunun farklarını inceleyelim.

Biçim: Kendisine ilgi gösterilmesinden ve övülmekten hoşlanırlar.

Bozukluk: Sürekli olarak bir güvence ya da kabul görme arayışında olurlar, övülmeyi beklerler.

Biçim: Alımlı ve çekicidirler, görünüm ve davranışlarıyla uygun bir biçimde ayartıcıdırlar.

Bozukluk: Görünüm ve davranışlarıyla uygun olmayan bir biçimde cinsel açıdan ayartıcı, baştan çıkartıcıdırlar.

Biçim: Görünümlerine ve bakımlarına düşkündürler, giysilerine özen gösterirler, toplumun beğenisine uygun giyinmeye çalışırlar.

Bozukluk: Dış görünümlerinin çok çekici olmasıyla aşırı ilgilenirler. Uzun süre bu konuda zaman harcarlar.

Biçim: Yaşam doludurlar ve eğlenmeyi severler.  Çoğu zaman dürtüsel davranırlarsa da haz almayı geciktirebilirler.

Bozukluk: Duygularını uygunsuz bir abartı ile sergilerler. Benmerkezcidirler ve haz odaklı yaşarlar.

Biçim: İlgi odağı olmayı severler ve bütün gözler üzerlerindeyken bunu iyi değerlendirirler.

Bozukluk: İlgi odağı olmadıkları durumlarda aşırı rahatsız olurlar. İlgi toplamak amacıyla çeşitli yollara başvururlar.

Biçim: Duygu yönelimlidirler, duygularını sergilemeyi severler, sevgi gösterilerinde bulunurlar; tepkileri duygusaldır ancak duruma uygun düşer.

Bozukluk: Duyguları birden değişkenlik gösterir ve sığdır. İçten, samimi bir sevgi gösteremezler.

Biçim: Duruma göre uygun düşen genel ya da duruma özel bir konuşma biçimleri vardır.

Bozukluk: Etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimleri vardır. Karşısındakini etkisi altına alma, büyüleme çabası içine girerler.

Histrionik kişilik bozukluğunun toplumda görülme sıklığı nedir?

Histrionik kişilik bozukluğunun toplumda görülme sıklığı % 2-3 arasındadır. Kadınlarda daha sık görüldüğü bildirilmesine karşın büyük olasılıkla erkeklere gereğinden daha az konan bir tanı olduğunu düşünülmektedir. Aslında her iki cinsinde bu bozuklukla karşılaşma riski aynıdır.

Klinik olarak verilere bakıldığında daha sık kadınlara tanındığı saptanmakla birlikte erkeklere tanı koyulduğunda homoseksüellikle ilgili olduğu görülmektedir.

Histrionik kişilik bozukluğunun genellikle aşırı erkeksiliği veya aşırı kadınsılığı içeren cinsiyet rollerinin yansıması olarak görüldüğü ileri sürülmektedir.

Kadın histrionikler (aynı zamanda erkeklerin bazıları) erken yaşta sevimlilikleri, yeterlilikleri veya plan gerektiren becerileri yerine fiziksel çekicilikleri ve etkileyecekleri için ödüllendirilmiş gibi görünür.  

Kadınların aksine erkek histrionikler aşırı bir erkeksi rol oynamayı öğrenmişlerdir ve kişiler arası ilişkilerinde başarılı olma, problem çözme, analitik düşünme yetenekleri yerine erkeklikleri, dayanıklılıkları ve güçlü olmaları için ödüllendirilmişlerdir. Bu kişiler daha sonra, ileriki yaşlarında beklendiği üzere kazandıkları cinsiyet rollerine göre toplumda yer edinirler.

Erkek ve kadın histrionikler oynadıkları rollerle diğer kişilere performans sergilemeyi onlardan ilgi görmeye odaklanmayı öğrenirler. Ancak buna rağmen erkekler çoğunlukla tanı ölçütlerini sağlasalar dahi nadiren histrionik kişilik bozukluğu tanısı alırlar. Bu durumun gelişmesinde yine toplumsal cinsiyet rollerinden beklentiler ve bunun sonucunda kadınların psikolojik hastalıklara daha yatkın olduğu şeklindeki yanlış inançlar etkili olmaktadır. Toplumun bu inançları sonucunda rahatsızlığı olduğu halde bunu inkâr edip yok saymaya çalışan erkek tedavi için de bir çaba arayamayacaktır.

Histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişilerin genel özellikleri nelerdir?

