Çekingen kişilik bozukluğu nedir?

Bu yazıda, sosyal ortamlardan kaçınan, ilişki kurmakta güçlük çeken, topluluk önünde bir şeyler yapmaktan çekinen, daha çok evde vakit geçirmek isteyen ve yalnız kalmayı tercih eden; fakat tüm bunları aslında istemeyerek yapan insanların yaşadığı durumu, yani çekingen kişilik bozukluğunu ele alacağız.

Çekingen kişilik (Ç.N.: İngilizcedeki ‘avoidant’ kavramındaki kaçınma fiilinden hareketle bazen ‘kaçıngan’ olarak da kullanılabilmektedir.) bozukluğu tanısı, eleştirilme, reddedilme ya da kabul görmeme ihtimaline karşı aşırı duyarlı olan, ve karşı tarafın ondan hoşlanacağından emin olmadan ilişkiye girmekten çekinen kişilere konulmaktadır.

Karşı tarafın ondan hoşlandığını ifade ettiği durumlarda, çekingen kişi onun samimiyetinden kuşku duyma eğilimindedir.

Saçma bir şey söylemekten ya da yüzünün kızarması veya başka bir kaygı belirtisi yüzünden mahcup duruma düşmekten aşırı korktukları için sosyal ortamlarda zorluk çekerler. Başkalarına karşı yetersiz ve aciz olduklarına inanırlar; tipik bir şekilde riskleri, tehlikeleri ve her zamankinin dışında bir şeyler yaptıklarında zorlukları abartırlar.

Çekingen kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu ve sınır kişilik bozukluğu ile birlikte görülebilir. Tanı ölçütü sosyal kaygı bozukluğu ile sıkı bir benzerlik içindedir ve bu yüzden bu iki durum yüksek bir birliktelik gösterir.

Çekingen kişilik bozukluğu (ÇKB) önemli oranda sosyal yeti kaybına yol açmasına, bireyin gelişimini ve üretkenliğini kısıtlamasına rağmen tedavisi ve yeti kaybını önlemek diğer kişilik bozukluklarına ve birçok psikiyatrik rahatsızlığa oranla daha kolaydır.

Çekingen kişilik bozukluğunun yaygınlığı yüzde 1 civarındadır.

Çekingen kişilik bozukluğunun DSM-V kriterleri

DSM-V’te Çekingen kişilik bozukluğu için daha özgül hale getirilen tanı ölçütleri şunlardır:

A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılığın olduğu sürekli bir örüntüdür.

1. Eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma korkusuyla çok fazla kişiler arası ilişki gerektiren mesleki etkinliklerden kaçınır,

2. Sevildiğinden emin olmadıkça insanlarla ilişkiye girmek istemez,

3. Mahcup düşeceği yada alay konusu olacağı korkusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterir,

4. Toplumsal durumlarda eleştirileceği ya da dışlanacağı üzerine kafa yorar,

5. Yetersizlik duyguları yüzünden yeni kişilerle aynı ortamda bulunduğu durumlarda ketlenir,

6. Kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak albenisi olmayan biri olarak ya da başkalarından aşağı görür,

7. Mahcup düşebileceğinden ötürü kişisel girişimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere katılmak istemez.

Çekingen kişilik bozukluğunun özellikleri nelerdir?

