Kadına yönelik şiddet

Kadına yönelik şiddet, tüm dünyada ve Türkiye’de çok önemli bir insani sorun halini almıştır. Bu yazıda, psikoloji perspektifinden kadına yönelik şiddeti ele alıyoruz.

Şiddet nedir?

Şiddet birçok yönden ele alınabilmekte ve kendini birçok farklı şekilde gösterebilmektedir. Bu nedenle şiddetin herkes tarafından kabul edilebilecek genel bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Bununla beraber hangi davranışların şiddet tanımı içine dâhil edileceği de tartışmalıdır (1).

Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı tanıma göre şiddet; kişi tarafından kendine veya bir başka kişi, grup ve topluluğa karşı yaralanma, ölüm, psikolojik hasar ile sonuçlanacak veya bunlarla sonuçlanma ihtimali olacak şekilde fiziksel şiddet ve gücün kasıtlı olarak kullanılmasıdır (2).

Etimolojik olarak bakıldığında şiddet sözcüğünün Türkçe’ye Arapça’dan geçtiği görülmektedir. Arapça anlamıyla “katlanılması güç olan şey” olarak kullanılmakta, Türkçe’de ise daha çok “kaba kuvvet kullanma, sertlik, kaba davranış” anlamıyla karşımıza çıkmaktadır (1, 2).

Cinayet, işkence, darbe, vurma, itme, savaş, terör, tehdit, şantaj gibi eylemler şiddet davranışlarına örnektir. Fiziksel bir saldırı şeklinde olduğunda şiddet davranışları daha kolay belirlenmektedir. Şiddetin kökeninde güç yatar. Şiddet her zaman dışarıya yönelik olmayabilir. Kişinin bedenine zarar vermesi, intihar teşebbüsü gibi durumlarda şiddet kişinin kendisine yönelmiştir (2).

Arkaik toplumlardan günümüze şiddet

Arkaik toplulukları şiddete dayalı topluluklar olarak nitelendiren görüşler, hayatta kalmak için şiddet içerikli eylemlerin işlevsel olduklarını ifade ederler. Bahsedilen toplumlar savaşçı özellikleriyle ön plana çıkarlar (2) İlk insandan bu yana hayatta kalmak, güç gösterisinde bulunmak, gücünü diğerlerinde test etmek tekrarlanarak devam etmiştir.

Eski Roma’ya bakıldığında erkeklerin eşlerini dövdükleri; kadının zina yapması, halka açık oyunlara gitmesi gibi durumlarda öldürme hakkına sahip oldukları görülmektedir (2). İngiltere’de 17. yüzyılda yasalar erkeklere “doğru yoldan sapan” eşlerini fiziksel olarak cezalandırma yetkisi vermekteydi. Benzer bir uygulama 19. yüzyılda Amerika’da da mevcuttu. Bu yıllar arasında kadının hor görülmesi, kadına bir eşya gibi muamele edilmesi, erkeğin serbestçe saldırgan davranışlarda bulunması, erkeğin egemenliği ve kadının erkeğe bağımlı kılınması söz konusuydu. Aile içinde meydana gelen şiddet meseleleri karışılmaması gereken özel konular olarak kabul edilmekte, güç dengesizliği kadına yönelik şiddetin görmezden gelinmesine neden olmaktaydı. 1970’li yıllarla beraber kadın hareketleri, kadının maruz kaldığı şiddet eylemlerine dikkat çekilmesini sağlamıştır (2).

Şiddetin nedenleri nelerdir?

Etiyolojik nedenler

Machiavelli, Hobbes, Hegel, Darvin, Nietzsche, Freud gibi düşünür ve yazarlar şiddetin temelinde kişinin yaşam mücadelesinin yattığını; şiddetin iktidarı elde tutma, yıkıcılık ve güç gibi mekanizmalarla beslendiğini öne sürmüşlerdir. Şiddet yaşam mücadelesi içinde ortaya çıkan doğal bir durum olarak görülmüş ancak ortaya çıkmasının mutlaka zorunlu olup olmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır (2).

