Çocuk psikoloğu: Kimdir, ne yapar, nasıl olunur?

Yazar:

Kategori:

Çocuk psikoloğu mu arıyorsunuz?

Çocukluk döneminde fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçların doğru ve zamanında giderilmesi sağlıklı gelişim için ön koşuldur. Anne ve babaların, çocuklarının sağlıklı gelişimi için her türlü fedakarlığa hazır olmakla birlikte kimi zaman gözden kaçırdıkları noktalar da olacaktır. Bu durum ebeveynin yetersizliği gibi algılanmaktan çok her anne babanın karşılaştığı bir sorun olarak düşünülebilir.

Her çocuk ihtiyaçları, ihtiyaçlarının ne düzeyde olduğu ve her yaş aralığında değişen ihtiyaçların neler olduğu konusunda farklılık gösterir. Ancak belli başlı genel geçer gelişim basamakları hakkında bilgi sahibi olmak çocuğa yaklaşım açısından yarar sağlayacaktır.

Genellikle çocuğun beslenme, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçları ebeveyn tarafından kolayca fark edilir ve giderilir. Bunun yanı sıra çocuk gelişiminde oldukça önem taşıyan psikolojik ihtiyaçlar ise çoğu zaman fark edilmesi zor olmakta ve giderilmesinde geç kalınmaktadır.

Temel güven duygusu, sevgi ve kabul görme, bağımsızlık kazanımı, girişkenlik gibi çocuğun psikolojik ihtiyaçlarının en az fiziksel ihtiyaçlar kadar giderilmesi gerekmektedir. Psikolojik ihtiyaçların tam olarak karşılanmaması veya bazı ebeveynler tarafından görmezden gelinmesi, çocukta birtakım uyumsuz davranışlara ve gelişimsel sorunlara sebep olmaktadır. Ebeveynler çoğu zaman çocuklarındaki davranışsal değişimler ile bu durumu fark etmekte ve ne yapılacağı konusunda endişelenmektedir.

Belli dönemlerde çocuğun ihtiyaçlarının kaçırılmış olması anne babayı kötü ebeveyn yapmayacaktır.  İyi bir anne baba olmanın koşulları arasında çocuğu iyi gözlemlemek ve çocuktaki değişimleri görebilmek yer alır. Çocuğundaki ruhsal ve davranışsal değişimleri gören anne baba, kendi başına sorunları çözemiyorsa, bir çocuk psikoloğuna danışarak bu sorunların üstesinden gelebilir.

Çocuk psikoloğu ihtiyaç haline neden gelir?

Bebeklerde ve çocuklarda görülen psikolojik ve davranışsal sorunlara birçok faktör neden olabilir. Bazı bebeklerde genetik yapıya bağlı gelişim anormalileri görülür. Bazısında kızamıkçık gibi viral enfeksiyonlar risk faktörü oluşturmaktadır. Bununla beraber prematüre doğan bebekler de bilişsel gelişim ve dikkat problemleri yaşama konusunda risk altındadır.

Bebekler ve çocuklar sosyal ve çevresel etmenlerden de etkilenmektedir. Örneğin ailede yaşanan boşanma, aile çatışması, aile içi şiddet, alkol veya madde kullanımı, stresli yaşam olayları ya da yoksulluğun şiddetli yaşandığı ailelerde çocukların psikolojik sorun yaşaması yüksek olasılıktır. Son olarak da özellikle annede depresif örüntüler gördüğümüz çocuklar psikiyatrik sorun yaşamaya yatkındırlar.

Çocuklarda görülen psikolojik bozuklukların kökeninde kalıtımsal ve çevresel nedenler olduğu kadar biyolojik, sosyal ve psikolojik ihtiyaçların engellenmesi de yatmaktadır. Bu bakımdan çocuğun yaşına göre psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının ne ölçüde giderilip ne ölçüde engellendiğini bilmek sorunu anlamak açısından önem taşır.

Çocuğun temel psikolojik ihtiyaçlarının engellenmesi

Doğumla birlikte başlayan gelişim ve eğitim sürecinde ilk karşılaşılan yer aile ortamıdır. Yeni doğan bebeğin genel olarak ihtiyaçları fiziksel olmakla birlikte zaman içinde birey geliştikçe sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar da gelişime eklenir. Bu ihtiyaçların başlangıçta aile ortamında çocuğa bakım verenler tarafından karşılanması beklenir. Özellikle çocukların yaşamının ilk üç yılında ebeveyne güvenli bağlanma geliştirmeleri en önemli kazanımlar arasında yer almaktadır. Bu dönem çocuğun yaşamında kritik bir öneme sahip olup çocukluk dönemi psikiyatrik bozukluklarında göz önünde bulundurulan konular arasında yer almaktadır.