  • Çekingen kişilik bozukluğu olan kişiler, diğerlerine yakın olmak ve kendi entelektüel ve mesleki potansiyellerine ulaşmak istedikleri halde, incinecekleri ve acı çekecekleri korkusuyla ya da itilecekleri ve başarısız olacakları korkusuyla, hem insanlardan hem de başarıdan uzak dururlar.
  • Kabullenilmeye ihtiyaçları vardır
  • Yakın arkadaşları pek yoktur.
  • Aşağılık kompleksleri vardır.
  • Anksiyete (bunaltı) ve keder yaşamaya karşı toleransları çok düşük olduğu için, kendilerini daha etkili biçimde ifade etmekten, utangaçlıklarını yenmekten kaçınırlar.
  • Çevrelerindeki diğer insanları potansiyel olarak eleştirici, ilgisiz ve emir verici olarak görürler.
  • Çekingen kişilik bozukluğu olan kişilerin “Değersizim, hiç bir işe yaramam.”, “Hoş olmayan duygulara dayanamam.”, “Sevilmeyecek biriyim.”, “Tüm eleştiriler aynıdır. En ufak bir eleştiri ile en yoğun eleştiri arasında fark yoktur.”, “Kendimi bir başka insanla kurulacak bir ilişkiye adamadan önce beni kabul edeceğine dair koşulsuz bir garanti alabilmeliyim.” gibi temel inançları vardır.
  • Başarısızlık ve değerlendirilme korkusuyla iş ortamlarında yeni sorumluluklar almaktan kaçınabilirler.
  • Yakın ilişkilerden alacakları doyumdan ve başarının getireceği mutluluktan uzak kaldıkları için, temel duyguları anksiyete ve keder karışımıdır.

Çekingen kişilik bozukluğunun sebepleri nelerdir?

  • Genetik ve sosyalleşememe
  • Yakın akrabaları arasında C kümesi kişilik bozuklukları sıkça görülmektedir
  • Agorafobi ve depresyonla çekingen kişilik bozukluğu arasında genetik bir bağ olduğu ileri sürülmüştür.
  • Çevresel etkenler de önemli rol oynar.

Çekingen kişilik bozukluğunda ayırıcı tanı

Şizoid kişilik bozukluğu ve çekingen kişilik bozukluğunun bir arada bulunması tanıyı zorlaştırmaktadır.

  • Şizoid kişilik bozukluğunda da toplumdan uzaklaşma görülebilir. Ancak çekingen kişilik bozukluğunda danışan, insan içine girmek ister fakat sıkılganlık ve istenmeme korkusu yüzünden bunu yapmamaktadır
  • Şizoid kişilik bozukluğunda danışan eleştirilere karşı kayıtsızdır ve çekingen kişilik bozukluğunda görülen özgüven azlığı da genellikle yoktur

Sosyal fobi ile çekingen kişilik bozukluğu:

  • Sosyal fobi özellikle kronik ve yaygın olduğunda çekingen kişilik bozukluğundan ayırt edilemeyebilir. Sosyal fobi daha sınırlı durumlarda ortaya çıkan bir bozukluktur, anksiyete daha çok başkalarının gözü danışanın üstündeyken ortaya çıkmaktadır.

Ne zaman yardım alınmalı?

Yaşanılan sıkıntılar (çekingenlik, utangaçlık, iletişim kurmakta güçlük çekme vb. gibi) kişiyi rahatsız edecek boyuta gelmişse, kişinin olmak istediği benliği ile gerçek benliği arasında fark varsa (örneğin; kişi, insanlara seminerler vermek, topluluk önünde iyi bir hatip olarak yer almak ve girişimci bir ruha sahip olmak istiyor fakat bunları yapmakta güçlük çekiyor ve kendi istekleriyle çelişiyor), kişinin bu durumu ve yaşadıkları genel toplum normundan belirgin derece sapma gösteriyorsa ve kendi içerisinde yaşadığı bu çatışmayı çözemiyorsa mutlaka bir tıp hekimine, sonrasında ise bir psikoterapiste giderek yardım almalıdır.

Çekingen kişilik bozukluğunun tedavisi

Sosyal fobisi olan insanların önemli bir kısmı çekingen kişilik bozukluğu tanısı almaktadır. Çekingen kişilik bozukluğu olan insanların tamamı sosyal fobi tanısı alırlar. Bu nedenle bu iki bozukluğun tedavisinde aynı ilaçlar ve aynı bilişsel davranışçı yaklaşımlar kullanılabilir.