Psikodinamik yaklaşım

Freud’a göre insanın temel iki içgüdüsü bulunmaktadır: cinsellik (sevme) ve saldırganlık (1). Freud sonrası psikanalistlerden Melanie Klein ise çocuğun erken yaşlarda ölüm dürtüsünü dış nesnelere çevirdiğini, böylece de sadizmin başladığını ifade etmiştir. Kernberg, saldırganlığın bir doyum aracı olarak kullanıldığını ifade ederken, Frromm saldırganlığı savunucu ve kıyıcı olmak üzere ikiye ayırmıştır (2).

Davranışçı yaklaşım

Davranışçı yaklaşım saldırganlık tepkilerinin bazı durumların bir karşılığı olarak ortaya çıktığını ifade eder. Yoksun bırakılma, kısıtlanma, aşırı gürültü ve sıcaklık, kalabalık etkisi saldırganlığın ortaya çıkmasında etkili faktörler olarak değerlendirilir. Sosyal öğrenme kuramları, saldırganlığın öğrenilebilir oluşuna dikkat çekmektedir. Çocukluğunda yakın çevresinde gerçekleşen şiddet olaylarına şahit olan bir çocuk, zor durumlarda şiddete başvurulduğunu öğrenecektir (2).

Biyolojik yaklaşım

Beynin frontal ve temporal lobları ile limbik sisteminin saldırgan davranışlarla ilişkisi olduğu düşünülmektedir. Erkeklerde şiddet davranışlarının daha fazla görülmesi bu tür davranışlarla androjenin ilişkisini düşündürse de bunu kanıtlayacak verilere ulaşılamamıştır (2).

Psikososyal yaklaşım

Çocukluk döneminde aile içi şiddete şahit olmuş ya da cinsel ve fiziksel istismara maruz kalmış bireylerde şiddet davranışlarının arttığı tespit edilmiştir. Aile içi sorunlar, düşük sosyoekonomik düzey, ailede alkol ve madde kullanım bozukluğu bulunması ve işsizlik şiddet davranışlarının ilişkili olduğu etmenlerdendir.

Bireylerin bir grup içindeyken kimliklerinden sıyrılmaları ile saldırganlıklarının artması, daha şiddetli eylemlerde bulunmaları da söz konusudur (2). Kadınlar düşüncelerini söze dökmede daha istekli ve başarılıdırlar, bununla beraber erkeklerin bu yönü pek gelişmemiştir. Erkeklerde öfkenin dışa atılması bu nedenle saldırganlığa ve şiddete dönüşebilmektedir (1). Bunlara ek olarak toplumsal cinsiyet rolleri, toplum ve kültürün ortaya çıkardığı beklentiler, ekonomik olarak kadının erkeğe bağımlı olması gerektiğine yönelik inançlar, yasal tanımlamalardaki sorunlar, kadının statüsünü baltalayıcı girişimler gibi kültürel, yasal ve toplumsal düzeydeki etkenler de şiddetin ortaya çıkışına etkide bulunmaktadır (3).

Kadına yönelik şiddet

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır (2). Kadına yönelik şiddet kişinin yaşama, sağlık, beslenme, eğitim, gelişme, ekonomik yaşama katılma gibi temel hak ve özgürlüklerinin ihlaliyle beraber, kadın ve erkek arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir sonucudur (1). Şiddet eylemlerinde kadının davranışlarını korkutarak kontrol etme, zarar vermekle tehdit etme, bir yere kapatma, bir şeyler yapmaya zorlama söz konusudur (4).

Kadına yönelik şiddet evde veya bir başka yerde gerçekleşebilir. Aynı evde yaşıyor olsalar da olmasalar da aile bireylerinin, eski veya şimdiki eşin, partnerin, sevgilinin kadına yönelttiği her türlü fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik şiddet “aile içi/ev içi şiddet olarak” ayrıca tanımlanmaktadır (4). Kadına yönelik aile içi şiddet çoğu zaman başkalarıyla paylaşılmamakta, gizili tutulmakta, bu nedenle nerde tam olarak ne yaşandığını tespit etmek güçleşmektedir. Aile içinde olduğu gibi sokakta, okullarda, hastane ve iş yerlerinde de kadınlar şiddete maruz kalabilmektedir (3).