Güvenli bağlanma, bebeğin ona bakım veren kişi tarafından sevildiğini ve değer verildiğini hissetmesini sağlar. Bebeğin beslenme, uyku, boşaltım gibi temel ihtiyaçlarının ihmal edilmeden düzenli olarak karşılanması bebekte anneye veya bakım veren kişiye güveni oluşturur. Bebek ne zaman ihtiyacı olsa annenin yanında olacağını ve onu rahatlatacağını bilir. Güvenli bağlanma bebeğin hem anneye olan güvenini hem de kendine olan güvenini beslemektedir. Bu sayede çocuk etrafı merak eder, çevreyi keşfetmeye başlar ve çocuğun bilişsel gelişimini büyük oranda destekler. Diğer taraftan da kendine güvenen çocuğun bu sayede sosyalleşmesi de sağlanmış olur.  

Çocuk güvenli bağlanma kazanmışsa üzgün veya mutsuz hissettiğinde ya da rahatsız edici bir durum yaşadığında annesine olan güveni onun huzur bulup rahatlamasını sağlar. Aynı şekilde annenin de bebeğe bağlanması önem taşır. Bebeğe bağlanan annenin bebeği istismar ve ihmal etme olasılığı da azalmış olur. Ayrıca bu annelerin ebeveynlik tarzlarında birçok zorlu durumla başa çıkma kapasiteleri de geniş olmaktadır.

Çocuğu destekleme ve onu her haliyle kabul etme anlayışı çocuğun kendine olan güvenini geliştirerek hem insanlarla olan ilişkisinde hem de okul başarısında büyük rol oynayacaktır. Ancak çocuk için sağlıklı gelişim ortamı sunulmaz ve çocuk davranışlarını, duygularını ifade etme konusunda engellenirse birtakım psikolojik sorunlar baş gösterecektir. Cezalandırıcı, sert, katı ebeveyn tutumları, yanlış eğitim, sosyal öğrenme yoluyla model alma gibi nedenlerle birlikte çocukta uyumsuz davranışlar ve psikolojik problemler ortaya çıkmaktadır.

Çocuğun ebeveynle olan iletişiminde, sosyal çevreyle olan ilişkilerinde, okul yaşantısında ve davranışlarında bozulmalar görülmeye başlanmasıyla bu durum psikolojik destek alma ihtiyacını doğurur. Çocuğun bu ruhsal buhranında ebeveyne düşen en büyük görev kısa sürede çocuktaki değişimleri görebilmek, onu yargılamadan anlamaya çalışmak ve sağaltımı için gerekli psikolojik desteği almasına yardımcı olmaktır.

Çocuğun psikolojik desteğe ihtiyacı olduğu nasıl anlaşılır?

Bir çocuğun psikolojik sorun yaşadığını gösteren temel ölçüt çoğu zaman onun davranışlarındaki uyumsuzluk ve değişimlerdir. Birçok çocuk yaşadığı psikolojik sorunla başa çıkma yöntemi olarak çeşitli davranışlara başvurmaktadır. Çocukla iletişim kurmada güçlük çekiliyorsa ve eskiye oranla davranışlarında ciddi değişimler söz konusu ise bazı durumlardan şüphelenilebilir.

Çocuk gelişiminin seyrinde psikiyatristlerin ve çocuk psikologlarının kabul ettiği bazı sınıflandırmalar vardır. Normal ve anormal davranış olarak adlandırılan bu sınıflandırma uyumlu ve uyumsuz çocuk olarak da tanımlanmaktadır.

Uyum denilen kavram çocuğun içinde yer aldığı sosyal ortamda çevresindekiler ile dengeli bir iletişim ve ilişki kurabilmesi bunu sürdürebilmesidir. Uyumsuz çocuk olarak adlandırılan çocuklar ise içinde bulundukları sosyal ortamda başkalarıyla iletişim ve ilişki kurmada zorluk çeken çocuklardır. Bu çocuklar ilişki kurmada ve iş birliği yapmada güçlük çekerler. Dışarıdan birilerinin müdahalesiyle iyileştirilmeye çalışılsa da düzelmeyen davranış kalıplarına sahip çocuklar olarak da düşünülebilir.