  • Histrionik kişiler, insanlarla ilk karşılaştıklarında duygu ve düşüncelerini kolaylıkla ifade edebiliyor olmalarıyla sanki tiyatroda rol yapıyormuş gibi davranabilmeleri ve dikkati kendi üzerlerine çekebilme yetenekleriyle çevresindekileri etkilerler.
  • Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergilerler. Duygusal dalgalanmalar yaşarlar. Gülerken ağlayabilir ya da ağlarken gülmeye başlayabilirler.
  • Bu kişiler kaprislidirler, kolay tahrik olurlar ve isteklerinin engellenmesine, geciktirilmesine tahammül edemezler.
  • Bu kişilerin kullandıkları dil yapmacıktır. İfade ettikleri duygular gerçek olmaktan uzak taklitmiş gibi görünür.
  • Histrionikler, ilişkilerinde dost tavırlı ve yardımsever görünümde olmakla isteklerine ulaşmaya çalışırlar. Övgüye çok meraklıdırlar ve çekiciliklerini pazarlarlar.
  • Bu kişiler eğlenceye çok düşkün olmakla birlikte cinsel yönden de kışkırtıcılardır. Kadınlar cezbedici ya da cilveli bir şekilde davranabilirler; erkekler başkalarını övmede çok cömert davranırlar ve fırsat oldukça baştan çıkartıcı olurlar. Hem kadınlar, hem de erkekler, bir yandan kaygısız ve çokbilmiş olmanın ilginç bir karışımını sergilerlerken, diğer yandan da ketlenmiş gibilerdir. Cinsellik söz konusu olduğunda oyunu oynamada çok rahat davranırlar ancak olay ciddiye binince şaşkın, olgun olmayan biri gibi ya da kuruntulu davranırlar.
  • Histrioniklerin çevresindekileri etkileme, dikkat çekme ve kendine hayran bırakma temel hedefleri olduğu için istedikleri sonuca ulaşmak amacıyla çok çeşitli uygunsuz yolları deneyebilirler.
  • Histrionikler, başkalarında bıraktıkları ilk izlenimleri sürdüremezler. Birçok tanıdıkları vardır, ancak yakın arkadaşları azdır.  Kişisel etkinliğin çoğu alanında iyi bir başlangıç yapsalar da ilişkilerde derinlik ve süreklilik gerektiğinde çoğu kez duraksarlar ve geri çekilirler.
  • Histrionik kişiler, kendilerini girişken, arkadaş canlısı ve uyuşulabilir insanlar olarak görürler. Çoğu içgörüden yoksundur. İçlerindeki kargaşayı, kusurlarını, depresyonlarını ya da düşmanca tutumlarını göremezler ya da görmek istemezler.
  • Kendilerini, kendi özellikleri içinde değil, ancak başkalarıyla olan ilişkilerine göre ve onlar üzerinde bıraktıkları ya da bırakmak istedikleri izlenimlere göre tanımlarlar.
  • Histrionikler sanki içi boş canlılar gibi kendi içlerinden gelen dürtülerden çok dış uyaranlara göre davranırlar. Kabullenilmeyi ve sevgi göstermeyi bekledikleri kişilerin görüşlerine ve duygudurumlarına karşı ileri derecede duyarlıdırlar. Dış uyaranlara karşı böyle bir yönelimlerinin olması ayrıntılara, çabuk gelip geçen, nasıl etkilendiklerine göre değişen ve dağınık bir ilgi göstermelerine yol açar; kararsız ve dönek davranışlarının bir nedeni de budur.
  • Histrionikler,  iç gözlem yapmaktan· ve sorumluluk alarak düşünmekten kaçınma davranışı içindedirler. Kendi içlerinde olan bitenlerden çok dış olaylara göre uyum sağlamakla kalmazlar, başkalarının ne düşündüğüne,  başkalarının ne hissettiğine göre yönelimlerini sağladıkları için kendi düşünce ve duygularıyla ilgilenmeyi de öğrenemezler.
  • Histrionikler, bilinçdışı duygularını ele almak için kaba mekanizmalara başvurmak zorunda kalırlar. Rahatsızlık yaratabilecek duygulardan ve bellek yükünden uzak durmayı ve bunları baskılamayı iyi öğrenmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak geçmişlerinin büyük bir kısmı boştur, deneyimlerinden kazanmış olmaları beklenen belirli bir tutumları ve duyguları yoktur.