Kadına yönelik şiddetin bir suç olarak kabul edilmesi, bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması uzun bir mücadelenin sonunda olmuş, bu mücadelenin öncülüğünü de kadın örgütleri yapmıştır. Yapılan düzenlemelerin başında Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gelmektedir (3).

Son 15-20 yılda, dünyanın her yerinde, eş şiddetiyle ilgili çok sayıda araştırma yapılmıştır. Tüm dünya nüfusunu temel alan 48 çalışmanın verilerine göre, Dünya Sağlık Örgütü kadınların eşleri ya da partnerleri tarafından şiddete uğrama oranını %10-69 arasında bildirmiştir (2).

Kadına yönelik şiddetle ilgili bir başka önemli konu, şiddetin bir yaşam döngüsü içinde ele alınırsa, ilk ortaya çıkışından daha önceki dönemlerde başladığını kabul etmektir. Ailede kız çocuğun istenmemesi, kız çocuklarının hor görülüp dövülmesi, cinsel istismara maruz kalma, başlık parası karşılığı evlendirilme, namus cinayetlerine kurban gitme, evlilikte şiddet görme, dayak, tecavüz, ekonomik baskı gibi birçok olay kadının yaşam boyu maruz kaldığı şiddet olaylarının bir kısmını oluşturmaktadır. Şiddet kadının yaşamının her döneminde farklı şekillerde kendini göstererek varlığını devam ettirmektedir (2).

Kadına yönelik şiddet türleri

Şiddet daha önce de belirtildiği üzere karmaşık ve tanımlanması zor bir olgudur. Bununla beraber şiddeti sınıflandırmak da oldukça zor olmakta, farklı şiddet sınıflandırmaları ortaya çıkmaktadır. Kadınların en çok maruz kaldığı şiddet eylemleri düşünüldüğünde sınıflandırma şu şekilde düşünülebilir: fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik şiddet (1).

Fiziksel şiddet

Kadının bedenine yönelik her türlü saldırıyı kapsar (4). Zorla bir şey yaptırma ya da bir şeyi yapmaktan alıkoyma amacı taşıyan eylemlerdir (1). Doğrudan temas etme ya da fiziksel üstünlüğünü kullanarak korkutucu, tehditkâr bir beden dili, yüksek ses tonu ve kaba jest ve mimikleri kullanarak sergilenen tutum ve davranışlardır (4). Şiddetin en sık karşılaşılan ve şiddeti en açık biçimde gösteren türüdür. Hafif yaralanmalardan cinayete kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar (1). İtip kakmak, tekmelemek, yumruklamak, hırpalamak, boğazını sıkmak, sert bir cisim fırlatmak, kesici ya da yakıcı maddelerle bedenine zarar vermek, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur kılmak, kasten öldürmek, bir yere kilitlemek gibi eylemler fiziksel şiddet eylemlerinden bazılarıdır (1,4).

Duygusal/ psikolojik şiddet

Duygusal ya da psikolojik şiddet olarak adlandırılan bu şiddet türü bireyin duygularının ve duygusal ihtiyaçlarının onu kontrol etmek amacıyla istismar edilmesi, bir tehdit ve bağımlılık aracı olarak kullanılmasıdır (3). Fiziksel şiddette olduğu gibi görünür izler bırakmasa da şiddetin bu türü oldukça önemli ve dikkate alınması gereken bir yapıdadır. Nitekim bireyin duygusal ve ruhsal anlamda aldığı yaralar çok derin izler bırakabilmektedir. Üstelik psikolojik şiddetin arkasından çoğunlukla diğer şiddet türleri de gelmektedir (4). Fiziksel istismar kadar kolay ayırt edilemediğinden psikolojik şiddeti tanımlayan davranışlara geniş örnekler verilecektir (1, 3, 4).