Ebeveynler tarafından uyumsuz davranış gösteren çocuklar çoğu zaman yaramaz, geçimsiz, huysuz, sinirli, olarak nitelendirilir. Ancak çocuğun göstermiş olduğu her istenmeyen davranış uyumsuz davranış kategorisine girmez. Hızlı bir büyüme ve gelişim içinde olan çocuklar her yaş aralığında yeni hareketler ve deneyimler kazanmak ister. Çocuklar bu gelişim dönemlerinde farklı koşullarla ve zorluklarla karşılaşırlar.

Değişen koşullara uyum sağlama yetenekleri her çocukta farklılık göstermekle birlikte geçici uyum bozuklukları da yaşanması normaldir. Bu nedenle çocuğun gerçekten uyum sorunu yaşamayıp yaşamadığını anlamak için bazı ayrımlar yapmak gerekmektedir. Bu ayrımlara çocuğun yaşına bağlı hangi gelişim döneminde olduğu gözetilerek varmak mümkündür.

Belirli gelişim dönemlerinde yaşanan olumsuz davranışlar bir uyum sorunu olmaktan ziyade gelişimsel özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin 2-4 yaş arası çocuklarda görülen inatçılık normal bir gelişim sürecinin parçasıdır. Benzer şekilde 3-6 yaş arasında yaşanan cinsel kimlik ve özdeşim sorunları geçici olabilir.

Çocuklar için yine önemli olan yaş aralığı 6-12 yaş çocuğun okula başlamasıyla okul başarısı kazanma isteğinin olduğu kritik bir yaş aralığıdır. Çocuk okumayı, yazmayı öğrenmek, problem çözmek veya okuldaki birtakım becerileri kazanmak uğraşındadır. Bu sorumlulukları yerine getirdiği ölçüde takdir edilme ve onay kazanma arayışındadır. Bu yüzden de çocuk ebeveyn ve öğretmenleri tarafından onaylanmalı ve beğenilmelidir. Çocuk bu dönemde yeterince desteklenmez aksine çok sık eleştirilirse çocukta başarı duygusu yerine aşağılık duygusu yerleşir. Ailesi tarafından görmezden gelinen veya yetersiz görülen çocuklarda bu duygunun gelişimi sık görülür. Aşağılık duygusu çocukta farklı psikolojik sorunların oluşmasına neden olan yıkıcı bir duygudur.

Çocukluk döneminde yaşanan bir başka sorun da yalan söyleme davranışıdır. Okul öncesi dönemdeki çocuklar kimi zaman yalan söylemekle birlikte gelişimle paralel giden bir yalan söyleme davranışı devam ediyorsa o zaman bir sorundan şüphelenilebilir.

Tuvalet alışkanlığı kazanımından sonra çocuk tekrardan altını ıslatmaya başlamışsa bu davranış uyum sorununu akla getirmelidir. Bir başka uyumsuz davranış ise çocuğun yeni bir kardeşi olduğunda kardeş kıskançlığı yaşamasına bağlı olarak ortaya çıkan uzun süreli sinirlilik, huysuzluk ve kıskançlık davranışlarıdır.

Görüldüğü gibi bir çocuğun gelişiminin belli dönemlerinde yaşadığı birtakım duygulanımlar ve olumsuz davranışlar uyumsuzluk göstergesi olarak değil gelişimsel bir özellik olarak ele alınmaktadır. Ancak gereğinden fazla süren uyumsuz davranışlar devamlı kendini gösteriyor ve çocuk daha önceki halinden bambaşka bir kişiye doğru yol alıyorsa çocuğun bir desteğe ihtiyacı olduğu akla gelmelidir.

Çocuklar ve ergenlerde görülen psikolojik sorunların çeşitleri

Çocuk psikiyatristleri ve çocuk psikologları çoçuklarda ve ergenlerde üç temel psikolojik bozukluk kategorisi olduğu konusunda uzlaşmaktadır: Bunlardan ilk ikisi yoğunlaşma yeteneğini zayıflatan dikkat sorunları ve sapkın davranışın dışa yöneldiği suça eğilim ya da aşırı saldırganlık içeren dışşallaştırma sorunlarıdır. Dışsallaştırma sorunları davranım bozukluğu olarak adlandırılmaktadır. Üçüncü başlık ise sapkın davranışın büyük oranda içe yani çocuğun kendisine doğru yöneldiği içselleştirme sorunlarıdır.