Geçmişte yaşadıklarından deneyim kazanamadıkları için kendi başlarına pek işlevsel olamazlar ve bu yüzden başkalarına olan bağımlılıklarını sürdürürler. Üstelik, ders alabilecekleri bir geçmişleri olmadığı ve geçmişte öğrendiklerinin sağlayacağı yol gösterici bir rahatlık olmadığı için yaşadıkları zaman dilimi içinde sıkışıp kalırlar.

  • İçinde bulundukları durum uygun olsun ya da olmasın, önemli ya da önemsiz herkesin ilgisini çekmek için sürekli olarak gelişigüzel bir arayış içindedirler. Histrioniklerin, tanınmak isteme ve kabul görme gereksinmeleri bir türlü doymak bilmez gibidir. Belirli birinin ilgisini çeker çekmez, kabul görme açlıklarını gidermek üzere bir başkasına yönelirler.
  • Histrioniklerin ilgi çekememeleri ve kabul görmemeleri, çoğunlukla kendilerinde anksiyete yol açar. Başkalarının olumlu ya da olumsuz bir tavır ortaya koymayan tutumları histrionikler tarafından çoğu kez bir reddedilme olarak yorumlanır, boşluk ve değersizlik duyguları yaratır.
  • Kabul görmek için yetenek ve çekiciliklerini kullanıp kendilerini pazarlarlar.  Bunları çekici bir görünüm, baştan çıkartıcı istekler, yüzeysel bir çokbilmişlik ve başkalarını etkilemek ve eğlendirmek için takındıkları tavırlar ve duruş biçimleri ile sağlarlar. Gösteriler ve sergiler, dramatik tavırlar, anlamsız birtakım yorumlar, zekice anlatılan öyküler, ilgi çekici saç şekilleri, çarpıcı giysiler gibi şeylerin hepsini kendilerini ifade etmek için değil, ilgi çekmek için yaparlar.
  • Kolaylıkla yalan söylerler; işlerine yaramayacak bile olsa, gereksiz yere yalana başvurduklarına sık rastlanır. Kısacası histrionikler, kendilerini çuval dolusu hilesi olan bir eşya gibi kullanırlar. İlişkiye geçtikleri herkesin tüm ilgisini çekmeye çalışan çarpıcı bir kişilikleri vardır.
  • Histrionikler genelde başkalarıyla anlamlı ve sürekli bir ilişkiyi sürdüremezler. Belli bir derecede de olsa, başkalarında bıraktıkları yüzeysel izlenimlerle, kendilerinin gerçekten ne olduğu arasındaki farkın ne olduğunu da iyi bilirler. Hilelerinin ortaya çıkabileceğine ilişkin korkularından ötürü de başkalarıyla uzun süreli bir ilişkiyi sürdüremezler.
  • İlgi odağı olmadıkları durumlarda rahatsız olurlar. Sürekli ilgiyi üzerlerine çekmek isterler. İlgisizliğe tahammül edemedikleri için, ilgiyi toplamak amacıyla her yolu kullanırlar. Tanıdıklarının olduğu ortamlarda, sürekli yüksek sesle konuşarak, bir şeyler anlatarak bunu yapmaya çalışırlar otobüs, durak, çarşı gibi yerlerde ise bu imkanı bulamadıkları zaman, bir şekilde gürültü çıkararak veya yanlarındaki kişiyle yüksek sesle konuşarak, kahkahalar atarak herkesin kendisine bakmasını sağlamaya çalışırlar. İlgisiz kalamadıklarından, tanımadıkları insanlarla tanışıp, onların kendisiyle ilgilenmesinin bir yolunu bulmayı dahi denerler.

Histrionik kişilik bozukluğunun yerleşik düşünceleri nelerdir?

Diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi bu bozuklukta da gerçekçi olmayan beklentiler, istekler ve yerleşik inançlar vardır. Bunlar şöyledir:

  • İlgi uyandıran, dikkatleri üzerine çeken bir insanım.
  • Mutlu olabilmem için başkalarının bana ilgi göstermesi gerekir.
  • Yaşam benim sinirlerimi geriyor, bu yüzden özel bir ilgi görmem ve bana düşünceli davranılması gerekiyor.
  • İnsanları eğlendiremiyor ya da etkileyemiyorsam ben bir hiçim.
  • Başkalarının bana karşı olan ilgilerini sıcak tutamazsam beni sevmeyeceklerdir.
  • İstediğimi elde etmenin yolu insanların gözünü kamaştırmak ya da onları eğlendirmektir.
  • İnsanlar bana karşı çok olumlu davranmıyorlarsa bu onların kokuşmuşluğundan ileri gelmektedir.
  • İnsanların beni göz ardı edebilmelerine inanamıyorum. Ben daima ilgi odağı olmalıyım.
  • Her şeyi enine boyuna düşünmem gerekmez, sezgilerim her zaman doğruyu söyler.
  • İnsanları eğlendirebilirsem zayıf yanlarımı göremezler.
  • Sıkılmaya katlanamam.
  • Aşırılığa kaçmadıkça insanlar bana ilgi göstermiyorlar.
  • Bir şeyi yapacak gibi hissedersem, hiç durmam yaparım.
  • Ben yetersizim ve kendi yaşamımı kendi başıma çekip çeviremem.
  • Değerli olabilmek için herkes tarafından sevilmeliyim.

Histrionik kişilik bozukluğunun nedenleri nelerdir?

Toplumdaki cinsiyet rollerinin sebep olduğu düşünülen histrionik kişilik bozukluğunun üzerinde genetik etmenlerin rolü oldukça düşüktür. Bu kişilerin klinik öykülerine bakıldığı zaman ortak noktalara rastlanmaktadır. Bu da histrionik bireyin küçük bir çocukken edindiği anne-baba örüntüsüdür.

Çocuğa karşı ilgisiz, mesafeli, sevgi göstermeyen, sert tutumlara sahip ve hoşgörüyle davranmayan bir anne-baba örüntüsü veya çocukken cinsel istismara maruz kalmış olmak bu rahatsızlığın oluşumunda oldukça etkilidir.

Bir diğer bakış açısına göre babanın kız çocuğuna aşırı düşkünlüğü, onu el üstünde tutmasıyla öte yandan annenin kıza mesafeli davranışı sonucu küçük kız korunmanın ve sevilmenin güçlü bir erkekten sağlandığını hatta bu sevgiye ulaşmanın ancak sevimlilikle mümkün olduğunu öğrenir.

Freudyen bakış açılarına göre baba kızına aşırı düşkün olmakla birlikte bir de anneyi hor görüp onunla dalga geçiyorsa kızların anneyle kendini yarış içinde hissettikleri bir ortam oluşacaktır. Babanın bu tutumu, küçük kızın kendisi dışındaki diğer kadınların küçük ve bayağı olduğu yönünde bir inanç geliştirmesine sebep olmaktadır. Babanın ilgisini korumak ve baba tarafından sevilme ihtiyacının tatmini için küçük kız sürekli kendini gösterme ve sevimli olma davranışı içinde olacaktır. Kız çocuk ileriki yaşlarda da insanlarla ilişkilerinde babayla öğrendiği kalıbı kullanarak flörtçü davranışlar gösterecek ve teşhirci davranacaktır. Erkeklerde de durum benzer örüntüler gösterir. Histrionik kişiliğin oluşumunu psikanalitik kuramlar bu temele oturtmaktadır.

Görüldüğü gibi çocuk yetiştirme tutumları, çocukluk çağı deneyimleri ve cinsiyet rolleri kazanımıyla oluşan bir bozukluktur. Yani histrionik kişilik bozukluğu için kısaca toplumun bireyi şekillendirmesiyle ve bireyden beklentisiyle gelişir diyebiliriz.

Histrionik kişilik bozukluğunun tanı ölçütleri nelerdir?

Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı duygusallık ve aşırı ilgilenilme arayışı gösteren sürekli bir örüntü durumudur.

  • İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur.
  • Başkalarıyla olan etkileşimi çoğu zaman uygunsuz bir biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan çıkarıcı davranışlarla belirlidir.
  • Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergiler.
  • İlgiyi üzerine çekmek için sürekli olarak fiziksel görünümünü kullanır.
  • Aşırı bir düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi vardır.
  • Gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartma ile gösterir.
  • Telkine yatkındır, yani başkalarından ya da olaylardan kolay etkilenir.
  •  İlişkilerin, olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür.

Histrioniklerin kendilerine bakış açısı ve çevre ile ilişkileri nasıldır?

Histrionikler kendilerinin büyüleyici, etkileyici, ilgi ve dikkati hak eden kişiler olduklarını düşünürler. Ancak istedikleri şefkati, ilgiyi, hoş görülmeyi elde ederlerse, diğer insanları olumlu karşılarlar. İçinde bulundukları grubun yıldızı olmak koşuluyla güçlü kişilerarası bağlar kurabilirler. Benlik saygıları sürekli onaylanmalarına ve takdir edilmelerine bağlıdır.