  • Kadının sevgi, ilgi, alaka, onay gibi duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etme, surat asma,
  • Küçük görme, aşağılama, bir işi beceremeyeceğini söyleme ya da onu bununla itham etme, başkalarının yanında küçük düşürme,
  • Kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, lakap takma,
  • Yalnızken ya da başkalarının yanında bağırma, hakaret veya küfür etme, emirler yağdırma
  • Öldürmekle, çocuklara zarar vermekle tehdit etme, istedikleri yerine getirilmezse kendini öldürmekle tehdit etme,
  • Şantaj yapma,
  • Ne giydiğini, nereye gittiğini, kimlerle görüştüğünü sürekli kontrol etme, baskı uygulama, bunları kıskançlık adı altında yapma,
  • Yakınlarıyla ya da ailesiyle görüşmesini sınırlandırma ya da buna engel olma,
  • Sürekli eleştirme,
  • Yaşanılan şiddet davranışlarından kadını suçlama, şiddeti inkâr etme,
  • Evden kovma,
  • Aldatma, sadakatsizlik etme ya da kadını sadakatsizlikle suçlama.

Cinsel şiddet

Cinsel şiddet, kadını rızası olmadan, iradesi dışında herhangi bir cinsel davranışa zorlamak, cinsel eylemde bulunmak ya da buna kalkışmak, istenmeyen cinsel ifadeler kullanmak gibi eylemleri kapsamaktadır (3, 4). Cinsellik kadını sindirme, korkutma ve kontrol etme amaçlı kullanılmaktadır (3). Kadına yönelik şiddet, özellikle kadın cinselliğinin tabu olduğu, namus, şeref gibi kavramların kadın cinselliği üzerinden tanımlandığı toplumlarda kadınlar tarafından ifşa edilmesi güç bir şiddet türü olarak varlığını sürdürmektedir (1). Kadının tanımadığı bir kişi tarafından gerçekleştirilme ihtimali de olsa çoğunlukla tanıdığı, özellikle yakın çevresindeki bir kişi tarafından gerçekleştirilmektedir. Kadınlar tanıdık birinden gelen bu tür davranışları ayırt etmekte zorlanabilirler (4). Cinsel şiddet kapsamında değerlendirilen davranışlar rahatsız edici bakışlardan tecavüze kadar uzanan bir yelpazede değerlendirilebilir (1, 3, 4).

  • Kadını istemediği bir zaman, istemediği bir şekilde cinsel ilişkiye zorlama, başkalarıyla ilişkiye zorlama,
  • Sözle (cinsel içerikli şakalar, kadının istemediği cinsel ifadeler) veya fiziksel yolla (teşhircilik, pornografik görüntüler izlemeye zorlama) taciz etme,
  • Kadının cinsel istek ve ihtiyaçlarını önemsememe, cinselliğiyle alay etme, küçümseme,
  • Cinsel özellikleri bakımından başka kadınlarla kıyaslama,
  • Cinsel ilişki sırasında kasten incitme, acıtma, cinsel organına zarar verme,
  • Tecavüz etme,
  • Doğum kontrol yöntemlerini reddetme, cinsel ilişkiyle bulacak hastalıklara yakalanmasına neden olma,
  • Çocuk doğurmaya ya da kürtaja zorlama, fuhşa zorlama.