Bu üç kategorinin yanı sıra çocukların zeka düzeylerindeki ilerilik veya gerilikler de incelenmesi gereken konulardandır. Öncelikle üç ana başlık üzerinde biraz daha bilgi sahibi olmak adına bunları inceleyelim.

  • Dikkat Sorunları: Çocuğun herhangi bir konuya veya duruma konsantre olmasını engelleyen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bu kategoride yer almaktadır. Daha önce bu rahatsızlığı detaylıca incelemiştik bu nedenle üzerinde fazla durmayacağız. 
  • Dışsallaştırma (Davranım) Sorunları: Çocukta görülen yüksek düzeyde saldırganlık, zorbalık, itaatsizlik, aşırı hassasiyet ve tehditkar davranışlar içeren davranış örüntüsüdür. Bu tip davranış örüntüsünün çocuklarda görülme yaşı farklılıklar göstermektedir.

Kimi çocuklarda davranım bozukluğu erken çocukluk döneminde (0-6 yaş) başlamaktadır. Bu çocuklarda davranım bozukluğu tedavi edilmezse ergenlik dönemi ve daha ileri yaşlarda sapkın davranışın devam etme olasılığı yüksektir. Kimi çocukta ise davranım bozukluğu ergenlik döneminde başlamaktadır.

Ergenlik döneminde ortaya çıkan davranım bozukluğu suça yönelik davranış eğilimi bakımından nispeten daha tehlikeli olabilmektedir. Ancak erken çocuklukta başlayan davranım bozukluğunun ergenlikte daha şiddetli olacağı da belirtilmektedir. Bu nedenle ergenlik döneminde yaşanan davranım sorunları genelde daha geçici olmaktadır. Anne babalar veya öğretmenler çocukta davranım bozukluğu olduğundan, şu durumlarda endişe edebilirler: Başkalarına sık sık zarar verme, okuldan kaçma, eşya çalma, hayvanlara ve insanlara acımasızca davranma, kavga başlatma eğiliminde olma, başkalarının eşyalarına zarar verme, insanlara göz dağı verme vb.

  • İçselleştirme Sorunları: Adından da anlaşılabileceği gibi içselleştirme sorunlarında çocuk kendine dönük sapkın davranışlar gösterme eğilimdedir. İçselleştirme sorunları kategorisinde yer alan bozukluklar arasında yeme bozuklukları, depresyon, kaygı bozuklukları, uyku bozuklukları, altına kaçırma bozuklukları yer almaktadır. Bahsetmiş olduğumuz bu bozuklukların yanında otizm, öğrenme güçlüğü ve  konuşma güçlüğü, tik bozuklukları, kekemelik, okul korkusu, sosyal fobi, özgül fobi, travmatik yaşantıya bağlı stres bozukluğu gibi pek çok psikolojik sorun için çocukların psikolojik destek alması mümkündür.

Kimler çocuğa psikolojik destek sunabilir?

Anne babaların çocuğun ruhsal gelişimindeki bazı aksaklıkları fark etmesiyle “Şimdi ne yapacağım?” sorusu akıllarını kurcalamaktadır. Bu noktada güvenilir ve doğru psikolojik destek alınması çocuğun ruhsal sağlığı açısından oldukça önemlidir.

Öncelikle psikoloji lisans bölümü, rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü ya da psikiyatri alanında eğitimini tamamlamış olan uzman kişilerden bu desteklerin alınması şarttır. Çocuk psikolojisi alanında çalışan uzmanların unvanları olarak karşımıza çocuk psikoloğu, çocuk psikiyatristi ve  okul psikoloğu çıkmaktadır. Çocuktaki psikolojik bozuklukları keşfeden çoğu zaman anne baba olmakla birlikte, okul çağındaki çocukların öğretmenleri de sorunları fark edebilmektedir. Çocuklardaki sorunları fark eden öğretmenler anne babayı bilgilendirdikten sonra çocuğu okul psikoloğuna yönlendirme de aracı olabilir. Okuldaki psikolojik danışman ile görüşen çocuk için eğer gerekli görülürse daha ileri düzeydeki vakaların çözümü için çocuk psikiyatristine veya özel alanda çalışan çocuk psikoloğuna yönlendirme yapılabilir.