Temel Şemaları: “Gerçekte hiç de çekici biri değilim.”, “Mutlu olabilmem için çevremdeki insanların bana hayran olmaları gerekir.”, Bunun yanında “Ben çok hoş biriyim.” ,“Hayran olunacak biriyim” gibi gerçekçi olmayan kendilerini telkin edici şemaları vardır. Bunun yanı sıra  “Dış görünüş benim için çok önemlidir. İnsanlara dış görünüşlerine göre değer biçerim.” “Hayatta hiçbir zaman engel tanımam. İstediğim her şeye istediğim zaman sahip olmalıyım.” “Duygularımı hemen ve doğrudan ifade etmeliyim.” gibi şemaları da vardır. Kızgınlık yaşayan bir histrionik bu duygusunu temel alarak karşısındakini cezalandırmak isteyebilir. Eğer şefkat duygusu içindeyse, bu duygusuna dayanarak şefkat saçarlar. (Ancak kısa süre içinde başka duygu edinebilirler).

Temel Duyguları: Genel duyguları neşe, mutluluk, hafifliktir. İnsanları kendilerine bağlamak için dramatize edici ifade tarzlarını kullanırlar. Renkli bir iletişim içindedirler. İstediklerini elde edemezlerse, kendilerine haksızlık yapıldığına inanırlar. İkna etmek ya da intikam almak için sinir krizlerine girerler. Engellenmeye toleransları çok düşüktür ve ağlama, saldırma krizlerine girip intihar girişimlerinde bulunurlar. Bazen intihar girişimleri çok ciddi olabilir, hatta ölümle sonuçlanabilir.

Histrioniklerin en çok sorun yaşadığı alanlardan birisi de karşı cinsle ilişkileridir. İlişkilerindeki yakınlık ve ilgiden hiçbir zaman tatmin olmazlar, hep daha çok ilgi ve yakınlık gereksinimi içinde açlık çekerler. Sürekli farkı kişilerle flört ederler. İlgi çekmek ve başkalarının kendisiyle ilgilenmesini sağlamanın en kolay yollarından biri olduğu için, seçici olmadan ya da beğenip beğenmediklerine aldırmaksızın, hemen herkesle flört ederler.

Histrionik kişilik bozukluğu vakalarının tedavi başvuruları genellikle evlilik ya da ilişkilerindeki bu özelliklerinden kaynaklanan problemler sebebiyle olmaktadır. Mesela, kişi evli ya da ciddi bir ilişkisi olmasına rağmen, eşi ya da sevgilisi yanında olmadığı zaman birinin kendisiyle ilgilenmesini sağlamak üzere, kısa süreli ve rastgele ilişki kurarlar. Hatta rastgele cinsel ilişkide bulunurlar. Bu herkesle flört etme ve cinsel yakınlıkta bulunma davranışlarının, cinsel arzuları ile bir ilgisi yoktur. Çoğunda, uyarılma ve orgazm sorunları başta olmak üzere, cinsel işlev bozukluğu görülür.

Cinsel yakınlık, onlar için sadece, ilgi ve şefkat görme ihtiyaçları için kullandıkları bir yol, ödedikleri bir bedeldir. Çevresindeki insanlardan gizledikleri bağımlılık gereksinmelerinin ayrımına varmaktan kaçınırlar. Dışlanmaya aşırı duyarlıdırlar ve bu korkuları sebebiyle insanlardan kabul görmek için başkalarına göre davranma eğilimi gösterirler. Böylece gerçek kendileri ile toplum önünde sergiledikleri kendilerini birbirinden ayrı tutarlar.

Histrionik kişilik bozukluğunda ayırıcı tanı

Başta saymış olduğumuz tanı ölçütleri temel alınarak ve hastanın detaylı klinik öyküsü araştırılarak tanı koyulması gerekmektedir. Ancak bazı bozukluklarla karıştırılması veya kişide eş zamanla birkaç bozukluğun aynı anda görülebilmesi tanı koymayı zorlaştırmaktadır.

Çoğu kez borderline kişilik bozukluğu, narsisistik, antisosyal ve bağımlı kişilik bozuklukları ile birlikte görülür.

Borderline kişiler ve histrionikler değişken ve dramatik duygular sergilerler, ancak borderline hastalar yıkıcı davranışlar sergilemeye daha çok meyillidir.

Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyler güç ve kar etmek için manipülasyon yaparken histrionik kişiler fiziksel beğeni kazanmak ve duygusal açlıklarını doyurmak için manipülasyon yaparlar.

