Bilişsel Davranışçı Terapi, dünya çapında OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) için tercih edilen bir tedavi yöntemi olarak yer almaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapi OKB, panik bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi ve anksiyete gibi birçok duygu durum bozukluğunda etkin olarak kullanılan bir tedavi yöntemidir. Ayrıca yeme bozuklukları, bağımlılıklar ve kişilik bozuklukları için de etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
BDT diğer konuşma terapilerinden farklı olarak danışanın şimdiki sorunlarına odaklanmaktadır. Çünkü kişinin anda yaşadığı problem günlük hayatını derinden etkilemekte ve günlük hayatın sağlıklı bir şekilde idare edilememesine yol açmaktadır. Bu nedenle BDT diğer terapi metodları gibi uzun süreli bir terapi modeli değildir. Çoğunlukla haftalar ya da aylar süren bu terapi modeli, danışanın hissettiği semptomları azaltmaya ve bunların altında yatan düşünce kalıplarını değiştirmeye yönelik çeşitli yaklaşımları uygular.
OKB gibi kişinin günlük hayatını sağlıklı bir şekilde idare etmesini oldukça zorlaştıran bir sorun için, en işlevsel yöntemlerden birisinin de Bilişsel Davranışçı Terapi olduğu görülmektedir.
Yapılan çeşitli araştırmalar, BDT’nin OKB’li danışanların tedavisinde yaklaşık %75 oranında yardımcı olduğunu hatta %80’e varan iyileşme oranlarının da görülebildiği tespit etmiştir.
OKB tedavisinde bilişsel davranışçı terapinin 3 merkezi yolu vardır?
- Maruz bırakma: Danışanın saplantılı ve endişe uyandıran durumlara belli aşamalar dahilinde maruz kalması amaçlanmaktadır. Burada bahsedilen aşamalar, danışanın hızı çerçevesinde oluşturulur. Terapist danışanı asla istemediği bir şeye zorlamaz.
- Müdahalenin önlenmesi: Kaygıya neden olabilecek işlevsiz ritüel veya zorlayıcı davranışların engellenmesi ve kişinin buna bağlı olarak kaygısının azaltılması veya tamamen önlenmesi amaçlanmaktadır.
- Bilişsel terapi: Danışanın kendisinde endişe uyandıran düşüncelerinin tanımlanması amaçlanır. Tanımlanan bu olumsuz düşüncelerin yeniden çerçevelendirerek danışanın hayat kalitesinin arttırılması hedeflenmektedir.
Tedavinin etkinliliğini test eden araştırmalara göre terapist ile danışan arasındaki terapötik bağın ne kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu noktada tedavinin etkinliliğini etkileyen 3 adet faktör bulunmaktadır:
- Danışanın duyduğu konfor seviyesi
- Terapiste olan güven duygusu
- Danışanın ve terapistin tedavi sürecine olan bağlılığı
Terapötik ilişki, tam anlamıyla ifade etmek istenirse, bağlılık anlamını oluşturmaktadır. Tedavinin başarısı adına terapistin yetkinliğinin yanı sıra danışanın da sürece olan inancı ve katkısı önem oluşturmaktadır.
Terapi sürecindeki ilk adım, danışanın kendisinde OKB semptomlarının oluşmasına neden olan, saplantı ve zorlamaları tanımlamasıdır. Danışan kendisini en çok kaygılandıran nedenden en az kaygılandıran nedene kadar sıralar. Daha sonrasında terapist danışanı en az korkutan nedenden başlar. Örneğin danışanın, halka açık yerlerden mikrop kapacağına dair bir korku duyduğunu varsayalım. Bu da danışana en az korku veren madde olsun. Terapist, kişiyi bu korkuya maruz bırakacak bir ödev verir ya da bir durum tasarlar.