Çocuk psikoloğu veya ergen psikoloğu kimdir?

Çocuk psikoloğunu tanımlamadan önce çocuk dediğimiz grubun yaş aralığının 0-18 yaş grubundan oluştuğunu belirtmek gereklidir. Her yaş grubunun  bebeklik(0-2 yaş), okul öncesi dönem(3-6 yaş), okul çağı dönemi(6-12 yaş), erken ergenlik dönemi(12-14 yaş) ve ergenlik(14-18 yaş) gibi alt yaş grupları da olmasına rağmen çocuk psikolojisi alanında çalışan uzmanlara genel olarak çocuk ve ergen psikoloğu denilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde olan çocuklar çocuk ifadesinden hoşlanmadıkları için bu yaş grubundaki çocuklara ergen ifadesi kullanılmaktadır. Bunun yanında ergenlik döneminde yaşanan psikolojik sorunlar daha özelleşmekte olduğundan böyle bir ayrımın yapılması gerekli de olmaktadır.

Çocuk ve ergen psikoloğu genellikle çocuk ve ergen psikiyatristi ile karıştırıldığından, bu ayrımı yapmak da yerinde olacaktır. Toplumda psikolog ve psikiyatrist kavramları iç içe geçmiş gibi görünmekte ancak bu iki alan aldıkları eğitimler bakımından çok büyük farklılıklar içermektedir.

Kısaca bahsetmek gerekirse psikiyatrist; tıp fakültesinden mezun olarak sonrasında dört yıllık psikiyatri eğitimi almış doktorlara denilmektedir. Bu sayede hem bedensel rahatsızlıklara hem de insanın ruhsal yapısına hakim olan bir uzmanlık alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Psikologlar ise dört yıllık fen-edebiyat fakültesi psikoloji bölümü mezunu olan kişilerdir. Bu iki meslek çoğu zaman birlikte çalışsa da mesleki yeterlilikler açısından bazı farklar bulunmaktadır. Mesela çocuk psikoloğunun ilaç yazma yetkisi yoktur. Bu nedenle çocuğunuzu psikologa götürdüğünüzde eğitim bilgilerine bakarak psikolog ile psikiyatrist arasındaki ayrımın mutlaka farkına varmalısınız.

Çocuk ve ergen psikoloğu başlığına dönecek olursak bu alanda hizmet veren kişilerin dört yıllık psikoloji bölümü veya psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun üzerine psikoloji alanında yüksek lisans eğitimi ve gerekli çocuk psikolojisi eğitimleri ile çocuk alanında çalışmak için uzmanlık kazanılmaktadır. Tek başına lisans eğitimi almış olmak çocuk psikoloğu olmak anlamına gelmemektedir.

Uzman seçiminde dikkat edilmesi gerekenler arasında uzmanın lisans ve yüksek lisans eğitimleri, çocuklarla aktif görüşme yapıp yapmadığı, oyun terapisi ve çocuk testleri eğitimi almış olması ve çocuk ile ilgili almakta olduğu diğer eğitimler yer almaktadır. En çok da dikkat edilmesi gereken konu anaokulu öğretmenlerinin kendilerini çocuk psikoloğu olarak göstererek mesleği kötüye kullanmalarıdır. Anne ve babalar bu konuya büyük özen göstermeli ve çocuğunu uzmana emanet etmeden önce mutlaka uzmanın eğitim belgelerine bakmalıdır.

Çocuk psikoloğu hangi yöntemlerle çalışır?

Çocuk psikoloğu, bebeklik döneminden ergenlik dönemine kadar uzanan çocuk ve ergen gelişimi alanında yer alan çocuğun fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimlerini takip eden, aynı zamanda çocuğun yaşadığı psikolojik ve sosyal problemlerin takibinde olan kişidir. Aynı zamanda çocuğun gelişimini ve ruhsal durumunu çocuğun ailesi ile paylaşmak, aile ile işbirliğine girerek bir takım sorunların üstesinden gelmek de çocuk psikoloğunun başlıca görevlerindendir.

Toplumda, “ciddi bir sorun olmadıkça psikoloğa danışmaya gerek yok” gibi bir algı olsa da çocuğunuzun sorun yaşasın veya yaşamasın 0-6 yaş aralığında gelişimsel ve ruhsal sağlığı için belli aralıklarla çocuk psikoloğuna görünmesi gereklidir. “Çocuk bu, geçer.” demek çocuğu önemsememek, onunla ilgilenmemek olacaktır. Bu nedenle çocuğun gelişimsel dönemlerindeki gecikmelerin ciddiye alınmaması veya çocuktaki diğer psikolojik sorunların “büyüyünce düzelir” diyerek ertelenmesi daha büyük sorunlara sebep olabilir.