Ekonomik şiddet

Ekonomik şiddet, kadının yaşamını sürdürmesi için ihtiyaç duyduğu ekonomik olanaklardan mahrum bırakılması, kadının üzerinden ekonomik bir yatırım yapılması ve ekonomik kaynakların kadını kontrol ve tehdit amaçlı kullanımını ifade eder (3, 4). Aynı zamanda kadının iradesi dışında çalışmaya zorlanması ya da çalışmaktan alıkonulması da ekonomik şiddet tanımının içine girmektedir (1). Ekonomik şiddete örnek verilebilecek bazı davranışlar aşağıda sıralanmıştır (1, 3, 4):

  • Kadının çalışmasına engel olma ve çalışmasını baltalama (sürekli iş yerine gelme, işle ilgili her şeye karışma gibi),
  • İstemediği işlerde çalışmaya zorlama, kazancına el koyma,
  • Zorla kredi çektirme, borç aldırma, kefil yapma,
  • Kadının iş yaşamında gelişmesine yönelik fırsatlarına engel olma, iş hayatını olumsuz etkileyecek sınırlar koyma,
  • Çalışmayan eşe para vermeme, verdiğinden daha fazlasını bekleme,
  • Aileyi ilgilendiren maddi konularda kadına bilgi vermeme, bu konularda tek başına karar alma.

Belirtilen sınıflandırma içerisinde yer almasa da günümüzde yaşanan şiddet olaylarının değişen çehresi dikkate alınarak oluşturulmuş ve şiddet kapsamında değerlendiren başka tanımlamalar da mevcuttur:

Tek taraflı ısrarlı takip (stalking)

Tek taraflı ısrarlı takip, sözlü, yazılı ya da herhangi bir iletişim aracı yoluyla kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak korkutan, çaresiz hissettiren, kişinin güvenlik durumunu tehlikeye düşüren tutum ve davranışları kapsar. Bu davranışları gösteren yakın bir çevreden olabileceği gibi kişinin hiç tanımadığı bir kimse de olabilir. Bazen kişinin ayrıldığı eş ya da sevgili de bu tür davranışlar sergileyebilir. Amaç kişiyi korkutmak, ona gözdağı vermek, güven duygusunu tahrip etmek ve onu kontrol altında tutmaktır. Takip etmek, gözetlemek, ısrarlı telefon aramaları, mesajlar, e-postlar yoluyla rahatsız etmek, kişinin yaşadığı çevrede ya da iş çıkışlarında beklemek, isteği dışında hediyeler göndermek, asılsız dedikodular yaymak, kişinin iradesini etkilemek amacıyla duygu sömürüsü yapmak gibi davranışlar bu şiddet türüne örnektir (4).

Kadın ticareti

Kadın ticareti kadına yönelik şiddetin en ağır biçimlerindendir ve aynı zamanda da bir suçtur. Baskı, çaresiz bırakma ve kandırma bu şiddet türünün temelinde vardır. Ücretsiz ya da hak ettiğinden çok daha düşük ücretlerle çalıştırma, kadının insan tacirleri tarafından zorla çalıştırılması, zorla hizmet ettirilmesi ve fuhuş yaptırılması, esir etme, organ ticareti, ülke dışına kaçırma, kadını para karşılığı satma gibi durumlar bu tanım içinde yer almaktadır (4).

Flört şiddeti

Kadının sevgilisi veya partneri tarafından fiziksel, cinsel, psikolojik ve dijital şiddet içeren davranışlara maruz kalmasıdır. Bu yollar aracılığıyla kadını kontrol etme ve onu kendine bağımlı kılma amacı taşıyan davranışlar sergilenir. 13-23 yaşları arasında flört şiddetine sık rastlanmaktadır. Kişi bu tür davranışlara tekrarlı ve sürekli olarak maruz kaldığında kendini bu süreçten ayıracak gücü bulamayabilir. Flört şiddeti buraya kadar bahsedilen diğer şiddet türlerini de içerebilmektedir. Kadında korku uyandıracak, kendine güveni ve saygısını zedeleyecek şekilde konuşma, küçük görme, aşağılama, küfür etme, alay etme, ne yapması ve nasıl davranması gerektiğini söyleme, aşırı kıskançlık, kısıtlama ve ilişkilerini sınırlandırma, fiziksel şiddet uygulama, psikolojik şiddet içeren davranışlarda bulunma, cinsel ilişkiye zorlama, cinsel yakınlık konusunda ısrar etme gibi davranışlar flört şiddetine örnektir (4).