  • Bu kişilerin tedavisinde etkin olarak psikoterapi de kullanılmaktadır.
  • Zaman zaman bu danışanlar psikoloğa ya da psikiyatriste başvurarak terapiye kendi başlarına başvurabilirler, fakat bu durumlarda korkuları öylesine yüksek boyuttadır ki terapi sırasında en ufak bir zorluk ile karşılaştıklarında geri çekilmeye kalkabilirler. Pozitif yorumlara ve nazik yaklaşımlara cevap verebilirler ama en ufak eleştiri bu kişiler için dayanılmaz olur. Terapist ve danışan arasında pozitif bir ilişki kurulabilirse, kişi kendisine sorun yaratan bazı savunma mekanizmalarından vazgeçebilir. Dolayısıyla terapi oldukça faydalı olabilir. Bu kişiler genelde belli bir dereceye kadar insanlarla iletişim kurma yeteneğine sahiptir, terapi ile bu yetenekleri geliştirilebilir. Her hangi bir yardım alınmaz ise bu kişiler yaşamdan tamamı ile kendilerini soyutlayabilir ve tamamı ile izole olabilirler.

Çekingen kişilik bozukluğu tedavisi ile ilgili az sayıda sistematik araştırma yapılmıştır. Bunların çoğu da farmakolojik olmayan tedaviler alanında olmuştur.

Yaygın sosyal fobinin tedavisi konusundaki çalışmalar çekingen kişilik bozukluğu tedavisine getirilen yaklaşımları büyük ölçüde etkilemiştir. Çekingen kişilik bozukluğu için tedavi ilkeleri belirlerken bu bozukluğun sosyal fobi ile birçok benzerlik paylaştığını göz önüne alarak tedavide örtüşen özellikleri dikkatle değerlendirmek gereklidir.

Çekingen kişilik bozukluğu olan danışanların bir terapi ortamındayken bile dikkatle bakılmasına oldukça duyarlı olduğunu hatırlamak önemlidir. Danışanlar terapistten eleştiri geleceği ve mahcup olma korkusundan ötürü iç yaşantılarını açık bir şekilde ifade etmekte isteksiz davranabilirler.

Terapinin ilk ve en öncelikli hedefi danışanların tedaviye katılmalarını kolaylaştıracak güvenin sağlanmasıdır. Bu başarılı olmadığı takdirde danışan tedaviye katılmayacaktır.

Çekingen kişilik bozukluğu davranışsal, psikodinamik, kişiler arası tedaviler, toplumsal beceri geliştirme terapileri, grup ve aile tedavisi gibi tedaviler kullanılmıştır. Aşağıda bu tedavi yöntemlerinden kısaca bahsedilmiştir.

Davranışçı terapiler

Davranış tedavilerinden herhangi biri toplumsal anksiyete ve çekinme davranışlarının tedavisinde etkin tedaviler olabilir. Bunlar arasında bilişsel-davranış terapisi, mantıksal-heyecan terapisi, sistematik duyarsızlaştrma, toplumsal becerileri geliştirme ile birlikte yüzleştirme teknikleri sayılabilir. Ayrıca anksiyete ile başetme teknikleri, danışanlara terapinin gidişi sırasında korkulan durumlara yüzleştirme yapılırken anksiyete düzeylerinin yükseldiği terapinin başlarında uygulanmalıdır.

Tedavinin yararları terapiden hemen sonra hissedilmeyebilir. İzleme çalışmaları birçok danışanın tedavi programını tamamladıktan aylar ya da yıllar sonra bunun yararını gördüklerini göstermektedir. Bununla birlikte daha ağır danışanlarda kısa bir tedavi programından sonra başka tedavilerin de gerekli olduğu görülmüştür.

Bazı yazarlar toplumsal çekingenliği olan kişilerin davranış tedavilerinden önemli ölçüde yarar görmelerine karşın, iyileşmenin sınırlı olduğu ve tedaviden sonra normal işlevsellik düzeylerine dönemeyebildiklerini bildirmişlerdir.

Çekingen kişilik bozukluğu yüzleştirme, toplumsal beceri geliştirme ve sistematik duyarsızlaştırma yöntemleri kullanılarak yapılan çalışmalarda, bu tedavileri gören danışanlarda kontrol grubuna göre daha anlamlı iyileşme saptanmıştır. Başka bir çalışmada tek başına toplumsal beceri geliştirme ya da bununla birlikte bilişsel tedavi uygulanan danışanlarda anlamlı düzelme elde etmişlerdir. Bu bilgilerin oldukça sınırlı olmasına karşın, yaygın sosyal fobi ve çekingen kişilik bozukluğu için uygulanan bilişsel-davranışsal tedaviler, bilişsel yeniden yapılandırma ile yüzleştirme tedavileri birlikte yapıldığında tek başına yüzleştirmeden daha iyi sonuçlar elde edildiğini göstermektedir.

  • Sistematik Duyarsızlaştırma: Aşamalı maruz bırakma tekniğidir. Danışandan kaygı hissettiği durumun ya da durumların en az kaygı hissedilen düzeyden en çok kaygı hissedilen düzeye kadar listelenmesi istenir. En az kaygı hissedilen düzeyden başlanıp aşamalı olarak en çok kaygı hissedilen düzeye kadar zihinde canlandırma ve gevşeme ile çalışılır.
  • Toplumsal Becerileri Geliştirme: Sosyal ortamlarda nasıl davranılması gerektiği ile ilgili bilgilendirme ve çalışmaların yapılması.
  • Yüzleştirme: Terapi ortamında, terapistin danışana saygısını kaybetmeden, empati kurarak zamanlamanın iyi olduğu, kendisi olmadan danışanın ideal benliğiyle gerçek benliği ve/veya sözel anlatımıyla davranışı arasındaki çatışmalarını, tutarsızlıklarını, çelişkilerini ortaya koyma süreci yüzleştirme olarak tanımlanır.

Psikodinamik terapiler

Yorumlayıcı teknikler tek başına ya da davranışsal ve yüzleştirme terapileriyle birlikte yararlı olabilir. Danışanın tehdit altında olduğunu hissetmesine, utanmasına ya da mahcup olmasına neden olan davranışlarının kontrolünü kaybedeceği korkusuyla ilişkili bilinçdışı fantazilerini yorumlamada “ortaya çıkarıcı” bir yaklaşım kullanılabilir.

Çekingen kişilik bozukluğu olan danışanlarda psikodinamik ve yüzleştirme terapileri bir arada yararlı olabilir.

Kişilerarası terapi

Kişilerarası terapide terapist, ilk olarak danışanın utangaçlığı ve çekingenliğini yenmesi için destekleyici teknikler kullanır. Danışan tedavi ilişkisinde kendisini daha güvende hissettikçe, terapist kendisine güveni doğrudan destekleyen destekleyici ve yakın bir tutum sürdürür. Terapi ilerledikçe ve danışanın kendisine güveni arttıkça, terapist kaçınma davranışını giderek daha az destekler, yakınlığı ve korumayı azaltır.

Grup terapisi

Çekingen kişilik bozukluğu olan kişilerin diğer toplumsal ortamlarda olduğu gibi grup terapisinden de korkacakları açıktır. Yapılan çalışmalar grup terapisinin çekingen danışanlarda yapılacak yüzleştirmeye dayanmaları için kesin bir şekilde etkin olduğunu göstermektedir. Toplumsal utangaçlığı azaltmada duygusal yaşantıların düzeltilmesi ve toplumsal becerilerin arttırılmasında grup terapisi danışanın grup dışında da yakın ilişkiler kurmasını sağlayabilir. Psikodinamik yönelimli bir grup bu danışanlara kendilerini toplumsal ortamlara sokma konusunda gerekli cesaret ve desteği sağlayabilir.

Aile terapisi

Aile üyeleri danışana yardımcı olma niyetiyle aşırı koruyucu olabilirler, fakat gerçekte danışanın şans elde etmedeki isteksizliğini sürdürmesine yardımcı olmuş olurlar. Klinisyen onları danışandaki davranış değişikliklerinin önemi hakkında eğiterek aile üyelerinin tedavi sürecine katılmalarını yararlı bulabilir. Aile üyeleri danışanın toplumsal ortamlara katılmasını desteklemede oldukça yararlı olabildikleri gibi, danışanı yeni deneyimler araştırması konusunda teşvik ederlerken, duygusal destek de sağlayabilirler.

Farmakolojik tedavi (ilaç tedavisi)

Çekingen kişilik bozukluğunun ilaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepresanlar (SSRI gibi) kullanılır. En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden nüksler görülebilir. Daha uzun süreli kullanım önerilir. Danışanların en sık yaptığı yanlış, sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden çekingen kişilik bozukluğu belirtileri tekrar ortaya çıktığı için bozukluk müzmin (kronik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır.

Çekingen kişilik bozukluğunun ilaç tedavisi konusunda az sayıda çalışma olmasına karşın çekingen kişilik bozukluğu ile sıklıkla örtüşen yaygın sosyal fobi tedavisi ile ilgili çok sayıda yayın vardır.

Çeşitli çalışmalarda geri dönüşümsüz monoamin oksidaz (MAO) engelleyicilerinin ve geri dönüşümlü engelleyicilerinin uygulanmasıyla çekingen kişilik bozukluğunda semptomatik iyileşme gözlenmiştir. Monoamin oksidaz engelleyicileri monoaminlerin etkin iletimini arttırdığı için bu durum monoaminlerin çekingen kişilik bozukluğu patolojisine katkıda bulunabileceğini göstermektedir.

Şimdiye dek çekingen kişilik bozukluğunun birincil tedavi yöntemi olarak herhangi bir ilaç tedavisi önerilmemiştir. Ancak yaygın sosyal fobisi olan danışanlarda monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI) ve benzodiazepinlerin tedavideki etkinliğinin kanıtlanması bu ilaçların çekingen kişilik bozukluğu olan danışanlarda da kullanılmasını gündeme getirmiştir. Bu tip ilaçlarla yapılan tedaviler çekingenlik, reddedilme duyarlılığı, psişik acının artması, kendi kendini eleştirme ve kendini toplumsal ilişkilerden çekme gibi çekingen kişilik bozukluğunun temel özelliklerini etkileyebilir.

Bu tedavilerle girişkenliğin arttığı, mesleki ve toplumsal işlevselliğin iyileştiği ve toplumsal duyarlılığın azaldığı bildirilmiştir. Bu belirtilerdeki iyileşme sosyal fobi gibi diğer eksen I tanılarındaki belirtilerin iyileşmesinden bağımsız olmaktadır. Genel olarak Eksen I tanısına bir kişilik bozukluğunun eşlik etmesi halinde farmakoterapinin etkinliğinin daha az olduğu kabul edilmekle birlikte, yapılan çalışmalar eşlik eden çekingen kişilik bozukluğunun sosyal fobide ilaç tedavisine yanıtı azaltmadığını göstermektedir.

Bütün bu bulgulara karşın sosyal fobi ile çekingen kişilik bozukluğunun örtüşüp örtüşmediği ve kişilik bozukluklarının da kişilerarası ilişkilerde bozulmalara neden olmasından ötürü kişilik bozukluğu belirtilerinin sosyal fobinin tedavisi ile azalıp azalmayacağı tartışma konusu olmaya devam etmektedir. (Monoamin oksidaz, benzodiazepin gibi kavramlar bir çeşit antidepresandır. Antidepresanlar ise psikolojik bozukluğu olan kişilere psikiyatırlar tarafından yazılan ilaçlardır.)

En etkili tedavi için, ilaç kullanımı ve terapi birlikte önerilmektedir.

“Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin üzerine gidebilme  gücüdür.”

Referanslar

Arıkan, M., Sayar, K., Solmaz, M., Öztürk, M. ve Özer, Ö. A. (2000). Yaygın sosyal fobi hastalarında çekingen kişilik bozukluğu ve psikopatolojiye etkileri. Klinik Psikiyatri, 163-169.

Davinson, G. C. ve Neale, J. M. (2011) Anormal Psikolojisi, Ankara: Nobel Akademi Yayıncılık.

Sevinçok, L., Dereboy F., ve Dereboy Ç. (1998). Çekingen kişilik bozukluğunun klinik özellikleri ve tedavisi. Klinik Psikiyatri, 22-26.

Yaycı, L. (2017). Grupla psikolojik danışmada direnç: önleme ve müdahale yolları. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 7(13).

Yorum yapın