Çocuk psikoloğunun çocuklarla çalışırken kullandığı yöntemler oldukça zengindir. Günümüzde tek bir metoda bağlı kalmadan farklı yöntemler kullanılması psikolojik desteğin daha etkili olmasını sağlamaktadır. Çocuk psikologlarının kullandığı yöntemler şu şekilde sıralanabilir.

  • Oyun Terapisi: Söz konusu çocuklar olunca akla gelen ilk aktivite şüphesiz ki oyun olacaktır. Özellikle erken çocukluk döneminde oyun terapisi uygulamaları ile oldukça güzel sonuçlar alınmaktadır. Küçük yaştaki çocukların dil yetenekleri ve kendilerini ifade etme yetenekleri tam olarak gelişmemiş olduğu için oyun ve oyuncaklar aracılığı ile kendilerini ifade etmeleri kolaylaşmaktadır. Çocuklar için oyun sadece eğlence aracı değil aynı zamanda bir iletişim aracıdır. Normal şartlarda çocuğa soru sorup cevap bekleyerek sorunları çözmek pek olanaklı değildir. Bu nedenle oyun terapisi çocukların yaşadıkları sorunları, kendi davranış, duygu ve düşüncelerini açığa çıkarmasını kolaylaştırmaktadır. Çocuk psikoloğunun çocuk için sunduğu oyun odasında çocuk dilediği oyuncağı özgürce seçebilmekte ve yaratıcı oyunlar oynayabilmektedir. Kendini oyun odasında özgür hisseden çocuk onu etkileyen olumsuz olayları, bastırdığı duyguları ve düşünceleri, yaşadığı sorunları psikolog gözetiminde açığa çıkarır.
  • Çocuk Gelişim Testleri: Çocuk gelişim testleri normal ve sağlıklı gelişim seyrinin takibi ve erken tanı için çok önemlidir. Çocukta gelişim geriliklerinin saptaması için zihinsel, sosyal, algı, motor becerilerinin düzenli olarak takip edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle çocuk psikologlarının en sık kullanığı test gruplarından biridir.
  • Çocuk Dikkat Ve Algı Testleri: Odaklanma sorunu, dikkat dağınıklığı veya yerinde duramama gibi sorunlar yaşayan çocukların dikkat ve algılarını ölçmek amacıyla kullanılan testlerdir.
  • Çocuk Zeka Testleri: Zeka testi, üstün yetenekli ve yaşıtlarının ilerisinde görülen çocuklara gerekli görülürse uygulanabilir veya farklı gelişen ve yaşıtlarından geri kalarak öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara uygulanır. Ancak bu testler uzman kişi tarafından yapılmalıdır.
  • Çocuk Resimleri: Konu çocuklar olunca resim yapmak da ilgilenilen alanlar arasında girmektedir. Çocuklar resmi aynı oyun gibi bir iletişim aracı olarak kullanmaktadır. Hissettiklerini yaptığı resme yansıtan çocuk resimleri üzerinden uzman psikolog tarafından yorumlanır.
  • Çocuk Odaklı Aile Terapisi: Bu yaklaşımda çocuk tek başına değil ailesi ve aile üyeleri ile etkileşimi açısından ele alınır. Çocuğun yaşadığı sorun üzerinde her aile üyesinin etkisi saptanmaya çalışılır ve çocuk için her üyenin yapabilecekleri belirlenir. Ailede bireylerin etkileşimleri ve bu etkileşimlerin çocuk üzerindeki yansıması ortaya çıkartılır.

Çocuk psikoloğu ne yapmaz?

Çocuk psikologları, üniversitelerin eğitim fakültesi ya da fen-edebiyat fakültesi mezunu olup psikoloji alanında yüksek lisans yapmalarından dolayı hekim statüsünde değillerdir. Bu sebeple çocukların bedensel yakınmaları veya ciddi ruhsal bozukluklar için kesin tanı koyarak ilaç yazma yetkileri yoktur. İlaçlı tedaviyi tıp fakültesi mezunu psikiyatristler yapmaktadır. Bu nedenle çocuk psikologları genellikle çocuk psikiyatristleriyle iş birliği içinde çalışmaktadır. Çocuk psikiyatristi eğer gerekliyse çocuğa ilaçla birlikte terapi görmesini uygun görebilir ve bunu çocuk psikologlarından talep edebilir.

