Aşk Çeşitleri Nelerdir?

Pek çok insan, aşk denildiğinde, tek ve belirli bir deneyimden bahsedildiğini zannetmektedir. Psikoloji literatürü ise, “aşk çeşitleri” diye bir gerçekliği bize sunuyor. Bu yazıda, psikoloji literatüründeki en yaygın aşk çeşitleri sınıflandırmasını sizinle paylaşacağım.

Bu yazı ile, aşka “çeşitlilik” açısından bakmanın önemini ve “aşk çeşitlerinin neler olduğunu” öğrenebileceksiniz.

Hem duygusal ilişki sorunlarını konu edinen bireysel psikolojik danışmanlık uygulamalarımda, hem de ilişki (çift, evlilik) danışmanlığı uygulamalarımda gördüğüm şeylerden biri, pek çok insanın kendi aşk deneyimini, tek ve evrensel bir aşk deneyimi olarak algılamasıdır. Oysa, aşka dair tutumları birbirinden çok farklı pek çok insanla karşılaşmam, durumun hiç de öyle olmadığına dair inancımı pekiştiriyor.

Muhtemelen herkes, aşka dair bir algıya sahiptir. Bu algı, kişisel deneyimlerimizden oluşabileceği gibi, etrafımızda gördüklerimizden, okuduklarımızdan ve duyduklarımızdan hareketle oluşmaktadır. Aşkın ne olduğu ile ilgili başlı başına bir içerik yazmayı planladığım için, bu yazıda aşkın ne olduğuna çok kısaca değinmek istiyorum.

Aşk, kısaca nedir?

Aşk, psikoloji literatüründe çok farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Ben burada, yazıya bir giriş mahiyetinde olması için bu tanımlardan sadece birini sizinle paylaşmak istiyorum: Aşk, yavaş gelişen, kısmen duygulara ve heyecanlara dayalı olan, insan hayatıyla birlikte başlayıp ömür boyu gelişerek yaşayan ve güçlü bir duygu olan; cinsel ilgi, çekicilik, arkadaşlık, dostluk, ihtimam ve bakımın sentezidir. Dediğim gibi, aşkın ne olduğuna dair ayrıntılı açıklamayı başka bir yazıya bırakıp, aşk çeşitleri odağımıza geri dönmek istiyorum.

Psikoloji literatüründe, aşkın ne olduğuna ve aşk çeşitlerinin neler olduğuna dair çok farklı yaklaşımlardan bahsedilebilir. Yani, psikologlar, hem aşkın tanımına hem de aşkın çeşitlerinin neler olduğuna dair ortak bir düşünceye sahip değiller. Ben bu yazıda, aşk çeşitleri konusunda yaygın kabul gören bir sınıflandırmayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Aşkın çeşitlerini anlamamız konusunda bize yardımcı olacak olan, John A. Lee tarafından geliştirilen “Aşk Biçimleri” sınıflandırmasıdır. Lee, aşkın çok boyutlu bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini düşünmüş, ve araştırmalarını bu doğrultuda gerçekleştirmiştir.

Aşk çeşitleri nelerdir?

Aşk odaklı psikolojik araştırmalarda en çok kullanılan kuramlardan biri, Lee’nin Aşk Biçimleri Kuramıdır. Kanadalı bir sosoyolog John Alan Lee’nin kuramı yoğun bir alan yazın taramasına ve farklı yaş gruplarından ve cinsiyetten bireylerle yapılan görüşmelerin nitel analizine dayanır.

Lee, “Seni seviyorum.” (I love you.”) sözüne herkesin farklı bir anlam yükleyebileceğini fark etmiş, bu yüzden de tek boyutlu aşk anlayışını reddetmiştir. Ona göre aşk, “doğal bir davranış olarak değil, öğrenilmiş bir yaşantı” olarak gerçekleşmektedir. Ben de, bu noktanın yazıyı okuyanların zihninde merkezi bir yer edinmesini umuyorum.