Örneğin danışanın bir kapı tokmağını tutması istenilir. Burada önemli olan, alışılagelmiş yanıtın kullanılmamasından geçmektedir. Siz her kapı tokmağını tuttuktan sonra ellerinizi yıkıyorsanız, bu durumda ellerinizi yıkamadan bir süre vakit geçirmeniz istenebilir. Bu maruz kalma görevini yaparken, terapistiniz sizden bu sürenin gittikçe uzamasını isteyebilir. Maruz bırakma yöntemi ile kişi, zamanla mikrop korkusunu ellerini yıkamadan kontrol etmeyi öğrenmiş olacaktır. Size inandırıcı gelmeyebilir, ancak bu yöntem ile korkularınız ile doğrudan yüzleşmiş olacaksınız ve artık daha az korku veya saplantılı düşünce duyacaksınız. Beyniniz bu ritüelleri bıraktıkça aslında gerçekten o kadar da korkunç olmadığını anlamanızı sağlayacaktır.
Bu örnekteki kişi kapı tokmağına ilk kez dokunduğunda, muhtemelen kendini çok korkmuş ya da paniklemiş hissedebilir. Fakat unutulmamalıdır ki insan muhteşem bir uyum kapasitesine sahiptir ve siz deneyimleme fırsatı buldukça kaygınız azalmaya başlayacaktır. Bu denize ilk girdiğinizde, suyun soğuk gelmesine benzemektedir. İlk başta denize girmek istemezsiniz çünkü su size çok soğuk gelmektedir. Ancak suyun içinde vakit geçirmeye başladıkça suyun soğukluğuna bedeniniz gittikçe alışmaya başlayacak ve soğukluğu hissetmemeye başlayacaksınız. Bu örnek tıpkı tokmağı tuttuktan sonra ellerini yıkamamak için bekleyen kişinin yaşadıklarına benzemektedir. Terapistiniz bu süreç içerisinde size yardımcı olacak ve sizde kaygı uyandıran olay ya da durumlarla gittikçe daha işlevsel ve kontrollü bir şekilde başa çıkabileceğinizi hissetmeye başlayacaksınız.
Hayali Maruz Bırakma, gerçek dünyada deneyim yaşamakta zorlanan danışanlar için uygulanmaktadır. İmajinasyon ile terapist, kişinin rutin bir durumda yaşayacağı endişe için senaryo oluşturmaya amaçlar. Öğle saatinde insanların içinde yemek yemekten kaygı duyan bir kişi, imajinasyon yöntemi ile duyarsızlaştırılmaya çalışılır. Zaman içinde kişinin kaygısı azaldıkça, sürecin gerçek hayata dökülmesi için de zemin hazırlanmış olur. Gerçek hayattaki maruz kalmaya dirençli olan bir danışan için uygun zemin de hazırlanmış olur.
Bir diğer uygulanan yöntem de, kişinin alışkanlıkları konusunda farkındalık sahibi olmasını amaçlamaktadır. Kişi için kaygı uyandıran takıntılı düşünceler sosyal destek, olumlu pekiştireçler ve rahatlama teknikleri ile giderilmeye çalışılır. Bu teknik ile kişinin takıntılı düşünceyi ne zaman daha fazla hissettiği ve davranışı gerçekleştirirken neler yaptığı hakkında farkındalığı artmaktadır. Böylece kişinin duruma müdahale etmesi ve değişiklik yapma olasılığı artmaktadır. Uygulanan bu yöntemde başlamadan önce rahatlama tekniklerinin yanı sıra danışanın da gayretli bir şekilde çalışması ve sabrı gerekmektedir. Ayrıca tedavinin başarıya ulaşması adına ailenin tutumu ve desteğinin yanı sıra kişi için olumlu geri bildirimler de çok önemlidir.
OKB’nin tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ne işe yarar?
Bilişsel Davranışçı Terapi, danışanın çeşitli davranışsal teknikler ile alternatif düşünme yolları geliştirmesini sağlamaktadır. Düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbiriyle ne kadar bağlantılı olduğunu görmek büyük önem taşımaktadır. Bunun dışında danışana, bu olumsuz düşüncelerin ve duyguların OKB’de kişiyi nasıl bir kısır döngüye hapsettiği konusunda farkındalık kazandırmayı amaçlamaktadır. Buradaki temel amaç, kişinin terapi dışındaki günlük hayatta da kendi kendini iyileştirmesini sağlamak ve bunlar için danışana bilgi ve araçları kazandırmaktır.
Bilişsel Davranışçı Terapi size bu düşüncelerden tamamen arınmanızı sağlamaz. Ancak daha önemlisi bu olumsuz düşünce ve hislerden nasıl korunacağınızın farkındalığını sağlamaya çalışır. Kişi bu olumsuz düşünceleri tekrar düşünebilir ancak eskisi gibi savunmasız değildir. Çünkü danışanın elinde artık BDT’nin kişiye verdiği bir kalkan vardır.
Terapi sürecinde OKB’si olan kişinin temel olarak öğrendiği bir diğer şey de, sorun karşısında kişinin yaptığı şeyler ve daha önemlisi onlara nasıl cevap verdikleridir. OKB için de çoğu zaman süreçteki fark etmenin zor olduğu şeyler konusunda, düşünceler ve hisler arasındaki korkuların anlaşılması önem taşımaktadır.
Düşüncelere verilen farklı tepkilerin, bizim davranışlarımızı ne şekilde etkilediğini göstermek açısından, aşağıdaki örnek yararlı olacaktır.
Gece saat 01.00 gibi uykuya daldığınızı düşünün. Tam uykuya dalacakken aşağıdan bir tıkırtı sesi duyuyorsunuz. Bu sesten sonra şu şekillerde düşünebilirsiniz:
- “Sanırım yine içeri kedi girdi ve oradan oraya koşturup duruyor.” Kediye sizi uyandırdığı için sinirlenirsiniz ve söylene söylene tekrar uyumaya devam edersiniz.
- “Eşim gelmiş olabilir. Zorlu bir iş yemeğindeydi. Onu çok özlemiştim ve yemeğin nasıl geçtiğini merak ediyorum” diyerek mutlu bir şekilde eşinizin yanına gidersiniz.
- Aşağıdan bir tıkırtı sesinin geldiğini duyduktan sonra bunun hırsız olduğunu düşünebilir. Korkuyla telefona sarılarak polisi arayabilirsiniz.
Bu örnekte de görüldüğü gibi gece yarısı duyulan tıkırtı sesi farklı insanlar tarafından farklı bir şekilde yorumlanarak farklı duyguların hissedilmesine yol açmıştır(sinirli, mutlu, korku). Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da kişilerin hissettiği duyguların yine farklı davranışlara yol açtığının bilinmesidir. Örneğin korku duygusunu hisseden kişi polisi aramaya çalışırken, mutluluk duygusunu hisseden kişi eşine sarılmak için aşağıya inmektedir.
OKB için, görüldüğü üzere bilişsel davranışçı terapi de olumsuz düşüncelere odaklanmaktadır. Bazı insanlar olumsuz ve takıntılı düşünceleri kolayla reddedebilirken(“bu düşündüğüm çok saçma bir şey. Arada böyle şeyler aklıma gelebilir.” Bazı kişiler de düşüncelerinin her zaman gerçeği yansıttığına ve çok önemli olduklarına dair inançları vardır. Buradan çıkarılacak sonuçla, olumsuz düşüncelerin akla gelmemesini sağlamak mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle bu düşüncelerin kişi tarafından nasıl ele alındığı önemlidir. Örneğin bir kişi “böyle bir düşünceye sahip olduğum için kötü bir insanım!” diyebilirken başka bir kişi aklına gelen bir düşünce için bunun aklına gelen herhangi bir düşünce olduğunu düşünebilir. Araştırmalar insanların, olumsuz düşüncelerin önemli olduğuna ve inanmaya daha eğilimli olduğunu göstermektedir.
OKB tedavisindeki önemli yaklaşımlardan bir tanesi de, kişinin OKB davranışı gösterdiği durumlardan en şiddetlilerinden birisini düşünmesini sağlamaktır. Daha sonrasında terapist kişinin o ana gitmesini ister ve o anda düşündüğü düşünceleri, duyguları ve dürtüleri söylemesini ya da yazmasını ister. Örneğin bunlar;
- Uygunsuz bir şey söyleyeceğine dair korkunç bir düşünce,
- Yemeğinde kendisine hastalık bulaştıracak bir nesnenin varlığını hissetmesi,
- Ellerinin asla temizlenemediği düşüncesi olabilir.
- Halka açık olan tuvaletlerden HİV virüsü kapacağına dair endişe,
OKB tedavisinde bilişsel davranışçı terapide ne tür pratik uygulamalar vardır?
OKB , kişinin çeşitli nesnelerden, insanlardan ya da halka açık tuvalet, sosyal alanlar, hastalığa sahip insanlardan kaçınmaları gerektiğine dair düşüncelerin oluşmasına yol açar. Ancak kişi tüm bu şeylerden kaçınarak, gerçekten ne olacağına dair asla bir bilgiye sahip olma şansına ulaşamaz. BDT’de ise kişinin kaçınma davranışı yerine aşama aşama kaçındığı durumlara maruz kalması amaçlanır.
Örneğin tuvalette bulunan mikropların kendisini ölümcül bir hastalığa yakalanmasına neden olacağına inanan bir kişiye, başlangıçta düşünceleri yazması, imajinasyon tekniği(hayal etme yolu ile danışanın tuvalete gitmesini sağlamak) ve daha sonrasında da aşama aşama terapist ile birlikte danışanın gerçekten tuvalete gitmesi istenebilir. Danışanı OKB davranışına iten şey ile karşılaşmasını sağlamak, danışanın gerçekçi olmayan düşüncelerini fark etmesini ve işlevsel düşüncelerin oluşması için kendisine kanıt bulmasına fırsat vermektedir. Bu teknik tabi ki bir anda hastanın OKB’ye neden olan düşünce ve davranışlarıyla direkt olarak karşılaşmasını amaçlamamaktadır. Tedavi boyunca terapist ile danışan iş birliği içerisinde beraber hareket etmektedir.
Kişinin düşüncelerin aklından geçmesine izin vermemesi de bir başka kaçınma örneğidir. Kişiye rahatsızlık veren istenmeyen düşüncelerin görmezden gelinmesi aslında var olan sorunun daha fazla şiddetlenmesine yol açmaktadır. Bunu anlamanız için siz de pembe renkli bir fili düşünmemeye çalışabilirsiniz. Pembe renkli fili düşünmemeye çalıştıkça, aslında pembe renkli fili daha çok düşünmeye başladığınızı siz de fark etmiş olacaksınız. İşte bu nedenle size rahatsızlık veren düşünceleri düşünmemeye çalışmak mantıklı bir yöntem gibi gözükse de doğru bir strateji olmadığı açıktır. Bu nedenle Bilişsel Davranışçı Terapi, kişinin işlevsel olmayan sağlıksız düşüncelerini fark etmesini sağlar ve onların gerçekliği için kişinin kanıt bulmasını amaçlar.
OKB, kişinin “riskli” durumlarını belirleme ve kendisine müdahale eden düşünceleri daha fazla fark etmesine yol açmaktadır. Bu durum da kişinin dünyayı gerçekten tehlikeli bir yer olarak görmesine yol açar ve kişi gereğinden fazla endişelenir. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse, “Kim Milyoner Olmak İster?” Yarışmasını hatırlayın. Yarışmacılar doğru olduklarına emin oldukları soruda bile, “Emin misiniz? Son Kararınız mı?” gibi bir yanıt aldıklarında, cevapları hakkında daha az güven duyduklarını ve endişe seviyelerinin arttığını görmüşsünüzdür. Bu durum Obsesif Kompulsif Bozukluk için de aynıdır. Kişi ne kadar çok kontrolcü olursa endişe seviyeleri de o derece artmaktadır.
OKB, kişinin kendisini gereğinden fazla kontrol etmesine ve kendi kendisiyle hiç bitmeyen tartışmaların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu da doğal olarak kaygı seviyesinin hiç azalmamasına neden olmaktadır. BDT tedavide danışanın kendisinde kaygı yaratan durumları en yüksekten en aza kadar sıralamasını ister. Bu da hem tedavi planının oluşması hem de kişinin kendisinde kaygı yaratan nedenleri hakkında farkındalık sahibi olmasını sağlayabilmektedir.
Referanslar
Anxıety and Depression Association of America(t,y) Treatments for OCD. www.adaa.org
Ocduk(t,y). What is Cognitive Behavioural Therapy(CBT). www.ocduk.org
Phillipson, S.J.(t,y). When Seeing Is Not Believing: A Cognitive Therapeutic Differentiation Between Conceptualizing And Managing OCD. www.ocdoline.com
Storch, E.A.(Eylül, 2006). Obsessive-compulsive disorder: Strategies for using CBT and pharmacotherapy