Narsisistik kişilik bozukluğu ve histrionik kişilik bozukluğu ise ortak olarak ilgi çekmeye çalışırlar. Narsisistler çevresindekilere üstünlük sağlamak için ilgi çekmeye çalışırken histrionik kişilikteki bireyler kırılgan görünerek ilgiye muhtaç olduklarını hissettirmek istedikleri için ilgi çekme çabası gösterirler.

Bağımlı kişilik bozukluğunda histrioniklerde görüldüğü gibi gösterişli ve abartılı duygusal özellikler görülmez. Bunlar dışında bir bireye histrionik kişilik bozukluğu tanısı koyulabilmesi için herhangi bir tıbbi duruma bağlı kişilik değişimi olmadan önce bulunması gerekmektedir.

Yine histrionik kişilik bozukluğunun bireyde kronik madde bağımlılığı varsa bağımlılığın başlamasından önce bulunması gerekmektedir.

Histrionik kişilik bozukluğunun tedavisi var mı?

Histrionik kişilik bozukluğunun belirtileri yaşlandıkça azalma göstermektedir. Bunun temel sebebi olarak rahatsızlığın hareketli ve enerjik olmayı gerektirmesi gösterilebilir.

Histrionik kişiler genellikle durumlarından şikâyetçi olup tedavi için başvuruda bulunmazlar. Ancak çevreleriyle ilişkilerinde yaşadıkları bazı sorunlar ve başka psikolojik bozukluklar, sinirlilik, gerginlik veya depresyon sebebiyle uzmana danışabilirler.

Bu hastalar için hem bireysel hem de grup psikoterapisi oldukça etkili olmaktadır. Psikoterapi ile, hastanın histrionik davranışının altında yatan gerçek nedenlerin ve duyguların farkına varmasına yardım edilir.

Terapi ile birlikte zamanla hastanın başkalarına ihtiyaç duymadan kendi yaşamını etkileyen kararları alabilmesi sağlanır. Başlangıçta tedavisi kolay olacakmış gibi gözükür çünkü bu hastalar işbirliği yapan, iyimser davranan kişilerdir.

Tedaviye eksiksiz uymaya çalışırlar uzmanın talimatlarını dikkatle dinlerler. Ancak hastanın bir süre sonra uzmana ve tedavi sürecini bağımlılık geliştirdiği ve sorumluluk almaktan kaçındığı görülür bu durum aslında tedavinin güç olduğunu göstermektedir. Bu sebeple hastanın tedavi sürecinde daha aktif rol alması gerekir.

Histrionik kişinin kendi ve çevresi hakkında oluşturduğu şemalar ve yerleşik düşünceler kolay değişmeyecektir. Tek başına bağımsız olma duygusu kişiyi korkutarak tedaviyi güçleştirecektir.

Bir diğer sorun da bu hastaların bastırma savunma mekanizmasını çok sık kullanmalarıdır. Geçmişlerini kendileri için silik hale getirir üzerinde düşünmek istemezler. Bozukluğun düzeltilmesinde en önemli adım aslında hastanın farkında olmadığı ve yalan söyleyerek yok saymış olduğu asıl gerçek olan duygu ve düşüncelerin farkına varmasını sağlamaktır.

Histrionikler içgörüden yoksun oldukları için bu da üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Bu eksiklik sebebiyle yaptıklarının doğru veya yanlış olduğunu belirlemeleri sağlıklı olmayacaktır.

Psikoterapinin özel bir çeşidi olan Mod Terapisi ile de histrionik kişilik bozukluğunun üstesinden gelmek mümkün olabilmektedir.

Referanslar
  • Budak S., Freud Cinsellik Üzerine Üç Deneme. 4. Baskı. Ankara: Öteki Yayınları; 2000.
  • Köroğlu E. Kişilik Bozuklukları. Ankara: HYB Yayıncılık; 2007.
  • YÜKSEL, Nevzat, Ruhsal Hastalıklar,  Nobel Yayınları, Özyurt Matbaacılık, Ankara, 2006.
  • ÖZTÜRK, Orhan, Aylin ULUŞAHİN, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2015.
  • Şahin. M, Anormal Psikolojisi, Ankara: Nobel Akademi Yayıncılık, 2017.
  • Butcher, James N.  Anormal Psikoloji, Kaknüs Yayınevi ; 2013
  • http://www.klinikgelisim.org.tr/eskisayi/kg_22_4/8.pdf

Yorum yapın