Dijital şiddet

Dijital medya aracılığıyla (telefon, sosyal medya hesapları, internet vs.) ısrarlı olarak takip etme, psikolojik, cinsel ya da ekonomik zarar verme amaçlı saldırılarda bulunma dijital şiddet olarak ayrıca tanımlanmaktadır. İnternet veya telefon üzerinden ısrarlı mesajlar göndermek, aramak, fotoğraf veya video göndermeye zorlamak, zorla fotoğrafını çekmek, rızası olmadan görüntülerini dijital ortamda paylaşmak ya da paylaşma tehdidinde bulunmak, internet veya telefon şifrelerini alıp bunların kontrolünü yapmak, buradaki bilgilerle kişiyi kontrol etmek, sosyal medya üzerinden kişiyi aşağılayan, onunla alay eden gönderilerde bulunmak, sahte hesaplar açmak gibi durumlar dijital şiddet olarak değerlendirilmektedir (4).

Mobbing (yıldırma)

İş yerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere üstleri, eşit düzeyde çalışanlar ya da astları tarafından sistematik biçimde uygulanan her tür kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışlara mobbing denir. Mobbinge örnek olarak işverenin diğer çalışanlardan ayrı olarak bir kişiyi sürekli eleştirmesi, sürekli zor işleri bir kişiye yıkması, sürekli fazla mesaiye kalınmasını istemesi gibi davranışlar örnek verilebilir (4).

Kadına yönelik şiddet döngüsü

Kadına yönelik şiddet üç aşamalı bir kısır döngüde gerçekleşir. Şiddet herhangi bir noktada kırılmazsa yoğunlaşarak ve tekrarlı olarak devam eder (4):

Birinci aşama (gerginlik evresi): Sebepli ya da sebepsiz gerginlik ortaya çıkar. Kıskançlık davranışları sergilenir ve tartışma başlar. Ufak meseleler büyür. Eş ya da sevgili, kadını kontrol altında tutmaya çabalar, istediği gibi davranmadığında tehdit eder ya da şantaj yapar. Gerginlik artarak devam eder.

İkinci aşama (şiddet evresi): Gerginliğin artması sonucu fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet uygulanır. Şiddet sonrasında erkek şiddeti inkâr eder, olanlardan yalnızca kadını sorumlu tutar, onu suçlar. Şiddet, itip kakmadan cinayete kadar uzanabilir.

Üçüncü aşama (balayı/ uzlaşma evresi): Şiddet sonrası eş ya da sevgili özür dileyip yaptıklarını telafi etmeye çalışabilir. Hediyeler alınıp, güzel sözler söylenebilir, bir daha olmayacağına dair yeminler edilebilir. Çift sakinleşip barıştıktan sonra tekrar ufak şeylerden gerilim artar ve döngü yeniden başlar. Şiddet çok uzun yıllardır bu döngüyle devam ediyorsa artık üçüncü aşama ortaya çıkmıyor da olabilir.

Kadına yönelik şiddetin etkileri nelerdir?

Şiddete maruz kalan kadınlar öncelikle şok ve inkâr durumu yaşamakta, daha sonra şiddete şiddetle karşılık verebilmekte ya da olan bitenden kendilerini sorumlu tutabilmektedirler. Ardından depresyon gelmektedir (2). Şiddet kısa vadede ve uzun vadede kadının fiziksel durumunu, psikolojisini, sosyal yaşamını etkilemekte, istenmeyen birçok durumu ortaya çıkarabilmektedir.

Fiziksel etkiler: Yaralanma, sakatlık, fiziksel şiddet sonucu oluşan ağrı ve acı, kâbuslar, sürekli tetikte olma, uykusuzluk çekme, aşırı yemeye başlama, baş dönmesi, bayılma gibi durumlar kısa vadeli fiziksel etkiler olarak değerlendirilebilir. Yeme ve uyku bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı, kürtaj, cinsel hayatta zorluklar, endişe ve panik atakları,  istemediği sayıda çocuk sahibi olma ve cinayet gibi durumlar da şiddetin uzun vadedeki sonuçlarından bazılarıdır ( 2, 3, 4).

Psikolojik etkiler: Utanma, suçluluk, korku, endişe, kaygı ve öfke ortaya çıkan temel duygulardır. Tekrarlı bir şekilde devam eden şiddet döngüsü kadını “öğrenilmiş çaresizliğe” sürükler. Olayları değiştirmek için elinde yapacak hiçbir şey olmadığını düşünür. Yoğun bir çaresizlik, yalnızlık, başarısızlık ve değersizlik hissi hâkimdir. Güven duygusu çok derinden sarsılmıştır. Her şeye rağmen şiddetin bir gün biteceğine dair “gerçekleşmeyecek ümide” sahip de olabilir. Şiddeti engellemek için sürekli kontrol davranışları geliştirilebilir (3,4). Uzun vadede depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, konsantrasyon güçlüğü, intihar düşünceleri ya da teşebbüsü gibi sonuçlarla da karşılaşmak mümkündür (2,3,4).

Sosyal Hayata etkiler: Kendini toplumdan ve sosyal aktivitelerden çekme, erken evlilik, erken anne olma, iş ve okul hayatında kayıplar yaşama, diğerleriyle ilişki kurmada isteksizlik ve başarısızlık, kadının ekonomik bağımsızlığını kaybetmesi, ekonomik zarar, ailenin maddi olarak yoksullaşması, bozuk aile ilişkileri, çocukların aile içindeki şiddete tanık olmaları gibi etkilerden söz edilebilir (2, 3).

Kadına yönelik şiddet hakkında yanlış inanışlar (3, 4)

  • “Eğitimsiz/işsiz/yoksul erkekler şiddet uygular.”
    • 2014 yılında gerçekleştirilen “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”na göre, yüksek refah düzeyine sahip hanelerde fiziksel veya cinsel şiddet oranı %31’dir
  • “Erkekleri yetiştiren annelerdir. Şiddet uygulamalarının nedeni de bu yetiştirme tarzıdır.”
    • Çocuğu yetiştirmek yalnızca annenin görevi değildir, babanın rolü görmezden gelinmemelidir. Bir çocuğun yetişmesinde kültür, çevre, okul, insanların tutumları, medya gibi birçok faktör daha işin içine girmektedir.
  • “Şiddet uygulayan erkeklerin önemli psikolojik sorunları vardır.”
    • Şiddet uygulayan bireylerin çoğunun psikolojik sorunu olmadığı bilinmektedir. Psikolojik sorunların şiddetin gerekçesi olmamasıyla birlikte psikolojik sorunları olan bireylerin çoğu da şiddete başvurmamaktadır.
  • “Alkol, şiddetin en önemli nedenidir.”
    • Yapılan araştırmalar alkolün şiddet davranışı için cesaret verse de şiddetin nedeni olmadığını göstermiştir.
  • “Aile içinde kadına uygulanan şiddet sadece o ailenin sorunudur, kimseyi ilgilendirmez.”
    • Aile içi şiddet olgusu toplum sağlığını, ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimini etkileyen, bir suç olarak nitelendirilen ve kamusal düzeyde mücadeleyi gerektiren bir durumdur.
  • “Kadın şiddet görmüşse bunu hak etmiştir.”
    • Bu inanış kadını güçsüz ve aciz bir konuma sokmakla beraber, insanca bir yaklaşım değildir. Şiddeti hak etmek gibi bir durum asla mümkün olamaz.

Kadınlar için şiddetten uzaklaşmak neden zordur?

Bunun nedeni olarak utanmak, diğerleri tarafından suçlanacağını düşünmek, yaşadığı şeyi şiddet olarak görmemek, hak ettiğini düşünmek, kimsenin anlattıklarına inanmayacağını düşünmek, anlatırsa şiddetin artarak devam edeceğini düşünmek gibi durumlar gösterilebilir. İlişkide şiddet ve barışma dönemleriyle seyreden süreç, kadının şiddeti mazur görmesine neden olabilmektedir. Bazı durumlarda da şiddete tepki olarak küsme, cinsel ilişkiden kaçınma, tepkisizlik ve pasif direniş gibi yöntemler kullanılmaktadır (4).

Şiddetle mücadele nasıl olabilir?

Şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda bu kadar çok şey söylenmesi, bu konu hakkında sürekli olarak yeni çalışma ve projeler gerçekleştirilmesinin en önemli nedeni şiddet konusunda duyarlılık ve farkındalık oluşturmaktır. Şiddetle mücadelenin ilk adımını bu oluşturmaktadır. Şiddeti uygulayanlar çoğunlukla erkekler olduğundan erkeklerin şiddetin ortadan kaldırılmasında önemli bir ol oynadıklarını fark etmeleri, daha yapıcı çözüm yolları öğrenmeleri ve çatışmaları çözmede destekleyici olmaları oldukça önemlidir. İletişim iki kişinin karşılıklı olarak birbirlerini dinleyip anlamaları ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle ilişkide iletişim becerilerinin geliştirilmesi için yardım alınabilir. Öfke sağlıklı bir biçimde dışarı atılırsa yapıcı da olabilmektedir. Öfke kontrolü konusunda bir uzmandan yardım almak oldukça faydalı olabilir (3).

Kadına yönelik şiddet bir toplumsal yapı problemidir. Bu problemin engellenmesi ya da çözüme kavuşabilmesi için toplumsal kurumlar iş birliği içerisinde çalışmalıdır. Kadının eğitim, ekonomi ve siyasal yaşama katılımının desteklenmesi, günlük yaşamı ve sosyal yaşamına yönelik aktivitelerin geliştirilmesi, eğitimler ve seminerler düzenlenerek şiddet konusundaki farkındalığının artırılması hedeflenmelidir (1).

Kadınlar için şiddet bir kader değildir. Sabredilmesi ve sindirilmesi gereken bir durum da değildir. Şiddete karşı çıkmada ilk basamak şiddet ortamından uzaklaşmak olmalıdır. Hastaneye, kliniğe, sığınma evlerine başvurma bunun bir yolu olabilir (3). Kadınların şiddete maruz kaldıklarında yararlanabilecekleri yasal hakları olduğunu, destek alabilecekleri kurum ve kuruluşlar olduğunu bilmeleri oldukça önemlidir (4). Şiddete maruz kalan ve yardım arayışında olanlar için ulaşılabilir destek kanalları:

  • ALO 183 SOSYAL DESTEK HATTI: Aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı sosyal destek hattıdır. 7 gün 24 saat ulaşılabilirdir.
  • Polis merkezleri, jandarma karakolları, adli makamlar (cumhuriyet başsavcılığı, aile mahkemeleri).
  • AİLE İÇİ ŞİDDET YARDIM HATTI: 02126569696 (Haftaiçi mesai saatleri içinde ulaşılabilir)
  • ALO 144 SOSYAL YARDIM HATTI: Maddi yardımlar, gıda yardımları, yakacak yardımları vs.
  • https://morcati.org.tr/
  • http://kadindayanismavakfi.org.tr/
Kaynaklar (4)
  1. Akkaş, İ. ve Uyanık, Z. (2016). Kadına yönelik şiddet. Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 6(1), 32-42.
  2. Güleç, H., Topaloğlu, M., Ünsal, D. ve Altıntaş, M. (2012). Bir kısır döngü olarak şiddet. Psikiyatride güncel yaklaşımlar, 4(1), 112-137.
  3. Jandarma Genel Komutanlığı (2015). Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesi proje raporu. Erişim adresi https://vatandas.jandarma.gov.tr/KYSOP/uzaktan_egitim/Documents/2%20KYAIS.pdf
  4. Kadın Dayanışma Derneği. (2017). Kadına yönelik şiddet kitapçığı (broşür). Kolektif: Yazar.

Yorum yapın