John Alan Lee, teorisini geliştirme sürecinde aşk hakkındaki dört bin ifadeyi incelemiş, ve iki bin kişiyle de, aşk yaşantıları hakkında bireysel görüşmeler yapmıştır. Lee, çalışmaları sonucunda dokuz aşk biçimini tanımlamış; ancak ondan sonraki araştırmacılar, araştırmalarında bu aşk çeşitlerinin altı tanesini yoğun olarak kullanmışlardır. Zamanla Lee de, ihmal edilen üç aşk biçimiyle ilgili açıklamaların ve verilerin  belirsiz kaldığı yönünde görüş bildirmiş, ve araştırmacılara hak vermiştir.

Lee, aşk kuramını açıklarken, renk analojisini kullanır. Nasıl ki doğada çok renklilik esastır, aşkta da çok boyutluluğu esas alabiliriz. Ona göre, üç temel renkten (kırmızı, sarı, mavi) bahsedilebildiği gibi, üç temel (birincil) aşk çeşidinden de bahsedilebilir. Söz konusu temel (birincil) aşk çeşitlerinden hiçbiri, bir diğerine indirgenemez. Bu birincil aşk biçimleri şunlardır:

  • Tutkulu aşk (eros),
  • Oyun gibi aşk (ludus)
  • Arkadaşça aşk (storge)

Birincil aşk biçimlerinin ikili birleşimi sonucu ikincil aşk biçimleri oluşur. Arkadaşça aşk ve oyun gibi aşkın birleşimiyle mantıklı aşk (pragma), tutkulu aşk ve oyun gibi aşkın birleşimiyle sahiplenici aşk (mania), tutkulu aşk ve arkadaşça aşk birleşimiyle özgeci aşk (agape) oluşur.

Temel renkler diğer renklerden üstün değildir; kırmızı turuncudan daha az ya da daha çok renkli ve/ya da daha az ya da daha çok değerli değildir. Aynı şekilde birincil aşk biçimleri de diğer aşk biçimlerinden daha iyi ya da kötü, daha az ya da çok değerli değildir.

Lee’nin birincil ve ikincil olmak üzere sınıflayarak açıkladığı aşk biçimleri şunlardır:

Birincil aşk çeşitleri nelerdir?

Tutkulu aşk (Eros)

Tutkulu (erotik) aşk, adını bir Yunan Tanrısı olan Eros’tan alıyor. Bu aşk biçimi ismini yunan aşk tanrısı Eros’tan alır. Aşkın fiziksel çekimle başlayan erotik yönünü vurgular. Lee’ye göre bu aşk biçiminin rengi kırmızıdır. Bu aşk, fiziksel çekiciliğe dayanan bir aşk türüdür. Genel olarak, çok güçlü bir fiziksel çekimle başlar, ve ilişkide kolayca cinsel yakınlaşma gerçekleşebilir.

Tutkulu aşıklar, aşık olacakları kişilerin fiziksel özelliklerini bir kalıba koyup tasvir edebilirler. İlk görüşte aşka inanırlar. Onlar için aşık olmak, çok arzu edilen bir durumdur. Aşkları için, risk almaya hazırdırlar. Tutkulu bir aşığa, bir ilişkide kişilik özelliklerinin ya da entellektüel niteliklerin öneminden bahsetmek çok anlamlı olmayabilir.

Tutkulu aşk çeşidini yaşayanlar, aşık olduklarında kendilerini çok daha genç hissedebilirler. Aşık olduklarında, deliksiz bir uyku uyur, tazelenmiş ve dinlenmiş olarak uyanırlar. Deliksiz uyku uyurlar ve tazelenmiş ve dinlenmiş olarak uyanırlar.

Bu âşıklar genelde tek eşliliği tercih ederler, ve bir aşkı bitirmeden diğerine başlamazlar. Onlar için ilk çıkma, ilk öpücük gibi olayların bütün detaylarını hatırlamak önemlidir ve aynısını partnerlerinden de beklerler. Bu tür âşıklar
partnerlerini memnun etmek için sürekli yeni yollar ararlar ve her zaman ellerinden gelenin en iyisini sergilerler. Aynı zamanda kendileriyle ilgili her şeyi ortaya koymak isterler ve aynısını partnerlerinden de beklerler.

Aşkını tutkulu bir şekilde yaşayanlar, bir anda aşık olup ilişkilerini bir anda da bitirebilirler. Bu kişilerde yoğun bir heyecan vardır. Bir an önce karşılarındakinin ideal sevgili mi yoksa yanılsama mı olduğunu belirlemek isterler. Hemen duygusal ve cinsel yakınlık kurmak isterler.

Tutkulu aşıklar için, tutkulu ve yoğun duyguların ifade edilmesi önemlidir. Partnerleriyle, yakın ve samimi bir ilişki yaşamak isterler. Partnerlerini her gün görmek ve onlarla konuşmak isterler. Aşkları bir anda bitebilse de, duygusal birlikteliklerinin bitmesinden çok fazla etkilenebilirler.

Tutkulu âşıklar, ilişkilerinde çok fazla kaygılı değildirler ve aşkta karşılaşılabilecek risklere hazırdırlar. Oldukça sevecen ve iletişime açıktırlar. Duygusaldırlar ve ilişkilerine güvenli bir biçimde bağlanabilirler. Tutkulu bir biçimde âşık olsalar bile, birlikte oldukları kişilerin olumsuz yönlerini görebilirler ve duygularını onlara farklı yollardan açıklamaya çalışırlar. Böyle kişiler genellikle eşlerinin kusurlarının farkına varırlar. Ek olarak, tutkulu âşıklar ilişkilerinde saplantılı ve kıskanç değildirler, genellikle özel bir ilişki yaşamak isterler.

Oyun gibi aşk (Ludus)

Birlikte oldukları kiĢilere yaĢantılarında çok yer vermedikleri, geleceğe iliĢkin beklenti oluĢturmaksızın iliĢkilerini devam ettirmeye çalıĢtıkları için, diğer tipler, oyun gibi aĢkı bir aĢk çeĢidi olarak kabul etmeyebilirler. Örneğin tutkulu tipler oyun gibi aĢkta bağlılığın olmayıĢını küçümserler, daha geleneksel tipler haz odaklı ve rastgele cinsel iliĢkiyi içerdiğini düĢünüp eleĢtirirler. Bununla birlikte oyun gibi aĢk basit bir cinsel birliktelikten oluĢmaz. Gerçekte cinsel haz, oyun gibi aĢkta harcanan zaman ve çabanın çok küçük bir kısmını oluĢturur. Doyum sadece ödülü almaktan değil, oyun oynamanın kendisinden gelir.

Ludus kelimesinin Eski Yunancadaki karşılığı “oynamak”tır.  Oyun gibi aşk (Ludus), eğlenceli, oyunu andıran aşkları anlatan, bağlayıcılığı düşük, eğlencesi ön planda, kısa süreli ve çok eşliliğe açık bir aşk biçimidir.

Lee’ye göre, aşkı bir oyun gibi görenler, birlikte oldukları kişilerin hepsini eşit düzeyde sevdiklerine inanabilirler. Bu durum onlar için sorun değildir. Bunlar, birlikte oldukları kişinin aşırı kıskanç olmasını istemezler; çünkü böyle bir sevgilinin aşkın eğlencesini bozacağını düşünürler. Tutkulu aşıkların aksine, fiziksel olarak ideal bir tipleri yoktur. Sevgililerine bağlanmadıkları gibi kendilerine bağlanılmasını da istemezler. Çok fazla yakınlaşmaktan rahatsız olabilirler. Sevdikleri yanında değilse, yanındakileri sevebilirler.

Aşkı bir oyun gibi görenler için, bağlanma olmaksızın cinsellik normal (ve belki de gerekli) bir deneyimdir. İlişkileriyle ilgili olarak geleceğe dair planlar yapmaktan kaçınırlar. Dahası, herhangi biriyle çok fazla zaman harcamaktan ve dolayısıyla bağlanmaktan kaçınırlar. İlişkilerinin nereye gittiği ya da duyguları konusunda konuşmazlar. Aşk, yaşamlarındaki en önemli etkinlik değildir.

Bu aşk tutumuna sahip olanlar, karşılarındaki kişi bir oyunmuşçasına aşkla oynayan, benmerkezci oyunculardır. En az bedelle en büyük ödülleri kazanmaya çalışırlar. Stratejilerden hoşlanır ve aynı anda birden çok kişiyle çıkıyor olabilirler. Bağımlılıktan veya vaatte bulunmaktan kaçınırlar. Birlikte oldukları kişilerin zorluklarıyla baş etmek yerine, yeni bir partner bulmayı tercih edebilirler.

Aşkı bir oyun gibi yaşayanlarla flört, eğlenceli olabilir. Ancak ilişki stabil bir hal almaya başlatınca, sorunlarla karşılaşılabilir. Çünkü bu aşıklar, sürekli bir ilişki için uygun değildirler. Bu âşıklar sahiplenici veya kıskanç değildirler. Derinlerde bulunan yanlarını ortaya koymazlar ve partnerlerinden de bunu beklemez veya istemezler. Kendi kendine yeten ve talepte bulunmayan partnerler ararlar. Ayrıca ilişkilerde kendilerini takıntılı hissetmezler ve birlikte oldukları kişileri çok sık görmek istemezler.

Oyun gibi aşk biçiminde âşık olanlar genellikle sosyal, kendine güvenen, büyüleyici ve iyi bir dinleyici özelliklerine sahiptirler. Bu aşk biçimine sahip kişiler, aşkı oynanacak bir şey gibi görür ve oyun oynamayı derin duygularla bağlanmaya tercih ederler. Aşkın ciddiye alınacak bir şey olmadığını, sadece eğlence amaçlı olduğunu düşünürler.

Oyun gibi aşk biçimine sahip kişiler, deyim yerindeyse tutkulu aşk biçiminde olduğu gibi aşkın ateşiyle yanmazlar ve hiçbir zaman aşık olduklarını dile getirmeyebilirler. Onlar için aşık olduğu kişiye bağlanmak bir amaç değildir. Çok ciddi ilişkilerini bitirmiş kişilerin de bir müddet oyun gibi aşk biçimine sahip kişiler gibi hareket ettiği görülmektedir; ancak bu geçici bir durumdur.

Arkadaşça aşk (Storge)

Eski Yunanca’da, aile bireylerinin birbirlerine duyduğu sevgiyi anlatmak için storge kelimesi kullanılırdı. Lee, bu kelimenin anlamından yola çıkarak, belirli bir aşk biçimini arkadaşça aşk olarak adlandırmıştır.

Lee bu aşk biçimini, kargaşa, erotizm ve çılgınlığın olmadığı; dinginlik ve sakinlik üzerine kurulu bir aşk olarak niteler. Bu aşk biçiminde birbiriyle arkadaş olarak ilişkilerine başlayan iki kişi zamanla aşık olurlar; eğer aşkları biterse yeniden eski arkadaşlık günlerine geri dönebilirler.

Arkadaşça aşk biçiminde amaç evliliktir. Arkadaşken anlaşabildiklerini, uyumlu olduklarını görüp ilişkiye başlayan âşıklar, bu ilişkinin evliliğe kadar gidebilecek olduğunu düşünürler. Cinsel ilişkiden çok arkadaşlığa ve birlikteliğe değer verirler. 

Arkadaşça aşk biçimi ihtirasa değil benzerliğe, birbirini gözetmeye ve ilgileri paylaşmaya dayanan, arkadaşlığın ön planda olduğu, zamanla gelişen aşk biçimidir. Bu aşk biçimine sahip kişilere “Ne zaman aşık oldunuz?” diye sorarsanız net bir cevap alamayabilirsiniz. Çünkü, aşkları anlık değil, zamanla gelişen bir deneyimdir.

Arkadaşça aşık olanlar, birlikte olacakları kişinin fiziksel özelliklerine öncelik vermezler. Onlar için, uyum ve birlikte oldukları kişi ile çeşitli etkinlikleri paylaşmak önemlidir. Onların aşkları, benzerlik ve birbirini gözetmeye dayanır ve zamanla gelişir. Onlar, ilişkiye başladıkları kişiyle ortak ilgileri, değerleri ve hayat görüşleri olmasını
önemserler.

Bu aşk biçimini yaşayanlar, aşklarını dürüstlük ve sadakat üzerine kurarak geliştirirler. Bunların, ilişki doyumları ve yakınlık duyguları yüksektir. Ayrıca bu kişilerin, özsaygıları, nevrotiklik, dışadönüklük ve dürtüsellikleri çok düşük olabilir.

Arkadaşça âşıklar, ilişkilerinde rahatlık arayan, oldukça sevecen kişilerdir. Sevgililerinin yokluğunda, takıntılı ya da kaygılı değildirler.

Arkadaşlık üzerine temellenen bir aşk biçimi oluşu, arkadaşça aşkı diğer aşk biçimlerinden ayırır. Bu aşk biçimi, tahmin edilebilir bir yaşama işaret eder. Tutkulu aşkta görülen yanlış anlamalar, ayrılıklarda yazılan mektuplar ve şiirler, ya da oyun gibi aşkta görülen çabuk sıkılma ve yeni heyecanlar arama arkadaşça aşkta görülmez. Coşku yoktur; fakat iniş çıkışlar ve üzüntü de yoktur. Bu tip âşıkların aynı görüşte olmamaları ya da kavgaları nadirdir. Sevgilinin uzun süreli yokluğu aşığı daha az strese sokar. BU aşka sahip olanlar, uzun ayrılıklara katlanabilirler. Ayrılsalar da iyi arkadaşlar olarak kalabilirler.

Arkadaşça aşk, ilk etapta oyun gibi aşkı çağrıştırabilir. Çünkü, her ikisinde de büyük bir tutkudan bahsedemeyiz. Ancak, aşkı oyun gibi gören bir kişi yoğun hislerden kaçınır. Oysa, arkadaşça aşkı yaşayan birisi, yoğun duygulardan kaçınmak için özel bir çaba sarf etmez. Onun  için tutku, paylaşımla birlikte, zamanla gelişebilen bir şeydir.

Tutkulu aşkta cinsellik ilişkinin en başında ortaya çıkarken arkadaşça aşkta çok sonraları ortaya çıkar. Tutkulu aşk ve arkadaşça aşk için şu benzetme anlamlı olacaktır: Tutkulu aşk âşıkları denizi gördükleri gibi suya atlarken arkadaşça aşk âşıkları önce ayaklarını sokup suya alışmaya çalışırlar.

İkincil aşk çeşitleri nelerdir?

Yazının giriş kısmında da belirttiğim gibi Lee, bu üç aşk biçiminin değişik bileşimleri ile ikincil aşk biçimlerinin
ortaya çıkabileceğine işaret etmiştir. Mesela, mantıklı aşk (pragma), arkadaşça aşk ve oyun gibi aşkın bir bileşimidir. Sahiplenici aşk (mania) tutkulu aşk ve oyun gibi aşkın; özgeci aşk (agape) ise tutkulu aşkla arkadaşça aşkın bir bileşimidir. Şimdi bu, ikincil aşk çeşitlerine değinelim isterseniz.

Mantıklı aşk (Pragma)

Mantıklı aşk (pragma), ‘arkadaşça aşk’ ve ‘oyun gibi aşk’ türlerinin bir bileşiminden oluşur. Bu aşk türünde, birlikte olunacak kişinin eğitsel, mesleki, dini ve ailevi gibi özellikleri önemsenir. Söz konusu özelliklerin, uyumuna etki edeceğine inanılır.

Mantıklı aşk ilişkisi yaşayan kişiler, bir ilişkiye başlamadan önce, ilişki yaşayacakları kişide olması gereken özelliklere dair bir düşünceye sahip olurlar. Birlikte olacakları kişide belirli özellikleri ararlar.  Bu tutum, onları ilişkinin getirebileceği bazı risklerden uzak tutmuş olur. Mantıklı aşıklar, ilişkilerini karşılıklı bağlılık ve düşünceli davranışlar çerçevesinde sürdürmeyi ve arkadaşça âşıklar gibi ilişki içinde arkadaşlıklarını geliştirmek isterler.

Mantıklı aşk biçimine sahip kişiler, mantıklı ve gerçekçidir. Partnerinin varlığına ve konumuna göre ona değer biçer ve onun ekonomik olarak güvenilir olmasını ister.

İlk bakışta mantıklı aşk, çok soğuk ve duygulardan yoksun görülebilir. Ancak, mantıklı aşk biçimine sahip kişiler, ölçütlerine uygun kişileri seçtikten sonra anlaşabileceklerini ve duygularına izin verebileceklerini düşünürler. Bu aşk biçimi, ailelerin ölçütlere göre çocuklarını tanıştırmalarına benzer. Bizim kültürümüzde de var olan, görücü usulü tanışmayı ve evlilikleri bu aşk biçimine örnek olarak gösterebiliriz.

Mantıklı âşıklar, sosyal etkinlikleri ve programları, birileriyle tanışmak için araç olarak kullanabilirler. Aşkı arkadaşlık ilişkisi gibi görenler ise, hoşlandıkları için etkinliklere katılırlar ve orada ilgilerini paylaştıkları kişilerle tanışma fırsatı bulurlar. Bu açıdan baktığımızda, mantıklı aşıkların partner seçimi bilinçli olduğu halde, aşkı arkadaşça yaşayanların seçimi bilinçsizdir. Yani, mantıklı aşık, belirli özelliklere sahip bir partnerin peşinde olur, arkadaşça aşık ise böylesi bir arayışta olma; fakat insani olarak yakın olabileceği biriyle (kendiliğinden) aşk yaşayabilir.

Mantıklı âşık, pek çok şeyi paylaşabileceği (arkadaşça aşk özelliği) ve bilinçli bir şekilde manipüle edebileceği (oyun gibi aşk özelliği) bir partner seçer. Yani mantıklı aşk daha çok üretilmiş bir arkadaşça aşktır. Şayet ilişki yürümezse, mantıklı âşık akılcı davranacak ve aşkı oyun gibi gören bir tarz takınarak, ölçütlerine uygun bir başkasını arayacaktır.

Sahiplenici aşk (Mania)

Mania, Eski Yunancada, “tanrılardan gelen delilik” anlamında olup çoğunlukla takıntı ve delilik gibi psikolojik bozuklukları anlatmada kullanılan bir kelimedir. Manik aşk, içinde kıskançlık, güvensizlik, takıntı, biraz da psikolojik hastalık barındıran bir aşk çeşididir.

Sahiplenici âşıklar güçlü bir cinsel çekim ve yoğun duygular yaşarlar. Bu aşk biçiminin tutkulu aşktan farkı, âşık olan kişinin fazlasıyla kıskanç ve kaprisli olması ile ilgi ve düşkünlüğe ihtiyaç duymasıdır. Sahiplenici âşıklar çok mutlu olmak ve depresyon arasında gidip gelirler. Partnerlerinin en ufak bir yokluğunda kaygı ve dargınlık göstermeleri kaçınılmazdır. Lee’nin tanımladığı aşk biçimleri arasında sahiplenici aşk, bazılarına göre, en az görülmekle birlikte en kolay fark edilebilen aşk çeşidi olarak kabul edilir.

Sahiplenici aşk biçimine sahipseniz, tipik olarak partnerinizin sizi sevip sevmediğinden emin olamaz ve onun bağlılığını test etmek için ona oyunlar oynayabilirsiniz. Sürekli olarak duygusal iniş çıkışlar yaşayabilir ve çok mutlu olmakla depresif olmak arasında gidip gelebilirsiniz.

Sahiplenici bir aşıksanız, aşkınız için her şeyi göze alabilirsiniz. Partnerinizle ilgili çok çabuk gelecek hayalleri kurmaya başlar ve onu her gün görmek isteyebilirsiniz.  Partnerinize olan aşkınızı ve bağlılığınızı ona göstermek isteyebilirsiniz.

Bu aşk biçimi tutkulu aşk ve oyun gibi aşk biçimlerinin birleşimi olarak görülmektedir. Bir kişinin aşkıyla meşgul olma yönüyle tutkulu aşka, fiziksel tutku yönüyle de oyun gibi aşka benzemektedir.

Sahiplenici âşıklar ilişkilerinde yoğun bir biçimde duygusaldırlar ve aşık olmaya güçlü duygusal gereksinimleri vardır. İlişkilerine pek güvenmezler ve sürekli olarak birlikte oldukları kişiyi kaybetme korkusu yaşarlar. Ek olarak, sahipleniciler aşkın zor ve acılı olmasından da korkar, aşkın heyecanını yaşamaktan hoşlanırlar. Çok kıskançtırlar ve
eşlerinin ilişkiye kendilerinden daha fazla bağlanım göstermesini isterler. İlişkileri sorunlu bile olsa, genelde onu bitiremezler, ilişkiyi bitiren genellikle eşleri olur. Ayrılığın olumsuz etkilerini uzun süre üzerlerinden atamaz, ilişkilerinde ve ilişki bittikten sonra acı çekmekten hoşlanırlar.

Sahiplenici âşıklar, hislerinin yoğun oluşu ve ideal bir sevgili bulma konusundaki ısrarları noktasında tutkulu âşıklara benzerler. Ancak, tutkulu âşıklar hayal kırıklığı yaşadıklarında kendilerine olan güvenlerini kaybetmedikleri halde, sahiplenici âşıklar, ikilem yaşarlar ve kendilerine olan güvenlerini kaybederler. Tutkulu âşıklardan farklı olarak istediklerini tam olarak ifade edemez, kendilerini çaresiz ve duygularını kontrol edemeyen kişiler olarak görürler. “Bir yandan seviyorum onu, bir yandan da nefret ediyorum ondan.”, “Bu ilişkiyi, bana zarar verdiğini bildiğim halde bitiremiyorum.” gibi cümleler, sahiplenici aşıklar tarafından duyulabilir.

Sahiplenici âşıkların,  oyun gibi aşkın kuralları ile tutkulu aşkın duygularını sürdürmeye çalıştıkları söylenebilir. Ancak genel olarak ikisinden de başarısız olurlar. Kendilerini aşklarına (partnerlerine) o kadar muhtaç hissederler ki, ilişkilerini akışına bırakamazlar; bu da ironik bir şekilde onları mutsuz bir sona sürükler.

Özgeci aşk (Agape)

Özgeci aşıklar, karşısındakini kusurlarına rağmen sever, onun iyiliğini kendi iyiliklerinin önünde tutarlar. Özgeci aşk, bazıları tarafından en ideal aşk biçimi olarak kabul edilir.

Özgeci aşkta, aşkı sunmak esastır. Çünkü bu, herkesin hakkıdır. Bu aşk çeşidinde, aşkı hissetmek bir görev gibi algılanır. Ancak özgeci  aşık, bir beklenti içinde olmaz. Aşkın güzel olması gerektiğine inanmakla birlikte, birlikte oldukları kişinin kendi gereksinimlerini karşılamasını beklemezler. Ancak kendilerini kurban olarak da görmezler.

Özgeci aşıkların, fiziksel görünüm açısından genellikle belirgin bir tercihleri yoktur. Genellikle bağışlayıcı ve destekleyicidirler.

Özgeci aşıklar, ilişkilerinde dürüstlüğe çok önem verirler. Bununla birlikte, çok fazla duygusal değildirler.

Özgeci aşk; arkadaşça aşk ve tutkulu aşk biçimlerinin karışımıyla meydana gelmiştir. Lee’ye göre bu aşk biçimi, sürekli bir sabır ve uysal bir ilgi ile mükemmel sevgili imajını barındırır.

Özgeci aşk kendini düşünmeyip karşısındakini düşünen ve kendini feda eden yaklaşımıyla anlaşılabilir. Özgeci âşıklar partnerlerine karşı destekleyici, affedici ve kendini adamış âşıklardır. Lee’ye göre bulunması en zor olanlar özgeci aşıklardır. Özgeci aşıklar, partnerlerine karşı oldukça affedici, destekleyici ve bağlıdırlar. Kendi istek ve
arzularını partnerleri için kolaylıkla ikinci plana atabilirler.  Özgeci âşıkların ilişki doyumları ve bağlılıkları oldukça yüksektir. Bir kişiye âşık olmuş ve sonrasında hiç evlenmemiş kişiler çoğunlukla bu aşk biçimine sahip kişilerdir.

Özgeci aşıklar, tutkulu âşıklar gibi yoğun duygular hissederler, arkadaşça âşıklar gibi sabırlı ve kararlıdırlar. Özgeci âşıklar başlangıçta partnerlerine çekim hissederler; fakat bu çekim hissi tutkulu aşktan farklı olarak fiziksel heyecan belirtilerini içermez. Tutkulu âşıkların tersine özgeci âşıklar çok az kıskançtırlar ya da hiç kıskanç değildirler. Âşık oldukları kişinin diğer eylemlerinden yeterince doyum bulabildiklerinden, aşklarının karşılık bulup bulmaması onlar için önem taşımaz.

Lee’ye göre, çiftlerin aşk biçimlerinin benzer (aynı değil) olması, ilişki doyumunu ve uyumu artıran bir faktördür. Mesela, çiftlerden birinin aşkı oyun olarak gördüğü, diğerinin de ilişkiye saplantılı bağlandığı yani sahiplenici aşk biçimi olduğu düşünülecek olursa bu koşullarda, oyun gibi aşk biçimi olan bireye, partneri çok fazla ilgi gösterecek, ısrarcı ve kıskanç olacaktır. Aşkı oyun gibi gören kişi ise, ilişkisinde özerk olmak isteyecek, karşı tarafın beklentilerini engellenme olarak algılayabilecektir. Bu da, ilişkiyi bir çıkmaza sokabilecektir.

Uyumsuz ilişkiye bir başka örnek ise, arkadaşça ve sahiplenici aşk biçimlerine sahip çiftlerin ilişkileri olabilir. Bu çiftlerin ilişkilerinde karşılaştıkları sorunları ele alışları ve birbirlerinin davranışlarına ilişkin yüklemeleri farklılaşabilmektedir.

Bu modelde aşk çok boyutlu incelenerek ilişkilerde hissedilebilecek duygular sınıflandırıldığı için ilişkilerdeki olumlu ve olumsuz yaşantıların açıklanabilmesi söz konusu olmaktadır. Lee’ye göre aynı aşk biçiminden âşıklar başlangıçta iyi geçinseler bile zaman içinde bu durumdan sıkılabilirler. Bu nedenle aşk biçimi benzer ama tam
olarak aynı olmayan partnerlerle kurulan ilişkiler daha başarılı olabilir. Diğer taraftan gereksinim ve beklentiler doğrultusunda ciddi çatışmaların yaşandığı ilişkilerin, zorlu ve travmatik deneyimler barındırma olasılığı da oldukça yüksek görünmektedir.

Lee’ye göre aşk biçimleri, dinamik dinamik bir özellik taşırlar ve zamanla değişebilirler. Ona göre kişilerin içselleştirdikleri belirli kültürel değerler ve idealler değiştikçe aşk ilişkileri de değişebilir. Bana göre, aşk ilişkisini değiştirebilecek önemli bir etken de psikolojik danışmanlık olarak düşünülebilir.

Bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz için sizi tebrik ederim 🙂 Umarım yazı, zihninizde aşk çeşitleri hakkında bir pencere açılmasına yardımcı olmuştur.

Yazı ile ilgili yorumlarınızı, yazının yorum kısmından benimle paylaşabilirsiniz. Muhabbetle kalın.

Yorum yapın