Çocuk psikologları daha önce belirtmiş olduğumuz gibi çocuklara psikolojik destek verme sürecini psikoterapi yaklaşımlarıyla sağlamaktadır. Bu nedenle çocuğunuzu ilk etapta çocuk psikoloğuna götürebilir, genel ruhsal analizi için çocuk psikologlarından destek alabilirsiniz. Yaşanılan sorun için gerekirse psikolog sizi çocuk psikiyatristine yönlendirecektir.

Çocuk psikoloğu arayan ailelere öneriler

Ülkemizde psikoloğa gitmek çoğu zaman uzak bir ihtimal olarak akla gelmektedir. Bu durum çocuklar için biraz daha olumlu karşılansa da yine de ailelerin bu konuda eksikleri olduğu görülmektedir. Aileler çocukları ile ilgili yaşadıkları sorunları kendi başlarına veya çocuğun öğretmenleri aracılığıyla çözmeye çalışmaktadır. Bu durum öğretmenleri de zora sokmakta çoğu zaman aileleri memnun etmek uğruna yanlış önerilerde bulunulmaktadır. Bu nedenle çocuğu psikolojik destek alacak ailelerin dikkat etmesi gereken hususlar mevcuttur.

  • Çocuğunuzu psikoloğa götürme kararı aldıktan sonra gideceğiniz çocuk psikoloğunu eğitim bilgileri, kliniği, uzmanlık alanları olmak üzere detaylıca araştırmalısınız. Eğer gerekirse psikoloğun diplomasını da görmek isteyebilirsiniz.
  • Psikoloğun aktif şekilde çocuklarla görüşmeler yapıyor olmasına, oyun terapisi, test eğitimleri ve diğer çocuk eğitimlerini almış olmasına da dikkat edilmelidir.
  • Çocuk gelişim bölümü mezunları veya öğretmenler psikologluk yapamaz. Gittiğiniz kurumlarda veya özel kliniklerde bu konuya özellikle özen göstermelisiniz. Çocuğunuzun sorunu için çocuk psikoloğu ünvanı almaya hak kazanmış kişilerle görüşmeler yapılmalıdır.
  • Çocuğunuzun hangi konuda desteğe ihtiyacı olduğunu ve çocukla ilgili evdeki, okuldaki, sosyal ortamdaki gözlemlerinizi kayıt altına alarak bunları gerekli olduğunda psikolog ile paylaşabilirsiniz.
  • Ebeveynin bu dönemde çocuğa baskı yapmaması ve psikolojik destek almaya başlayan çocuğa “Bugün ne konuştunuz; hadi anlat bakalım?” diye ısrarcı davranmaması da gerekmektedir. Çocukların özel alanlarına saygı göstermek ve onların sınırlarını korumak önemlidir.
  • Çocuğunuzun psikolojik destek aldığı süre boyunca psikoloğun sizinle görüşme isteklerini geri çevirmeden çocuk hakkındaki gözlemlerinizi psikologla paylaşmalı ve üzerinize düşen sorumluluğu almalısınız.
  • Bu süreçte çocuk tek başına değil aile içinde ve sizlerin de katkısı olduğu sorunlarla yüzleşecektir. Bu yüzden psikolog aile görüşmeleri talebinde sıklıkla bulunacak ve sizi de işin içine katacaktır.

Çocuk psikoloğu ile ilgili düşüncelerinizi yazının yorum kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.

Referanslar
  1. Smith, Jeffrey Trawick. Erken Çocukluk Döneminde Gelişim. İstanbul: Nobel Akademik Yayncılık, 5.basım, 2017.
  2. Chapman, Gary, R. Campbell, Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili, İstanbul, 2005.
  3. Bee, Helen.  Çocuk Gelişim Psikolojisi.  İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1.basım  2009.
  4. Yalom, Irvin. Okul-öncesi Çocukların Terapisi. İstanbul: Prestij Yayınları, 2.basım 2014
  5. Bakırcıoğlu Rasim, Çocuk Ruh Sağlığı ve Uyum Bozuklukları, Ankara, 2002.
  6. Yavuzer Haluk, Okul Çağı Çocuğu, İstanbul, 2004.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir